بیع و بخشش یا وصیت یا عطا ** یا ز جنس این شود ملکی ترا
Ya paranla alarak bir mala sahip olursun, ya birisi sana bir şey bağışlar yahut vasiyet eder yahut da gönlünden kopar, sana verir. Bu çeşit bir şey olmadıkça bir şeye sahip olamazsın ki.
در کدامین دفترست این شرع نو ** گاو را تو باز ده یا حبس رو2330
Bu yeni şeriat hangi kitapta. Sen ya o öküzü ver, ya hapse git” demekteydi.
او به سوی آسمان میکرد رو ** واقعهی ما را نداند غیر تو
در دل من آن دعا انداختی ** صد امید اندر دلم افراختی
Gönlüme o duayı sen ilham ettin, gönlümde yüzlerce ümit belirttin.
من نمیکردم گزافه آن دعا ** همچو یوسف دیده بودم خوابها
Lâf olsun diye dua etmedim ya… Yusuf gibi rüyalar görmüştüm.”
دید یوسف آفتاب و اختران ** پیش او سجدهکنان چون چاکران
Yusuf, güneşle yıldızların, huzurunda kullar gibi secde ettiklerini gördü.
اعتمادش بود بر خواب درست ** در چه و زندان جز آن را مینجست2335
O rüyaya adamakıllı inandı, kuyuda da ondan başka bir şey ummuyordu, zindanda da.
ز اعتماد او نبودش هیچ غم ** از غلامی وز ملام و بیش و کم
Ona dayanmakta, onu beklemekteydi. Ondan başka ne kulluktan derdi vardı, ne az çok kınanmaktan!
اعتمادی داشت او بر خواب خویش ** که چو شمعی میفروزیدش ز پیش
Rüyası, mum gibi gözünün önünde yanmakta, onu aydınlatıp durmaktaydı; rüyasına güveniyordu.
چون در افکندند یوسف را به چاه ** بانگ آمد سمع او را از اله
Yusuf’u kuyuya attıkları zaman Allah’tan kulağına şu ses gelmişti:
که تو روزی شه شوی ای پهلوان ** تا بمالی این جفا در رویشان
Ey yiğit, sen bir gün padişah olacaksın. O vakit seni kıyanların sözlerini, yüzlerine vurursun.
قایل این بانگ ناید در نظر ** لیک دل بشناخت قایل را ز اثر2340
Bunu seslenen görünmüyordu ama gönül, söyleyenin eserini tanıyordu.
قوتی و راحتی و مسندی ** در میان جان فتادش زان ندا
O sesten cana bir kuvvet, bir rahat, bir huzur geliyordu.
چاه شد بر وی بدان بانگ جلیل ** گلشن و بزمی چو آتش بر خلیل
İbrahim’e ateş nasıl bir gül bahçesi olmuşsa o ses yüzünden kuyu da Yusuf’a gül bahçesi kesilmişti.
هر جفا که بعد از آنش میرسید ** او بدان قوت بشادی میکشید
Gayri ne cefa geldiyse o kuvvetle tahammül etti. Neşeyle çekti.
همچنانک ذوق آن بانگ الست ** در دل هر مومنی تا حشر هست
Nitekim Elest sesinin zevki de her müminin gönlünde tâ mahşere kadar sürer gider.
تا نباشد در بلاشان اعتراض ** نه ز امر و نهی حقشان انقباض2345
Bu yüzden müminler, ne belâya itiraz ederler, ne Hakk’ın emir ve nehyinden sıkılırlar.
لقمهی حکمی که تلخی مینهد ** گلشکر آن را گوارش میدهد
Başkalarının ağzına acılık veren bir lokmaya benzeyen Allah hükmü, onlara gülbeşeker gelir, tatlı tatlı yerler, hazmederler.
گلشکر آن را که نبود مستند ** لقمه را ز انکار او قی میکند
Allah hükmünü kabul etmeyip inkâr eden, o lokmayı yese bile kusan kişiyle yaramaz.
هر که خوابی دید از روز الست ** مست باشد در ره طاعات مست
Elest gününde bir rüya gören, Allah’a ibadet yolunda sarhoş olur.
میکشد چون اشتر مست این جوال ** بی فتور و بی گمان و بی ملال
Sarhoş deve gibi bu ibadet çuvalını hiç usanmadan, sıkılmadan çeker durur.
کفک تصدیقش بگرد پوز او ** شد گواه مستی و دلسوز او2350
Ağzının etrafındaki tasdik köpüğü, onun sarhoşluğuna, coşkunluğuna şahittir.
اشتر از قوت چو شیر نر شده ** زیر ثقل بار اندکخور شده
Deve, kuvvetlenip erkek aslan kesildi mi ağır yükler çeker de yine o yüklerin altında az yer, az içer.
ز آرزوی ناقه صد فاقه برو ** مینماید کوه پیشش تار مو
Dişi deve arzusuyla yüzlerce zahmet ve açlık çeker. Hatta dağ bile ona bir kıl gelir!
در الست آنکو چنین خوابی ندید ** اندرین دنیا نشد بنده و مرید
Elest âleminde böyle bir rüya görmeyen bu dünyada ne kul olur, ne mürit!
ور بشد اندر تردد صد دله ** یک زمان شکرستش و سالی گله
Olsa bile gönlünde yüzlerce tereddüt vardır. Bir an şükrederse bir yıl şikâyet eder.
