English    Türkçe    فارسی   

3
2281-2330

  • چون رهید آن کشتی و آمد بکام ** شد نماز آن جماعت هم تمام
  • O gemi kurtuldu, murat hâsıl oldu, o cemaatin namazı da tamamlandı.
  • فجفجی افتادشان با همدگر ** کین فضولی کیست از ما ای پدر
  • Onlar, birbirleriyle fısıldaşmaya başladılar. “Baba, bu aramızdaki herzevekil kim acaba” diyorlardı.
  • هر یکی با آن دگر گفتند سر ** از پس پشت دقوقی مستتر
  • Her biri, öbürüne gizlice söz söylüyordu. Dekukî’nin arkasında olduklarından görünmüyorlardı.
  • گفت هر یک من نکردستم کنون ** این دعا نه از برون نه از درون
  • Her biri, ben şimdiye kadar böyle bir duayı ne içimden geçirdim, ne dilime getirdim demekteydi.
  • گفت مانا این امام ما ز درد ** بوالفضولانه مناجاتی بکرد 2285
  • Birisi, “Her halde bu işe karışan biz değiliz. Galiba imamımız derde düştü, üzerine lazım olmayan bir işe karıştı, münacatta bulundu” diyor;
  • گفت آن دیگر که ای یار یقین ** مر مرا هم می‌نماید این چنین
  • Öbürü” Canım dostum, bana da öyle geliyor.
  • او فضولی بوده است از انقباض ** کرد بر مختار مطلق اعتراض
  • O bir boşboğazmış, canı sıkılınca Allah’ın dileğine itiraz etti galiba” diyordu.
  • چون نگه کردم سپس تا بنگرم ** که چه می‌گویند آن اهل کرم
  • Dekukî, şöyle anlatır: Sonra bakayım, o kerem sahipleri ne diyorlar? dedim.
  • یک ازیشان را ندیدم در مقام ** رفته بودند از مقام خود تمام
  • Bir de baktım ki hiçbiri yerinde yok, hepsi de gitmiş.
  • نه به چپ نه راست نه بالا نه زیر ** چشم تیز من نشد بر قوم چیر 2290
  • Ne solda adam var, ne sağda, ne yukarda kimse kalmış, ne aşağıda. Keskin gözüm, onların hiçbirini göremedi!
  • درها بودند گویی آب گشت ** نه نشان پا و نه گردی بدشت
  • Sanki inciymişler de erimişler, su olmuşlar. Ne ayak izleri kalmış, ne sahrada tozları var!
  • در قباب حق شدند آن دم همه ** در کدامین روضه رفتند آن رمه
  • Hepsi de Allah kubbelerine gizlenmişler. O cemaat, acaba hangi bahçeye gitti ki?
  • درتحیر ماندم کین قوم را ** چون بپوشانید حق بر چشم ما
  • Allah, bunları nasıl oldu da benim gözümden gizledi? Şaşırdım kaldım.
  • آنچنان پنهان شدند از چشم او ** مثل غوطه‌ی ماهیان در آب جو
  • Onlar, balıklar nasıl dereye dalar, kaybolursa Dekukî’nin gözünden öyle kayboldular. Öyle gizlendiler.
  • سالها درحسرت ایشان بماند ** عمرها در شوق ایشان اشک راند 2295
  • Yıllarca onların hasretiyle yandı, ömürlerce iştiyaklarından gözyaşı döktü.
  • تو بگویی مرد حق اندر نظر ** کی در آرد با خدا ذکر بشر
  • Ama sen dersin ki Allah eri Allah’a erişmişken nasıl olur da insanı anar?
  • خر ازین می‌خسپد اینجا ای فلان ** که بشر دیدی تو ایشان را نه جان
  • A adam, bu suale karşı ancak eşek kakılır kalır. Sen, onların can olduklarını görmedin, onları insan suretinde gördün.
  • کار ازین ویران شدست ای مرد خام ** که بشر دیدی مر ایشان را چو عام
  • Ey hamhalat, işte iş bu yüzden harap oldu ya… Onları, alelâde adamlara uydun da insan gördün!
