گر تو نیکوبختی و سلطان زفت ** بخت غیر تست روزی بخت رفت
Fakat zahirde bahtın iyi olursa, yüce bir sultan olursa ne fayda... Bu baht başkasınındır, bir gün gelir olur, bahtın döner!
تو بماندی چون گدایان بینوا ** دولت خود هم تو باش ای مجتبی1110
Sen de yoksullar gibi muhtaç bir hale düşersin... ey seçilmiş kişi, sen baht ol, sen devlet kesil!
چون تو باشی بخت خود ای معنوی ** پس تو که بختی ز خود کی گم شوی
Ey manevi er, kendin baht olur, talih kesilirsen nasıl olur da bu bahtı, bu talihi kaybedersin?
تو ز خود کی گم شوی از خوشخصال ** چونک عین تو ترا شد ملک و مال
Ey güzel huylu, bizzat sen, kendine mal, mülk olursan bunları nasıl olur da kaybedersin... İmkân mı var buna?
بقیهی عمارت کردن سلیمان علیهالسلام مسجد اقصی را به تعلیم و وحی خدا جهت حکمتهایی کی او داند و معاونت ملایکه و دیو و پری و آدمی آشکارا
Süleyman aleyhisselâm’ın Allah’ın bildiği hikmetler yüzünden Mescid-i Aksâ’yı yapması ve apaçık olarak Meleklere cin, şeytan ve insanların yardım etmeleri
ای سلیمان مسجد اقصی بساز ** لشکر بلقیس آمد در نماز
Ey Süleyman, Mescid-i Aksâ’yı yap, Belkıs’ın kavmi namaza geldi!
چونک او بنیاد آن مسجد نهاد ** جن و انس آمد بدن در کار داد
Süleyman, mescidi yapmağa başlayınca cin ve insan, hepsi işe koyuldu.
یک گروه از عشق و قومی بیمراد ** همچنانک در ره طاعت عباد1115
Bir bölüğü aşkla, istekle... Bir bölüğü istemeyerek işe girişti. Tıpkı kulların Allah buyruğuna uymaları, ibadet etmeleri gibi!
خلق دیوانند و شهوت سلسله ** میکشدشان سوی دکان و غله
Halk da cinlere benzer... Şehvet, onları dükkâna, alışverişe, mahsule ve yiyeceğe çeken zincirdir.
هست این زنجیر از خوف و وله ** تو مبین این خلق را بیسلسله
Bu zincir, korkudan ve şaşkınlıktan yapılmadır... Halkı zincirsiz ve hür sanma!
میکشاندشان سوی کسب و شکار ** میکشاندشان سوی کان و بحار
Bir bölüğünü kazanca, ava çeker... bir bölüğünü madene, denizlere sürükler!
میکشدشان سوی نیک و سوی بد ** گفت حق فی جیدها حبل المسد
Onları iyiye, kötüye çeker götürür... Allah “Boynunda liften örülmüş bir ip var...
قد جعلنا الحبل فی اعناقهم ** واتخذنا الحبل من اخلاقهم1120
Boyunlarına bir ip attık... O ipi, huylarından ördük, meydana getirdik...
لیس من مستقذر مستنقه ** قط الا طایره فی عنقه
Hiçbir pis ve kötü yahut temiz ve iyi kişi yoktur ki amel defteri boynuna asılmamış olsun “demiştir.
حرص تو در کار بد چون آتشست ** اخگر از رنگ خوش آتش خوشست
Kötü işe hırsın, ateşe benzer... Kömür, ateşin rengiyle güzelleşir.
آن سیاهی فحم در آتش نهان ** چونک آتش شد سیاهی شد عیان
Kömürün karalığı ateşte gizlenir... Ateş söndü mü karalık meydana çıkar!
اخگر از حرص تو شد فحم سیاه ** حرص چون شد ماند آن فحم تباه
Kömür, senin hırsından ateş haline geldi, ateş halinde göründü... Fakat hırs geçti mi o kömür, kapkara, berbat bir halde kala kalır!
