خود کیند ایشان که مه گردد شکاف ** چونک من پا بفشرم اندر مصاف
Onlar da kim oluyor ki? Ben savaşta ayak diredim mi ay bile yarılır!
آنگهی کزاد بودیت و مکین ** مر شما را بسته میدیدم چنین
Hani hür olduğumuz, mevki ve şeref sahibi olduğunuz zamanlar yok mu? İşte ben, o vakit sizi böyle bağlanmış zincirlere vurulmuş görüyordum.
ای بنازیده به ملک و خاندان ** نزد عاقل اشتری بر ناودان
Ey malla, mülkle, soyla, sopla nazlanan, sen akıllı kişinin yanında oluk üstündeki devesin!
نقش تن را تا فتاد از بام طشت ** پیش چشمم کل آت آت گشت4540
Ten suretinin leğeni damdan düşünce gelecek gelir çatar sözü gözümün önünde tahakkuk etti, gelecek şeyler geldi çattı!
بنگرم در غوره می بینم عیان ** بنگرم در نیست شی بینم عیان
Üzüme bakıyor, şarabı görüyorum… Yok’a bakıyorum, açıkça var’ı görüyorum.
بنگرم سر عالمی بینم نهان ** آدم و حوا نرسته از جهان
Sırra bakmakta, daha dünyada Âdem’le Havva vücuda gelmemişken gizli bir âlem görmekteyim.
مر شما را وقت ذرات الست ** دیدهام پا بسته و منکوس و پست
Siz, daha Elest deminde zerrelerden ibarettiniz… Daha vakit ayaklarınız bağlı, baş aşağı ve alçalmış bir haldeydiniz; sizi öyle görüyordum ben.
از حدوث آسمان بی عمد ** آنچ دانسته بدم افزون نشد
Direksiz, desteksiz gökyüzü yaratılmadan bildiğim şeyler, âlem yaratıldıktan sonra da hep o… hiç artmadı.
من شما را سرنگون میدیدهام ** پیش از آن کز آب و گل بالیدهام4545
Ben, daha sudan, topraktan vücut bulmamış, bu surete bürünmemişken sizi baş aşağı olmuş görüyordum.
نو ندیدم تا کنم شادی بدان ** این همیدیدم در آن اقبالتان
Siz ikbaldeyken de bunu böyle görüyordum. Yeni bir şey görmedim ki sevineyim!
بستهی قهر خفی وانگه چه قهر ** قند میخوردید و در وی درج زهر
Gizli bir kahra uğramış, gizli bir kahırla bağlamıştınız. Gayri bu ne kahırdır, bunu kim anlar? Siz şeker yerdiniz de o şeker de zehir olurdu.
این چنین قندی پر از زهر ار عدو ** خوش بنوشد چت حسد آید برو
Böyle zehirlerle dolu şekeri düşman yerse afiyet olsun… Neden ona haset ediyorsun ki?
با نشاط آن زهر میکردید نوش ** مرگتان خفیه گرفته هر دو گوش
Sizde o zehri neşe ile içiyordunuz: eceliniz, gizlice kulaklarınızı tıkamıştı.
من نمیکردم غزا از بهر آن ** تا ظفر یابم فرو گیرم جهان4550
Ben üst geleyim de dünyayı zapt edeyim diye harp etmiyorum ki.
کین جهان جیفهست و مردار و رخیص ** بر چنین مردار چون باشم حریص
Çünkü bu cihan murdardır, pistir. Ben böyle pis bir şeye nasıl haris olurum?
سگ نیم تا پرچم مرده کنم ** عیسیام آیم که تا زندهش کنم
Köpek değilim ki ölünün perçemini çekip koparayım. Ben İsa’yım, ölüyü diriltmeye gelirim.
زان همیکردم صفوف جنگ چاک ** تا رهانم مر شما را از هلاک
Sizi helak olmaktan kurtarayım diye savaş saflarını yarmaktayım.
زان نمیبرم گلوهای بشر ** تا مرا باشد کر و فر و حشر
İnsanların başlarını; yüceleyim, devlete erişeyim diye kesmem.
زان همیبرم گلویی چند تا ** زان گلوها عالمی یابد رها4555
Kessem kessem bütün âlem kurtulsun diye birkaç baş keserim.
که شما پروانهوار از جهل خویش ** پیش آتش میکنید این حمله کیش
Çünkü siz, bilgisizliğinizden pervane gibi ateşe atılmaktasınız.
من همیرانم شما را همچو مست ** از در افتادن در آتش با دو دست
Bense sizi ateşe düşmeyesiniz diye sarhoşçasına iki elimle ateşten kovmaktayım.
آنک خود را فتحها پنداشتید ** تخم منحوسی خود میکاشتید
Siz kendinizi fetihler elde ettiniz, üst geldiniz sanıyorsunuz ama asıl o vakit bahtsızlık tohumu ekiyordunuz.
یکدگر را جد جد میخواندید ** سوی اژدرها فرس میراندید
Hadi gayret, hadi gayret diye birbirinizi teşvik ediyordunuz ama âdeta ejderhanın üstüne at sürüyordunuz.
قهر میکردید و اندر عین قهر ** خود شما مقهور قهر شیر دهر4560
Gûya kahır ediyordunuz, hâlbuki kahrın ta kendisine çatmıştınız… Asıl siz zaman aslanının kahrıyla kahrolmuştunuz!
