این نظر با آن نظر چالیش کرد ** ناگهانی از خرد خالیش کرد
Bu iki istek arasında çırpındı, durdu… Nihayet aklı başından gitti; tanelere tamah etti, uzağa düştü!
باز مرغی کان تردد را گذاشت ** زان نظر بر کند و بر صحرا گماشت 2865
Başka bir kuş da bu tereddüdü bıraktı, tanelere meyletmedi, sahraya uçup gitti.
شاد پر و بال او بخا له ** تا امام جمله آزادان شد او
Neşeli bir surette kol kanat açtı; ne mutlu ona! Bütün hürlerin ulusu, başı oldu.
هر که او را مقتدا سازد برست ** در مقام امن و آزادی نشست
Onu kendisine baş yapan da kurtuldu, emniyet makamına ulaştı.
زانک شاه حازمان آمد دلش ** تا گلستان و چمن شد منزلش
Çünkü bu kuşun gönlü, ihtiyata riayet edenlerin padişahı kesildi de konağı, güllükler, çimenlikler dolu!
حزم ازو راضی و او راضی ز حزم ** این چنین کن گر کنی تدبیر و عزم
O ihtiyatından razı, ihtiyatı ondan memnun… İşte sen de tedbirde bulunacaksan böyle bir tedbirde bulun, bu işe sarılacaksan böyle bir işe sarıl!
بارها در دام حرص افتادهای ** حلق خود را در بریدن دادهای 2870
Nice defalar hırs tuzağına düştün, boğazını kesilmeye teslim ettin!
بازت آن تواب لطف آزاد کرد ** توبه پذرفت و شما را شاد کرد
Tövbeler kabul eden Allah, yine seni azat etti, tövbeni kabul ederek seni neşelendirdi.
گفت ان عدتم کذا عدنا کذا ** نحن زوجنا الفعال بالجزا
“Tövbenizi bozar, kötülüğe başlarsanız biz de tekrar size azap ederiz. Biz yapılan işlere uygun karşılıkları çift ettik” dedi.
چونک جفتی را بر خود آورم ** آید آن را جفتش دوانه لاجرم
Bir kadının kocasını yahut bir kocanın karısını alıp bir yere götürsen eşi de koşa koşa mutlaka onun yanına gelir.
جفت کردیم این عمل را با اثر ** چون رسد جفتی رسد جفتی دگر
Bu yapılan işleri de eserleriyle çift yarattık… Bir amelde bulundun mu mutlaka eşi de zuhur eder.
چون رباید غارتی از جفت شوی ** جفت میآید پس او شویجوی 2875
Birisi gelip bir karının kocasını esir ederek götürse karısı, kocasını araya araya çıkagelir.
بار دیگر سوی این دام آمدیت ** خاک اندر دیدهی توبه زدیت
Sen de bir kere daha bu tuzağa geldin, bir kere daha tövbenin gözüne toprak serptin!
بازتان تواب بگشاد از گره ** گفت هین بگریز روی این سو منه
Tövbeleri kabul eden, suçluları yargılayan Allah, tekrar o düğümü çözdü de “Kendine gel… Bu tarafa yüz tutma” dedi.
باز چون پروانهی نسیان رسید ** جانتان را جانب آتش کشید
Fakat tekrar unutkanlık pervanesi geldi, canınızı ateşe doğru sürükledi!
کم کن ای پروانه نسیان و شکی ** در پر سوزیده بنگر تو یکی
Ey pervane, öyle çok unutkan olma, öyle pek şüpheye düşme… Yanan kanadına bak bir kere!
چون رهیدی شکر آن باشد که هیچ ** سوی آن دانه نداری پیچ پیچ 2880
Ateşten kurtuldun mu bu kurtuluşun şükrü, bir daha tane olan yere hiç uğramamandır.