  • تو همان دیدی که ابلیس لعین ** گفت من از آتشم آدم ز طین
  • İblis de “Ben ateşten yaratıldım, Âdem topraktan” dedi. İşte sen de onları, İblis’in Âdem’i gördüğü gibi gördün.
  • چشم ابلیسانه را یک دم ببند ** چند بینی صورت آخر چند چند 2300
  • O iblis gözünü bir an olsun yum; ne vakte kadar suret görüp duracaksın, ne vakte kadar, ne vakte kadar?
  • ای دقوقی با دو چشم همچو جو ** هین مبر اومید ایشان را بجو
  • Ey Dekukî, ırmak gibi yaşlar döken gözlerinle onları ara, gafil olma, ümidini kesme!
  • هین بجو که رکن دولت جستن است ** هر گشادی در دل اندر بستن است
  • Gafil olma, ara… Ara ki devlet, aramaktadır. Gönle gelen her ferah, bir sıkıntıya bağlıdır.
  • از همه کار جهان پرداخته ** کو و کو می‌گو بجان چون فاخته
  • Âlemin bütün işlerini bırak da canla başla üveyk kuşu gibi “kû, kû – nerede, nerede” de!
  • نیک بنگر اندرین ای محتجب ** که دعا را بست حق در استجب
  • Ey perde altında kalan iyi dikkat et, Allah “Dua edin, beni çağırın… Size icabet edeyim” dedi, icabetin şartı bile duadır.
  • هر که را دل پاک شد از اعتلال ** آن دعااش می‌رود تا ذوالجلال 2305
  • Kimin gönlü illetlerden arınmışsa onun duası ululuk sahibi Allah’a kadar varır, makbul olur.
  • باز شرح کردن حکایت آن طالب روزی حلال بی کسب و رنج در عهد داود علیه السلام و مستجاب شدن دعای او
  • Davud aleyhisselâm zamanında çalışmadan, eziyet çekmeden helâl rızık elde etmek isteyen kişi ve duasının kabul olması
  • یادم آمد آن حکایت کان فقیر ** روز و شب می‌کرد افغان و نفیر
  • Hatırıma yine o hikâye geldi. O yoksul adam, gece gündüz feryat etmekte,
  • وز خدا می‌خواست روزی حلال ** بی شکار و رنج و کسب و انتقال
  • Allah’tan eziyetsiz, zahmetsiz, çalışmadan kazanmadan helâl rızık istemekteydi.
  • پیش ازین گفتیم بعضی حال او ** لیک تعویق آمد و شد پنج‌تو
  • Bundan önce onun bazı hallerini söylemiştik. Fakat araya başka şeyler girdi, bu hikâye de öylece kaldı gitti.
  • هم بگوییمش کجا خواهد گریخت ** چون ز ابر فضل حق حکمت بریخت
  • Şimdi onun hali neye vardı; Allah’ın lütuf ve ihsan bulutundan hikmet yağmuru yağınca o yoksul ne oldu?
  • صاحب گاوش بدید و گفت هین ** ای بظلمت گاو من گشته رهین 2310
  • Öküzün sahibi onu görüp “Ey karanlıkta benim öküzümü aşıran, borçlusun bana sen.
  • هین چراکشتی بگو گاو مرا ** ابله طرار انصاف اندر آ
  • Neden benim öküzümü kestin be ahmak hilebaz, nerede insafın?” dedi.
  • گفت من روزی ز حق می‌خواستم ** قبله را از لابه می‌آراستم
  • Adam, “Ben Allah’tan rızık istiyor, kıbleyi niyazımla bezeyip duruyorum.
  • آن دعای کهنه‌ام شد مستجاب ** روزی من بود کشتم نک جواب
  • Zamanlarca edip durduğum dua kabul edildi. O, benim rızkımdı, tutup kestim, işte sana cevap” dediyse de
  • او ز خشم آمد گریبانش گرفت ** چند مشتی زد به رویش ناشکفت
  • Öküz sahibi yakasına sarıldı, sabredemedi, yüzüne de birkaç sille vurdu.
