او خورد حلوا که روزیشست باز ** آن نه کانگشتان او باشد دراز
Helvayı kime nasipse o yer; parmakları uzun olan değil!
نجم ثاقب گشته حارس دیوران ** که بهل دزدی ز احمد سر ستان
Delici Şahab, şeytanları, hırsızlığı bırakın da Ahmed’ den sır öğrenin diye kovar, sürer.
ای دویده سوی دکان از پگاه ** هین به مسجد رو بجو رزق اله
Ey iki gözünü de dükkâna dikmiş, ümidini oraya bağlamış adam, kendine gel, mescide yürü de rızkını Allah’tan iste!
پس رسول آن گفتشان را فهم کرد ** گفت آن خنده نبودم از نبرد4535
Peygamber, onların sözlerini duyup söylediklerini anladı da dedi ki: O gülüş, savaşta galebe ettim diye değil ki.
مردهاند ایشان و پوسیدهی فنا ** مرده کشتن نیست مردی پیش ما
Onlar ölmüşlerdir, yokluk âleminde çürüyüp gitmişlerdir. Bizce ölüyü öldürmeye kalkışmak erlik değildir.
خود کیند ایشان که مه گردد شکاف ** چونک من پا بفشرم اندر مصاف
Onlar da kim oluyor ki? Ben savaşta ayak diredim mi ay bile yarılır!
آنگهی کزاد بودیت و مکین ** مر شما را بسته میدیدم چنین
Hani hür olduğumuz, mevki ve şeref sahibi olduğunuz zamanlar yok mu? İşte ben, o vakit sizi böyle bağlanmış zincirlere vurulmuş görüyordum.
ای بنازیده به ملک و خاندان ** نزد عاقل اشتری بر ناودان
Ey malla, mülkle, soyla, sopla nazlanan, sen akıllı kişinin yanında oluk üstündeki devesin!
نقش تن را تا فتاد از بام طشت ** پیش چشمم کل آت آت گشت4540
Ten suretinin leğeni damdan düşünce gelecek gelir çatar sözü gözümün önünde tahakkuk etti, gelecek şeyler geldi çattı!
بنگرم در غوره می بینم عیان ** بنگرم در نیست شی بینم عیان
Üzüme bakıyor, şarabı görüyorum… Yok’a bakıyorum, açıkça var’ı görüyorum.
بنگرم سر عالمی بینم نهان ** آدم و حوا نرسته از جهان
Sırra bakmakta, daha dünyada Âdem’le Havva vücuda gelmemişken gizli bir âlem görmekteyim.
مر شما را وقت ذرات الست ** دیدهام پا بسته و منکوس و پست
Siz, daha Elest deminde zerrelerden ibarettiniz… Daha vakit ayaklarınız bağlı, baş aşağı ve alçalmış bir haldeydiniz; sizi öyle görüyordum ben.
از حدوث آسمان بی عمد ** آنچ دانسته بدم افزون نشد
Direksiz, desteksiz gökyüzü yaratılmadan bildiğim şeyler, âlem yaratıldıktan sonra da hep o… hiç artmadı.
من شما را سرنگون میدیدهام ** پیش از آن کز آب و گل بالیدهام4545
Ben, daha sudan, topraktan vücut bulmamış, bu surete bürünmemişken sizi baş aşağı olmuş görüyordum.
نو ندیدم تا کنم شادی بدان ** این همیدیدم در آن اقبالتان
Siz ikbaldeyken de bunu böyle görüyordum. Yeni bir şey görmedim ki sevineyim!
بستهی قهر خفی وانگه چه قهر ** قند میخوردید و در وی درج زهر
Gizli bir kahra uğramış, gizli bir kahırla bağlamıştınız. Gayri bu ne kahırdır, bunu kim anlar? Siz şeker yerdiniz de o şeker de zehir olurdu.
این چنین قندی پر از زهر ار عدو ** خوش بنوشد چت حسد آید برو
Böyle zehirlerle dolu şekeri düşman yerse afiyet olsun… Neden ona haset ediyorsun ki?
با نشاط آن زهر میکردید نوش ** مرگتان خفیه گرفته هر دو گوش
Sizde o zehri neşe ile içiyordunuz: eceliniz, gizlice kulaklarınızı tıkamıştı.
من نمیکردم غزا از بهر آن ** تا ظفر یابم فرو گیرم جهان4550
Ben üst geleyim de dünyayı zapt edeyim diye harp etmiyorum ki.
کین جهان جیفهست و مردار و رخیص ** بر چنین مردار چون باشم حریص
Çünkü bu cihan murdardır, pistir. Ben böyle pis bir şeye nasıl haris olurum?
سگ نیم تا پرچم مرده کنم ** عیسیام آیم که تا زندهش کنم
Köpek değilim ki ölünün perçemini çekip koparayım. Ben İsa’yım, ölüyü diriltmeye gelirim.
زان همیکردم صفوف جنگ چاک ** تا رهانم مر شما را از هلاک
Sizi helak olmaktan kurtarayım diye savaş saflarını yarmaktayım.
زان نمیبرم گلوهای بشر ** تا مرا باشد کر و فر و حشر
İnsanların başlarını; yüceleyim, devlete erişeyim diye kesmem.
زان همیبرم گلویی چند تا ** زان گلوها عالمی یابد رها4555
Kessem kessem bütün âlem kurtulsun diye birkaç baş keserim.
که شما پروانهوار از جهل خویش ** پیش آتش میکنید این حمله کیش
Çünkü siz, bilgisizliğinizden pervane gibi ateşe atılmaktasınız.
