تشنه مینالد که ای آب گوار ** آب هم نالد که کو آن آبخوار
Susuz, ey tatlı su diye ağlar, inler ama su da nerede o susamış, diye ağlar, inler!
جذب آبست این عطش در جان ما ** ما از آن او و او هم آن ما
Bizdeki bu susuzluk suyun bizi çekmesinden ileri gelir… Biz suyunuz, su bizim.
حکمت حق در قضا و در قدر ** کرد ما را عاشقان همدگر 4400
Allah hikmeti ezelde bizi birbirimize âşık etti.
جمله اجزای جهان زان حکم پیش ** جفت جفت و عاشقان جفت خویش
O ezeli hükme göre kâinatın büyük zerreleri çift çifttir ve her cüz’ü de kendi çiftine âşıktır.
هست هر جزوی ز عالم جفتخواه ** راست همچون کهربا و برگ کاه
Âlemde her cüz’ü de muhakkak kendi çiftini ister. Kehlibar nasıl saman çöpünü çekerse her cüz’ü de muhakkak kendi çiftini çeker.
آسمان گوید زمین را مرحبا ** با توم چون آهن و آهنربا
Gökyüzü yere merhaba der, demirle mıknatıs nasılsa ben de seninle öyleyim.
آسمان مرد و زمین زن در خرد ** هرچه آن انداخت این میپرورد
Gökyüzü aklen erkektir, yer kadın. Onun verdiğini bu, besler, yetiştirir.
چون نماند گرمیش بفرستد او ** چون نماند تری و نم بدهد او 4405
Yerin harareti kalmadı mı gök hararet yollar… Rutubeti bitti mi rutubet verir.
برج خاکی خاک ارضی را مدد ** برج آبی تریش اندر دمد
Gökyüzünde bulunan ve toprağa mensup olan burç, yere yardım eder… Suya mensup burç, yere rutubet verir, yeri terü taze bir hale sokar.
برج بادی ابر سوی او برد ** تا بخارات وخم را بر کشد
Yele mensup burç yele bulutları sevk eder, yerdeki buharları ufunetleri çeker alır.
برج آتش گرمی خورشید ازو ** همچو تابهی سرخ ز آتش پشت و رو
Ateş burcu da güneşe hararet verir… Güneşin önü de, ardı da o burçtan kızmış, tava gibi kızarmıştır.
هست سرگردان فلک اندر زمن ** همچو مردان گرد مکسب بهر زن
Kadına nail olmak için kazancının etrafında dönüp dolaşan erkek gibi felek de zamane de dönüp dolaşmaktadır.
وین زمین کدبانویها میکند ** بر ولادات و رضاعش میتند 4410
Bu yeryüzü, hanımlıklar etmekte, doğurduğu çocukları emzirip yetiştirmektedir.
پس زمین و چرخ را دان هوشمند ** چونک کار هوشمندان میکنند
Şu halde yerle göğün de aklı var; böylece bil. Çünkü akıllıların işlerini işliyorlar.
گر نه از هم این دو دلبر میمزند ** پس چرا چون جفت در هم میخزند
Bu iki güzel, birbirlerinden süt emmeseler, birbirlerini sevip koçmasalar nasıl olur da birbirlerinin muradına dolanırlardı?
بی زمین کی گل بروید و ارغوان ** پس چه زاید ز آب و تاب آسمان
Yer olmasa güller, erguvanlar nasıl biter, gökyüzünün suyu, harareti olmasa yerden ne hâsıl olur?
بهر آن میلست در ماده به نر ** تا بود تکمیل کار همدگر
Dişinin erkeğe meyli, ikisinin de işi tamamlansın diyedir.
میل اندر مرد و زن حق زان نهاد ** تا بقا یابد جهان زین اتحاد 4415
Bu birlikte âlem baka bulsun diye Allah erkekle kadına da birbirlerine karşı bir meyil verdi.