تا ترا چون شکر گویی بخشد او ** روزیی بی دام و بی خوف عدو
Uğrama da şükrettikçe Allah sana tuzaksız, düşman korkusundan uzak bir nimet ihsan etsin.
شکر آن نعمت کهتان آزاد کرد ** نعمت حق را بباید یاد کرد
Allah’ın sizi azat etmesine karşılık şükretmeniz, Allah nimetini anmanız gerek.
چند اندر رنجها و در بلا ** گفتی از دامم رها ده ای خدا
Nice zahmetlere, nice belâlara düştün de “ Yarabbi, beni bu tuzaktan kurtar…
تا چنین خدمت کنم احسان کنم ** خاک اندر دیدهی شیطان زنم
Sana itaat edeyim, ibadetlerde bulunayım, Şeytan’ın gözüne toprak serpeyim” dedi.
حکایت نذر کردن سگان هر زمستان کی این تابستان چون بیاید خانه سازیم از بهر زمستان را
Köpeklerin, her kış mevsimi “Yaz gelince kışın barınmak için kendimize bir ev kuralım” diye ahdetmeleri
سگ زمستان جمع گردد استخوانش ** زخم سرما خرد گرداند چنانش 2885
Kış geldi mi köpek ezilir, büzülür. Kışın soğuğu onu perişan bir hale kor.
کو بگوید کین قدر تن که منم ** خانهای از سنگ باید کردنم
“Kışa dayanamıyorum sağ olursam taştan bir ev kurmam lazım.
چونک تابستان بیاید من بچنگ ** بهر سرما خانهای سازم ز سنگ
Yaz gelince dişimle tırnağımla çalışıp çabalayayım, kışın barınmak için bir taş ev kurayım” der.
چونک تابستان بیاید از گشاد ** استخوانها پهن گردد پوست شاد
Fakat yaz gelip de ısındı mı kellesi, kemiği yerine geldi mi, ilikleri, kemikleri kızışıp derisi gerildi mi,
گوید او چون زفت بیند خویش را ** در کدامین خانه گنجم ای کیا
Kendisini koskocaman görür de “İyi ama ben hangi eve sığarım ki?” der.
زفت گردد پا کشد در سایهای ** کاهلی سیری غری خودرایهای 2890
İrileşir, ayağını çeker… Tembel tembel, karnı tok sırtı pek, kendisine güvenmiş bir halde bir gölgeye çekilir.
گویدش دل خانهای ساز ای عمو ** گوید او در خانه کی گنجم بگو
Gönlü “Bir ev kur” derse de o, “Söyle be yahu, ben nasıl olur da bir eve sığarım ki?” diye cevap verir.
استخوان حرص تو در وقت درد ** درهم آید خرد گردد در نورد
Sen de bir belâya, bir musibete düştün mü büzülürsün, hırs kemiklerin bitişir; küçülür, kalırsın.
گویی از توبه بسازم خانهای ** در زمستان باشدم استانهای
“Tövbeden bir ev kurayım, kışın o evceğizde barınayım” dersin.
چون بشد درد و شدت آن حرص زفت ** همچو سگ سودای خانه از تو رفت
Fakat dertten kurtuldun da hırsın büyüdü mü köpek gibi ev sevdası geçer gider.
شکر نعمت خوشتر از نعمت بود ** شکرباره کی سوی نعمت رود 2895
Nimete şükretmek, nimetten daha hoştur. Şükreden kişi, hiç şükretmeyi bırakır da nimet sevdasına düşer mi?
شکر جان نعمت و نعمت چو پوست ** ز آنک شکر آرد ترا تا کوی دوست
Şükür, nimetin canıdır, nimetse deriye benzer. Çünkü seni sevgiliye kadar ulaştıran şükürdür.
نعمت آرد غفلت و شکر انتباه ** صید نعمت کن بدام شکر شاه
Nimet, insana gaflet verir, şükürse uyandırır. Padişahın şükür tuzağıyla nimet avlamaya gör!
