ریگ را گویی که گل شو عاجزست ** خاک را گویی که گل شو جایزست
Kuma toprak ol dersen âcizdir, toprak olamaz. Fakat toprağa balçık ol desen bu söz yerindedir, toprak, balçık olabilir.
رنجها دادست کان را چاره نیست ** آن بمثل لنگی و فطس و عمیست
Allah, insana topallık, yassı, burunluluk, körlük gibi çaresiz illetler vermiştir ama,
رنجها دادست کان را چاره هست ** آن بمثل لقوه و درد سرست
Ağız, yüz çarpıklığı, yahut baş ağrısı gibi bazı illetler de vermiştir ki bunlara çare vardır.
این دواها ساخت بهر ایتلاف ** نیست این درد و دواها از گزاف2915
Allah bu ilâçları, insanlara iyilik vermek için yarattı. Dertler, devalar saçma değil ya!
بلک اغلب رنجها را چاره هست ** چون بجد جویی بیاید آن بدست
Hatta dertlerin çoğunun devası, çaresi vardır. Adamakıllı aradın, üstüne düştün mü ele geçer!”
مکرر کردن کافران حجتهای جبریانه را
Kâfirlerin tekrar Cebrîce deliller getirmeleri
قوم گفتند ای گروه این رنج ما ** نیست زان رنجی که بپذیرد دوا
Onlarsa “Bu, bizim derdimiz, deva kabul eder dert değil.
سالها گفتید زین افسون و پند ** سختتر میگشت زان هر لحظه بند
Siz yıllarca öğütler verdiniz, afsunlar okudunuz. Bizim de her lâhza derdimiz arttı, bağımız kuvvetlendi.
گر دوا را این مرض قابل بدی ** آخر از وی ذرهای زایل شدی
Eğer bu hastalık, iyileşecek bir hastalık olsaydı nihayet bir zerresi olsun geçerdi.
سده چون شد آب ناید در جگر ** گر خورد دریا رود جایی دگر2920
İnsan susuzluk hastalığına uğrarsa içtiği su, ciğere gitmez… Denizi içse başka bir yere gider.
لاجرم آماس گیرد دست و پا ** تشنگی را نشکند آن استقا
Nihayet el ayak şişer... Su içmek, susuzluğu bir türlü geçirmez” dediler.
باز جواب انبیا علیهم السلام ایشان را
Peygamberlerin, tekrar onlara cevap vermeleri
انبیا گفتند نومیدی بدست ** فضل و رحمتهای باری بیحدست
Peygamberler dediler ki: “Ümitsizliğe düşmek kötüdür. Allah’ın ihsan ve rahmetlerine son yoktur.
از چنین محسن نشاید ناامید ** دست در فتراک این رحمت زنید
Böyle bir ihsan sahibinden ümit kesmek hiç de yaraşmaz. Bu rahmete el atın, yapışın!
ای بسا کارا که اول صعب گشت ** بعد از آن بگشاده شد سختی گذشت
Nice işler vardır ki ilk önce güç görünür de sonradan kolaylaşır, o güçlük geçer gider.
بعد نومیدی بسی اومیدهاست ** از پس ظلمت بسی خورشیدهاست2925
Ümitsizlikten sonra nice ümitler var… Karanlığın ardında nice güneşler var!
خود گرفتم که شما سنگین شدیت ** قفلها بر گوش و بر دل بر زدیت
Esasen tutalım yürekleriniz taş kesildi, kulağınıza, gönlünüze kilitler vuruldu.
هیچ ما را با قبولی کار نیست ** کار ما تسلیم و فرمان کردنیست
Sözümüzü kabul edecek yahut etmeyeceksiniz… biz buna aldırış etmeyiz. Aldırış ettiğimiz şey Allah’a teslim olmak, fermanını yerine getirmektedir.
او بفرمودستمان این بندگی ** نیست ما را از خود این گویندگی
Bize o kulluğu o buyurdu… Bu söz söylememiz, kendiliğimizden değil ki!
جان برای امر او داریم ما ** گر به ریگی گوید او کاریم ما
Canımız, onun emrini yerine getirmek için… Bunun için yaşıyoruz, bunun için yaratıldık. Kuma tohum ek dese bile biz ekeriz.
غیر حق جان نبی را یار نیست ** با قبول و رد خلقش کار نیست2930
Peygamberin canına Allah’tan başka bir dost yoktur. Halk, sözünü kabul edecekmiş, reddedecekmiş… Bununla hiçbir alışverişi bulunmaz ki!
مزد تبلیغ رسالاتش ازوست ** زشت و دشمنرو شدیم از بهر دوست
Allah, emirlerini halka bildirir, bunu için alacağı ücreti de Allah verir. Biz, sevgilinin uğrunda halka çirkin göründük; yüzümüz, düşman yüzüne benzedi gitti!
ما برین درگه ملولان نیستیم ** تا ز بعد راه هر جا بیستیم
Fakat bu kapıdan usanmadık da, usanmayız da. Yol uzun olduğundan her yerde oturup dinleniyoruz.
دل فرو بسته و ملول آنکس بود ** کز فراق یار در محبس بود
Sevgiliden ayrılan, hapislere düşen adamın gönlü soğur, o çeşit adam usanır, bıkar.
دلبر و مطلوب با ما حاضرست ** در نثار رحمتش جان شاکرست
Hâlbuki bizim sevgilimiz, bizim dilediğimiz canan, bizimle beraber… Rahmetini saçıp durmakta; canımız da ona şükretmekte.
در دل ما لالهزار و گلشنیست ** پیری و پژمردگی را راه نیست2935
Bizim gönlümüzde lâlelik var, gül bahçesi var. Oraya solmanın, perişan olmanın yolu yok!
دایما تر و جوانیم و لطیف ** تازه و شیرین و خندان و ظریف