میل هر جزوی به جزوی هم نهد ** ز اتحاد هر دو تولیدی زهد
Her cüz’e de, diğer bir cüz’e meyil verdi… İkisinin birleşmesinden bir şey doğar, bir şey vücut bulur.
شب چنین با روز اندر اعتناق ** مختلف در صورت اما اتفاق
Gece de böylece gündüzle sarmaş dolaş olmuştur. Geceyle gündüz, sureta birbirlerine aykırıdır ama hakikatte birdir.
روز و شب ظاهر دو ضد و دشمنند ** لیک هر دو یک حقیقت میتنند
Geceyle gündüz görünüşte birbirine zıttır, düşmandır; fakat her ikisi de bir hakikatin etrafında dönmekte, ağ kurmaktadır.
هر یکی خواهان دگر را همچو خویش ** از پی تکمیل فعل و کار خویش
İşini gücünü başarıp tamamlamak için her biri, canciğer gibi öbürünü ister.
زانک بی شب دخل نبود طبع را ** پس چه اندر خرج آرد روزها 4420
Çünkü gece olmayınca insanın geliri, kuvveti olmaz… bu gelir olmayınca da gündüzler neyi harceder?
جذب هر عنصری جنس خود را کی در ترکیب آدمی محتبس شده است به غیر جنس
İnsanın vücudunda, kendi cinsinden başka bir şeyle hapsedilmiş olan unsurların kendi cinslerini çekmeleri
خاک گوید خاک تن را باز گرد ** ترک جان کن سوی ما آ همچو گرد
Toprak, bedenin toprağına “Dön geri, canı bırak, toz gibi bize gel.
جنس مایی پیش ما اولیتری ** به که زان تن وا رهی و زان تری
Sen, bizim cinsimizdensin, bedenden, o rutubetli yurttan kurtulup bize gelmen daha doğru” der.
گوید آری لیک من پابستهام ** گرچه همچون تو ز هجران خستهام
Beden de “Doğru… Ben de senin gibi ayrılıktan perişanım, fakat ayağım bağlı” diye cevap verir.
تری تن را بجویند آبها ** کای تری باز آ ز غربت سوی ما
Sular, “Ey yaşlı gurbetten gel, bize ulaş” diye bedenin yaşlığını aramakta.
گرمی تن را همیخواند اثیر ** که ز ناری راه اصل خویش گیر 4425
Esir, “Sen ateştensin… Aslına ulaşma yolunu tut” diye bedenin hararetini çağırıp durmaktadır.
هست هفتاد و دو علت در بدن ** از کششهای عناصر بی رسن
Unsurların ipsiz, halatsız çekişleri yüzünden bedende yetmiş iki türlü illet vardır.
علت آید تا بدن را بسکلد ** تا عناصر همدگر را وا هلد
İllet, unsurlar, birbirlerini bıraksınlar diye bedeni koparıp dağıtmak üzere gelir.
چار مرغاند این عناصر بستهپا ** مرگ و رنجوری و علت پاگشا
Bu unsurlar ayakları bağlı dört kuştur. Ölüm, hastalık ve illet de onların ayak bağlarını çözer.
پایشان از همدگر چون باز کرد ** مرغ هر عنصر یقین پرواز کرد
Birbirlerine bağlı olan ayakları çözüldü, açıldı mı her unsur kuşu hemencecik uçuverir.
جذبهی این اصلها و فرعها ** هر دمی رنجی نهد در جسم ما 4430
Bu asıllarla feri’lerin birbirlerini çekişi yüzünden her an bedenimizde bir illet zuhur eder.
تا که این ترکیبها را بر درد ** مرغ هر جزوی به اصل خود پرد
Kuşa benzeyen her cüz’ün aslına uçması için bu ulaşmayı bozup yırtmak ister
حکمت حق مانع آید زین عجل ** جمعشان دارد بصحت تا اجل
Fakat Allah’ın hikmeti, bu aceleye mâni olur. Onları ecel gelinceye kadar sıhhat vasıtasıyla toplu tutar.