آن زمان آن فحم اخگر مینمود ** آن نه حسن کار نار حرص بود1125
O zaman kömürün ateş gibi görünmesi, işin güzelliğinden değildi, hırs ateşindendi!
حرص کارت را بیاراییده بود ** حرص رفت و ماند کار تو کبود
Hırs, senin işini gücünü bezemişti... Hırs gidince işin gücün kapkara kalakaldı!
غولهای را که بر آرایید غول ** پخته پندارد کسی که هست گول
Şeytan’ın bezediği ekşi otu aptal adam, olmuş ve iti sanır.
آزمایش چون نماید جان او ** کند گردد ز آزمون دندان او
Fakat denedi mi ne olduğunu anlar, dişleri kamaşır kalır!
از هوس آن دام دانه مینمود ** عکس غول حرص و آن خود خام بود
Heves yüzünden o tuzak tane görünmededir... O esasen hamdır, fakat hırs şeytanın aksi onu güzel gösterir.
حرص اندر کار دین و خیر جو ** چون نماند حرص باشد نغزرو1130
Hırsı din işinde ve hayırda ara; din ve hayır işinde haris ol. Bu işler, zaten güzeldir... Hırsın geçse bile güzel görünür!
خیرها نغزند نه از عکس غیر ** تاب حرص ار رفت ماند تاب خیر
Hayırlar, esasen güzel ve lâtiftir, başka bir şeyin aksi ile güzel görünmüş değildir. Bu işlerde hırsın parlaklığı geçse bile hayrın letafeti, hayrın parlaklığı kalır.
تاب حرص از کار دنیا چون برفت ** فحم باشد مانده از اخگر بتفت
Hâlbuki dünya işinden hırsın parlaklığı gitti mi ateşin harareti ve parlaklığı gitmiş, kömür kalmış demektir... Tıpkı buna benzer.
کودکان را حرص میآرد غرار ** تا شوند از ذوق دل دامنسوار
Çocukları da hırs aldatırdı zevklerinden bir değneği at yaparlar, eteklerini çemreyip güya ata binerler!
چون ز کودک رفت آن حرص بدش ** بر دگر اطفال خنده آیدش
Fakat çocuktan o kötü hırs geçti mi öbür çocuklara gülesi gelir.
که چه میکردم چه میدیدم درین ** خل ز عکس حرص بنمود انگبین1135
Ben neler yapmışım, ne işlere girişmişim... Sirke bana hırsımdan bal görünmüş diye gülmeğe başlar.
آن بنای انبیا بی حرص بود ** زان چنان پیوسته رونقها فزود
Peygamberlerin yapılarında da hırs yoktu... Onun için boyuna parlayıp duruyor, parlaklığı boyuna artıyor.
ای بسا مسجد بر آورده کرام ** لیک نبود مسجد اقصاش نام
Ulular nice mescitler yaptılar... Fakat hiçbirinin adı Mescid-i Aksâ değildi.
کعبه را که هر دمی عزی فزود ** آن ز اخلاصات ابراهیم بود
Her an şerefi artan Kâbe’nin yüceliği, İbrahim’in ihlaslarındandı!
فضل آن مسجد خاک و سنگ نیست ** لیک در بناش حرص و جنگ نیست
O mescidin fazileti, toprağından, taşından değildi... Yapıcısında hırs ve savaş yoktu da ondan!
نه کتبشان مثل کتب دیگران ** نی مساجدشان نی کسب وخان و مان1140
Ne onların kitapları, başkalarının kitaplarına benzer... Ne mescitleri, başkalarının mescitlerine, ne alışverişleri, malları mülkleri, başkalarının alışverişine, malına mülküne!
نه ادبشان نه غضبشان نه نکال ** نه نعاس و نه قیاس و نه مقال
Ne edepleri başkalarının edepleri gibidir. Ne hiddetleri, azapları başkalarının hiddeti, azabı gibidir. Uykuları da başkadır, kıyasları da, sözleri de!
هر یکیشان را یکی فری دگر ** مرغ جانشان طایر از پری دگر
Her birerinin başka bir nuru, feri var... Can kuşları uçar ama başka bir kanatla uçar!