نعمت شکرت کند پرچشم و میر ** تا کنی صد نعمت ایثار فقیر
Şükür nimeti, gözünü doyurur, seni bey yapar. Bu suretle de yoksullara yüzlerce nimet bağışlarsın.
سیر نوشی از طعام و نقل حق ** تا رود از تو شکمخواری و دق
Allah yemeğinden ye, doy da senden oburluk, tamah ve şuna buna ihtiyacını arz etme illeti geçsin.
منع کردن انبیا را از نصیحت کردن و حجت آوردن جبریانه
Münkirlerin, Peygamberleri nasihatten menetmeleri ve Cebriler gibi delil getirmeleri
قوم گفتند ای نصوحان بس بود ** اینچ گفتید ار درین ده کس بود 2900
Onlar dediler ki: “A öğütçüler, iyi söylüyorsunuz ama bu köyde adam olsa!
قفل بر دلهای ما بنهاد حق ** کس نداند برد بر خالق سبق
Allah, bizim gönlümüzü kilitledi, kimse Allah’tan ileri geçemez ki.
نقش ما این کرد آن تصویرگر ** این نخواهد شد بگفت و گو دگر
Her şeyi düzüp koşan Allah, bizi de böyle düzdü koştu. Kimse bu dedikoduyla kaderimizi değiştiremez.
سنگ را صد سال گویی لعل شو ** کهنه را صد سال گویی باش نو
Taşa istersen tam yüzyıl boyuna lâl olsana de… Eskiye tam yüzyıl yenilen diye söyle dur.
خاک را گویی صفات آب گیر ** آب را گویی عسل شو یا که شیر
Toprağa yüzyıl su gibi arı duru ol desen, suya bal ol, süt kesil desen ne fayda!
خالق افلاک او و افلاکیان ** خالق آب و تراب و خاکیان 2905
Gökleri ve göklerdeki şeyleri yaratan… Suyu, toprağı ve topraktakileri halk eden Allah,
آسمان را داد دوران و صفا ** آب و گل را تیره رویی و نما
Göğe dönmeyi takdir etmiş, onu saf bir hale getirtmiş… Suyla toprağa da bulanıklık vermiştir.
کی تواند آسمان دردی گزید ** کی تواند آب و گل صفوت خرید
Gayri nasıl olur da gökyüzü bulanır, suyla balçık durulur?
قسمتی کردست هر یک را رهی ** کی کهی گردد بجهدی چون کهی
Allah, hepsine bir şey takdir etmiştir. Bir dağ, çalışmakla saman çöpü olur mu hiç?
جواب انبیا علیهم السلام مر جبریان را
Cebrîlerin Peygamberlerin cevabı
انبیا گفتند کاری آفرید ** وصفهایی که نتان زان سر کشید
Peygamberler dediler ki: “Evet… Allah, çekinip kurtulmaya imkan bulunmayan sıfatlar yaratmıştır.
و آفرید او وصفهای عارضی ** که کسی مبغوض میگردد رضی 2910
Fakat arızi sıfatlar da yarattı ki onları terk etmek mümkündür; herkesin nefretini kazanan kişi, o sıfatları terk eder, huylarından vazgeçerse herkesin sevgisini kazanır, herkes ondan razı olur.
سنگ را گویی که زر شو بیهدهست ** مس را گویی که زر شو راه هست
Taşa altın ol demek beyhudedir ama bakıra altın ol dersen yeri var; bakır pekâlâ altın olabilir.
ریگ را گویی که گل شو عاجزست ** خاک را گویی که گل شو جایزست
Kuma toprak ol dersen âcizdir, toprak olamaz. Fakat toprağa balçık ol desen bu söz yerindedir, toprak, balçık olabilir.
رنجها دادست کان را چاره نیست ** آن بمثل لنگی و فطس و عمیست
Allah, insana topallık, yassı, burunluluk, körlük gibi çaresiz illetler vermiştir ama,