  • رفتن هر دو خصم نزد داود علیه السلام
  • Her iki düşmanın da Davud Peygamber aleyhisselâm’ın yanına gitmesi
  • می‌کشیدش تا به داود نبی ** که بیا ای ظالم گیج غبی 2315
  • Çeke çeke Davud Peygamber’in yanına kadar götürdü. “ Gel bakalım zalim ahmak.
  • حجت بارد رها کن ای دغا ** عقل در تن آور و با خویش آ
  • Saçma sapan lâfları bırak azgın herif. Aklını başına al, kendine gel!
  • این چه می‌گویی دعا چه بود مخند ** بر سر و و ریش من و خویش ای لوند
  • Bu ne çeşit dua? Âlemi bana da güldürme, kendini de maskara etme!” diyordu.
  • گفت من با حق دعاها کرده‌ام ** اندرین لابه بسی خون خورده‌ام
  • Adam “Ben Allah’a dua ettim, feryad ü figan ederek nice kanlar yuttum.
  • من یقین دارم دعا شد مستجاب ** سر بزن بر سنگ ای منکرخطاب
  • İyice biliyorum ki duam kabul edildi. Sen gayri ey kötü sözlü, var, başını taşlara vur” dediyse de
  • گفت گرد آیید هین یا مسلمین ** ژاژ بینید و فشار این مهین 2320
  • Adam “Müslümanlar, buraya gelin de bu herifin yavelerini duyun!
  • ای مسلمانان دعا مال مرا ** چون از آن او کند بهر خدا
  • Müslümanlar, Allah için olsun söyleyin… Dua nasıl olur da benim malımı ona mal eder?
  • گر چنین بودی همه عالم بدین ** یک دعا املاک بردندی بکین
  • Eğer dua ile mal ele geçseydi bütün âlem dua eder, mal, mülk sahibi olurdu.
  • گر چنین بودی گدایان ضریر ** محتشم گشته بدندی و امیر
  • Dua ile ele bir şey geçseydi kör dilenciler de yücelirler, bey kesilirlerdi.
  • روز و شب اندر دعااند و ثنا ** لابه‌گویان که تو ده‌مان ای خدا
  • Onlar da gece gündüz dua ediyorlar, Yarabbi bize para ver, mal, mülk ver diyorlar.
  • تا تو ندهی هیچ کس ندهد یقین ** ای گشاینده تو بگشا بند این 2325
  • Sen vermezsen kimsecikler bir şey vermez. Ey kapalı kapıları açan Allah, bize ihsan kapısını da sen aç derler.
  • مکسب کوران بود لابه و دعا ** جز لب نانی نیابند از عطا
  • Fakat körlerin çalışıp çabalaması yalnız dua ve feryat… Bir dilim ekmekten başka ellerine bir şey geçmez” dedi.
  • خلق گفتند این مسلمان راست‌گوست ** وین فروشنده‌ی دعاها ظلم‌جوست
  • Halk, “Bu Müslüman doğru söylüyor. Bu dua satan, zalim bir adam.
  • این دعا کی باشد از اسباب ملک ** کی کشید این را شریعت خود بسلک
  • Hiç dua, bir şeye sahip olmaya sebep midir? Bu, şeraitte görülmüş bir şey mi?
  • بیع و بخشش یا وصیت یا عطا ** یا ز جنس این شود ملکی ترا
  • Ya paranla alarak bir mala sahip olursun, ya birisi sana bir şey bağışlar yahut vasiyet eder yahut da gönlünden kopar, sana verir. Bu çeşit bir şey olmadıkça bir şeye sahip olamazsın ki.
  • در کدامین دفترست این شرع نو ** گاو را تو باز ده یا حبس رو 2330
  • Bu yeni şeriat hangi kitapta. Sen ya o öküzü ver, ya hapse git” demekteydi.