پای پیش و پای پس در راه دین ** مینهد با صد تردد بی یقین2355
Din yolunda yüzlerce tereddütle ve inanmayarak öne doğru bir adım atarsa öbür adımı arda doğru gider.
وامدار شرح اینم نک گرو ** ور شتابستت ز الم نشرح شنو
Bunu da ileride anlatırım, borcum olsun… Eğer öğrenmekte acele ediyorsan “Elemneşrah” suresini oku!
چون ندارد شرح این معنی کران ** خر به سوی مدعی گاو ران
Bu manayı etraflıca anlatmaya kalkışsam ne haddi vardır, ne kenarı. Yürü öküzünü dâva edene doğru eşek sür!
گفت کورم خواند زین جرم آن دغا ** بس بلیسانه قیاسست ای خدا
Adam dedi ki: “Yarabbi, bu suç yüzünden şu azgın adam, bana kör dedi. Bu ne iblisçe bir kıyas Yarabbi?
من دعا کورانه کی میکردهام ** جز به خالق کدیه کی آوردهام
Ben ne vakit körcesine dua ettim. Allah’tan başka kime ihtiyacımı söyledim?
کور از خلقان طمع دارد ز جهل ** من ز تو کز تست هر دشوار سهل2360
Kör, bilgisizlikle halktan bir şeyler umar. Ben senden umuyorum… Her güç şey sana kolaydır.
آن یکی کورم ز کوران بشمرید ** او نیاز جان و اخلاصم ندید
Asıl kör kendisi ki beni kör saydı, canla başla niyaz ettiğimi görmedi bile!
کوری عشقست این کوری من ** حب یعمی و یصمست ای حسن
Benim bu körlüğüm, aşk körlüğüdür. Güzelim, sevdiği şey, insanı kör ve sağır yapar derler ya… bu körlük, o körlüktür.
کورم از غیر خدا بینا بدو ** مقتضای عشق این باشد نکو
Allah’tan başkasını görmüyorum, fakat onu görüyorum. Aşkımın muktezası da bu değil midir? Söyle.
تو که بینایی ز کورانم مدار ** دایرم برگرد لطفت ای مدار
Yarabbi, sen görmektesin, beni sen de kör sanma. Senin lütfunun etrafında dönüp dolaşmaktayım, ey lütfunun etrafında dönüp dolaştığım, ey kendisinden ayrılmadığım Allah!
آنچنانک یوسف صدیق را ** خواب بنمودی و گشتش متکا2365
Yusuf-ı Sıddıyk’a rüya gösterdin da ona güvendi.
مر مرا لطف تو هم خوابی نمود ** آن دعای بیحدم بازی نبود
Onun gibi lütfun bana da bir rüya gösterdi. O sonsuz dualarım oyuncak değildi ya!
مینداند خلق اسرار مرا ** ژاژ میدانند گفتار مرا
Fakat halk, benim sırlarımı bilmiyor da sözlerimi saçma sanıyor.
حقشان است و کی داند راز غیب ** غیر علام سر و ستار عیب
Hakları da var. Gayb sırrını, sırları adamakıllı bilen ve ayıpları tamamıyla örten Allah’tan başka kim bilebilir ki?”
خصم گفتش رو به من کن حق بگو ** رو چه سوی آسمان کردی عمو
Düşmanı dedi ki. “Amca, neye yüzünü göğe çeviriyorsun? Bana çevir de doğru söyle!
Delirdin mi ki böyle hatalara düşüyor, aşktan, Allah’a yakınlıktan dem vuruyorsun?
با کدامین روی چون دلمردهای ** روی سوی آسمانها کردهای
Sen, gönlü ölmüş bilirsin... Hangi yüzle yüzünü göklere tutuyorsun?”
غلغلی در شهر افتاده ازین ** آن مسلمان مینهد رو بر زمین
Bu hâdise yüzünden şehre bir velveledir düştü. O Müslümansa,
کای خدا این بنده را رسوا مکن ** گر بدم هم سر من پیدا مکن
“Yarabbi, bu kulunu rezil etme. Kötülük yaptıysam bile sırrımı halka açma.
تو همیدانی و شبهای دراز ** که همیخواندم ترا با صد نیاز
Biliyorum, uzun gecelerde yüzlerce tazarrula sana niyaz edip durdum.
پیش خلق این را اگر خود قدر نیست ** پیش تو همچون چراغ روشنیست2375
Halka karşı bunun hiçbir kadri, hiçbir kıymeti yok, onlar bilmez bunu; fakat senin yanında aydın bir mum gibi… Sana aşikâr ” diye niyaz etmekte, yüzünü yerlere vurmaktaydı.
شنیدن داود علیه السلام سخن هر دو خصم وسال کردن از مدعی علیه
Davud aleyhisselâm’ın iki hasmın da sözlerini dinlemesi ve dâva edileni sorguya çekmesi
چونک داود نبی آمد برون ** گفت هین چونست این احوال چون
Davut Peygamber, evinden dışarı çıkınca “Bu ne, ne var, ne oldu” dedi.
مدعی گفت ای نبی الله داد ** گاو من در خانه او در فتاد
Dâvacı dedi ki: “Ey Allah’ın peygamberi, imdat et. Öküzüm, bu adamın evine girmiş,
کشت گاوم را بپرسش که چرا ** گاو من کشت او بیان کن ماجرا
O da onu kesmiş. Neden benim öküzümü kesmiş sor da söylesin.”