گوید ای اجزا اجل مشهود نیست ** پر زدن پیش از اجلتان سود نیست
“Ey cüz’ler, daha ecel gelip görünmedi. Ecelden önce kanat çırpmanızda bir fayda yok” der.
چونک هر جزوی بجوید ارتفاق ** چون بود جان غریب اندر فراق
Her cüz’ü, kendi aslına arkadaş olmayı diler, ararsa ayrılıkta kalan bu garip canın hali ne olur. Var, sen kıyas et!
منجذب شدن جان نیز به عالم ارواح و تقاضای او و میل او به مقر خود و منقطع شدن از اجزای اجسام کی هم کندهی پای باز روحاند
Canın da ruhlar âlemine çekilmeyi dilemesi, onun da vatanına gitmeyi ve ayağının bağlayan şu cisme ait cüz’ülerden kurtulmayı istemesi
گوید ای اجزای پست فرشیم ** غربت من تلختر من عرشیم 4435
Can der ki: “Ey benim şu yeryüzüne mensup cüz’ülerim benim garipliğim sizin garipliğinizden daha acı… Ben, arşa mensubum.”
میل تن در سبزه و آب روان ** زان بود که اصل او آمد از آن
Tenin meyli, yeşilliğe, akarsuya… Çünkü aslı ondan.
میل جان اندر حیات و در حی است ** زانک جان لامکان اصل وی است
Canın meyli ise diriliğe, diriye… Çünkü aslı Lâmekân’ın canı!
میل جان در حکمتست و در علوم ** میل تن در باغ و راغست و کروم
Can, hikmete, bilgilere… Ten, bağa, bahçeye, üzüme meyleder.
میل جان اندر ترقی و شرف ** میل تن در کسب و اسباب علف
Can, yücelmeye, yükselmeye can atar; ten, kazanca, ota, yiyeceğe, içeceğe!
میل و عشق آن شرف هم سوی جان ** زین یحب را و یحبون را بدان 4440
O yücelmenin aşkı, o yücelmenin meylide canadır. “Allah onları sever onlarda Allah’ı” ayetini bundan anla!
حاصل آنک هر که او طالب بود ** جان مطلوبش درو راغب بود
Bunu anlatmaya kalkışsam sonu, ucu gelmez… Mesnevi’ye, daha böyle sekiz misli kâğıt bile yetişmez!
گر بگویم شرح این بی حد شود ** مثنوی هشتاد تا کاغذ شود
Hâsılı kim bir şey isterse istediği şey de ona rağbet eder.
آدمی حیوان نباتی و جماد ** هر مرادی عاشق هر بیمراد
İnsan, hayvan, nebat, cemat… Her şey, birbirine âşıktır. Bir adam, bir şeyi sevdi de muradı o oldu, başka bir şey dilemez bir hale geldi mi o muradı olan sevgilide muratsız hale gelen âşığına âşıktır.
بیمرادان بر مرادی میتنند ** و آن مرادان جذب ایشان میکنند
Muratsız hale gelen âşıklar, bir murat etrafında döner, dolaşır, yalnız sevgililerini dilerler ama muratları, maksatları olan sevgililer de onları kendilerine çekip dururlar.
لیک میل عاشقان لاغر کند ** میل معشوقان خوش و خوشفر کند 4445
Fakat âşıkların meyil ve muhabbetleri, âşıkları zayıf bir hale getirir… Maşukların meyil ve muhabbeti ise onları güzelleştirir, parlak bir hale sokar!
عشق معشوقان دو رخ افروخته ** عشق عاشق جان او را سوخته
Sevgililerin aşkı onların yanaklarını parlatır; âşıkların aşkı, âşıkların canlarını yandırır!
کهربا عاشق به شکل بینیاز ** کاه میکوشد در آن راه دراز
Kehlibar, niyazdan müstağni davranan bir âşıktır…o uzun yola düşen, o uzun yolda savaşansa saman çöpü!