من همیرانم شما را همچو مست ** از در افتادن در آتش با دو دست
Bense sizi ateşe düşmeyesiniz diye sarhoşçasına iki elimle ateşten kovmaktayım.
آنک خود را فتحها پنداشتید ** تخم منحوسی خود میکاشتید
Siz kendinizi fetihler elde ettiniz, üst geldiniz sanıyorsunuz ama asıl o vakit bahtsızlık tohumu ekiyordunuz.
یکدگر را جد جد میخواندید ** سوی اژدرها فرس میراندید
Hadi gayret, hadi gayret diye birbirinizi teşvik ediyordunuz ama âdeta ejderhanın üstüne at sürüyordunuz.
قهر میکردید و اندر عین قهر ** خود شما مقهور قهر شیر دهر4560
Gûya kahır ediyordunuz, hâlbuki kahrın ta kendisine çatmıştınız… Asıl siz zaman aslanının kahrıyla kahrolmuştunuz!
بیان آنک طاغی در عین قاهری مقهورست و در عین منصوری ماسور
Azgın, âlemi kahrederken kahrolmuş, üst gelmişken esir düşmüş demektir
دزد قهرخواجه کرد و زر کشید ** او بدان مشغول خود والی رسید
Hırsız, ev sahibini kahreder, altın çalar… Hırsızlıkla meşgulken valinin adamları gelip çatar.
گر ز خواجه آن زمان بگریختی ** کی برو والی حشر انگیختی
Eğer o anda ev sahibinden kaçsaydı vali, ona o adamları yollar mıydı hiç?
قاهری دزد مقهوریش بود ** زانک قهر او سر او را ربود
Hırsızın kahredişi, kahrolmasıdır; çünkü onun kahredişi, kendi başını kapar.
غالبی بر خواجه دام او شود ** تا رسد والی و بستاند قود
Ev sahibine üstün oluşu, hırsıza bir tuzaktır... Bu suretle vali gelir, hırsızı kısas eder.
ای که تو بر خلق چیره گشتهای ** در نبرد و غالبی آغشتهای4565
Sen halka galip geldin, savaşta üst oldun ama,
آن به قاصد منهزم کردستشان ** تا ترا در حلقه میآرد کشان
Allah, seni çeke çeke zincire vurmak için onları mahsustan mağlûp etmiştir.
هین عنان در کش پی این منهزم ** در مران تا تو نگردی منخزم
Kendine gel de mağlûp olanın ardını bırak, dizginini kas, pek at sürme… Ezilir, paralanırsın sonra!
چون کشانیدت بدین شیوه به دام ** حمله بینی بعد از آن اندر زحام
Seni bu suretle tuzağa düşürdü mü ondan sonra o kalabalığın saldırışını görürsün sen.
عقل ازین غالب شدن کی گشت شاد ** چون درین غالب شدن دید او فساد
Akıl, bu üstünlükte bozgunluğu görürken nasıl olur da sevinir?
تیزچشم آمد خرد بینای پیش ** که خدایش سرمه کرد از کحل خویش4570
İleriyi gören akıl gözü keskindir. Allah, o gözü kendi sürmesiyle sürmelemiştir.
گفت پیغامبر که هستند از فنون ** اهل جنت در خصومتها زبون
Peygamber, “Cennet ehli olanlar, bazı şeyler yüzünden savaşlarda, düşmanlıklarda mağlup ve zebun olurlar” dedi.
از کمال حزم و س الظن خویش ** نه ز نقص و بد دلی و ضعف کیش
Bu alt oluş, bu zebunluk; noksan yüzünden, gönüllerinin kötülüğünden yahut da din zayıflığından değil, son derecede ihtiyata riayet ettiklerinden, düşüncelerine inanmadıklarındandır.
در فره دادن شنیده در کمون ** حکمت لولا رجال مومنون
Peygamber, Hudeybiye’de kâfirlere üstün gelmişken gizlice “İman etmiş erler olmasaydı” hikmetini işitti.
دستکوتاهی ز کفار لعین ** فرض شد بهر خلاص مومنین
Müminlerin halâs olması için melûn kâfirlerden el çekmek farz oldu.
قصهی عهد حدیبیه بخوان ** کف ایدیکم تمامت زان بدان4575
Hudeybiye ahdi nasıl oldu, oku da “Allah, kâfirlerin ellerini çekti, size dokunamadılar” ne demektir tamamıyla anla!
نیز اندر غالبی هم خویش را ** دید او مغلوب دام کبریا
Peygamber galip gelmişken bile kendisini Allah tuzağında mağlup olmuş gördü de
زان نمیخندم من از زنجیرتان ** که بکردم ناگهان شبگیرتان
“Ben sizi ansızın bastırdım, zincirlere vurdum diye gülmüyorum.
زان همیخندم که با زنجیر و غل ** میکشمتان سوی سروستان و گل
Sizi zincirlerle, bukağılarla selviliklere, güllük, gülistanlıklara çekiyorum da ona gülüyorum.
ای عجب کز آتش بیزینهار ** بسته میآریمتان تا سبزهزار
Ne şaşılacak şey… Sizi zincirlere vurup amansız ateşten çayırlıklara, çimenliklere götürüyorum.
از سوی دوزخ به زنجیر گران ** میکشمتان تا بهشت جاودان4580
Cehennemden ağır zincirlerle ta ebedî cennete kadar sürükleyip götürüyorum, dedi.
هر مقلد را درین ره نیک و بد ** همچنان بسته به حضرت میکشد
İyi, kötü: Bu yolda her mukallidi de böylece bağlı olarak Allah kapısına çekerler.