بیان آنک طاغی در عین قاهری مقهورست و در عین منصوری ماسور
Azgın, âlemi kahrederken kahrolmuş, üst gelmişken esir düşmüş demektir
دزد قهرخواجه کرد و زر کشید ** او بدان مشغول خود والی رسید
Hırsız, ev sahibini kahreder, altın çalar… Hırsızlıkla meşgulken valinin adamları gelip çatar.
گر ز خواجه آن زمان بگریختی ** کی برو والی حشر انگیختی
Eğer o anda ev sahibinden kaçsaydı vali, ona o adamları yollar mıydı hiç?
قاهری دزد مقهوریش بود ** زانک قهر او سر او را ربود
Hırsızın kahredişi, kahrolmasıdır; çünkü onun kahredişi, kendi başını kapar.
غالبی بر خواجه دام او شود ** تا رسد والی و بستاند قود
Ev sahibine üstün oluşu, hırsıza bir tuzaktır... Bu suretle vali gelir, hırsızı kısas eder.
ای که تو بر خلق چیره گشتهای ** در نبرد و غالبی آغشتهای4565
Sen halka galip geldin, savaşta üst oldun ama,
آن به قاصد منهزم کردستشان ** تا ترا در حلقه میآرد کشان
Allah, seni çeke çeke zincire vurmak için onları mahsustan mağlûp etmiştir.
هین عنان در کش پی این منهزم ** در مران تا تو نگردی منخزم
Kendine gel de mağlûp olanın ardını bırak, dizginini kas, pek at sürme… Ezilir, paralanırsın sonra!
چون کشانیدت بدین شیوه به دام ** حمله بینی بعد از آن اندر زحام
Seni bu suretle tuzağa düşürdü mü ondan sonra o kalabalığın saldırışını görürsün sen.
عقل ازین غالب شدن کی گشت شاد ** چون درین غالب شدن دید او فساد
Akıl, bu üstünlükte bozgunluğu görürken nasıl olur da sevinir?
تیزچشم آمد خرد بینای پیش ** که خدایش سرمه کرد از کحل خویش4570
İleriyi gören akıl gözü keskindir. Allah, o gözü kendi sürmesiyle sürmelemiştir.
گفت پیغامبر که هستند از فنون ** اهل جنت در خصومتها زبون
Peygamber, “Cennet ehli olanlar, bazı şeyler yüzünden savaşlarda, düşmanlıklarda mağlup ve zebun olurlar” dedi.
از کمال حزم و س الظن خویش ** نه ز نقص و بد دلی و ضعف کیش
Bu alt oluş, bu zebunluk; noksan yüzünden, gönüllerinin kötülüğünden yahut da din zayıflığından değil, son derecede ihtiyata riayet ettiklerinden, düşüncelerine inanmadıklarındandır.
در فره دادن شنیده در کمون ** حکمت لولا رجال مومنون
Peygamber, Hudeybiye’de kâfirlere üstün gelmişken gizlice “İman etmiş erler olmasaydı” hikmetini işitti.
دستکوتاهی ز کفار لعین ** فرض شد بهر خلاص مومنین
Müminlerin halâs olması için melûn kâfirlerden el çekmek farz oldu.
قصهی عهد حدیبیه بخوان ** کف ایدیکم تمامت زان بدان4575
Hudeybiye ahdi nasıl oldu, oku da “Allah, kâfirlerin ellerini çekti, size dokunamadılar” ne demektir tamamıyla anla!
نیز اندر غالبی هم خویش را ** دید او مغلوب دام کبریا
Peygamber galip gelmişken bile kendisini Allah tuzağında mağlup olmuş gördü de
زان نمیخندم من از زنجیرتان ** که بکردم ناگهان شبگیرتان
“Ben sizi ansızın bastırdım, zincirlere vurdum diye gülmüyorum.
زان همیخندم که با زنجیر و غل ** میکشمتان سوی سروستان و گل
Sizi zincirlerle, bukağılarla selviliklere, güllük, gülistanlıklara çekiyorum da ona gülüyorum.
ای عجب کز آتش بیزینهار ** بسته میآریمتان تا سبزهزار
Ne şaşılacak şey… Sizi zincirlere vurup amansız ateşten çayırlıklara, çimenliklere götürüyorum.
از سوی دوزخ به زنجیر گران ** میکشمتان تا بهشت جاودان4580
Cehennemden ağır zincirlerle ta ebedî cennete kadar sürükleyip götürüyorum, dedi.
هر مقلد را درین ره نیک و بد ** همچنان بسته به حضرت میکشد
İyi, kötü: Bu yolda her mukallidi de böylece bağlı olarak Allah kapısına çekerler.
جمله در زنجیر بیم و ابتلا ** میروند این ره بغیر اولیا
Velilerden başka herkes, bu yolu korku ve belâ zinciriyle aşar.
میکشند این راه را بیگاروار ** جز کسانی واقف از اسرار کار
eksik
جهد کن تا نور تو رخشان شود ** تا سلوک و خدمتت آسان شود
Gayret et de nurun parlasın, aydın olsun… sülûkun, hizmetin kolaylaşsın.
کودکان را میبری مکتب به زور ** زانک هستند از فواید چشمکور4585
Çocukları da zorla mektebe götürürsün ya… Çünkü onların gözleri kördür, faydalarını görmezler.
چون شود واقف به مکتب میدود ** جانش از رفتن شکفته میشود