بگذر از زر کین سخت شد محتجب ** همچو سیماب این دلم شد مضطرب2060
Altını bırak... Bu söz örtülüdür, gönlüm cıva gibi ıstıraplara düştü!
ز اندرونم صدخموش خوشنفس ** دست بر لب میزند یعنی که بس
İçimizden güzel sözlü, güzel sesli yüzlerce sükût, elini ağzına komada, yeter artık demede!
خامشی بحرست و گفتن همچو جو ** بحر میجوید ترا جو را مجو
Sükût denizdir, söylemek ırmağa benzer... Deniz seni aramada, sen ırmağı arama!
از اشارتهای دریا سر متاب ** ختم کن والله اعلم بالصواب
Denizin işaretlerinden baş çevirme... Sözü bitir doğrusunu Allah daha iyi bilir!
همچنین پیوسته کرد آن بیادب ** پیش پیغامبر سخن زان سرد لب
O edepsiz, Peygamberin huzurunda o soğuk dudaklarından sözler çıkarmada, böylece söylenip durmadaydı.
دست میدادش سخن او بیخبر ** که خبر هرزه بود پیش نظر2065
O bihaber, söz fırsatını bulmuştu, boyuna söylenip duruyordu... Zaten haber de görüşe göre saçma sapan bir şeydir!
این خبرها از نظر خود نایبست ** بهر حاضر نیست بهر غایبست
Bu haberler, hep görüş yerine geçer, görüş olmayınca habere ehemmiyet verilir... Göz önünde olandan haber verilmez; göz önünde olmayandan haber verilir!
هر که او اندر نظر موصول شد ** این خبرها پیش او معزول شد
Birisi görüş makamına vardı mı artık bu haberlerin onca hiçbir değeri yoktur.
چونک با معشوق گشتی همنشین ** دفع کن دلالگان را بعد ازین
Sevgiliye ulaştın, onunla düşüp kalkmaya başladın mı kılavuzları affet artık!
هر که از طفلی گذشت و مرد شد ** نامه و دلاله بر وی سرد شد
Çocukluktan geçip adam olan kişiye mektup da soğuk gelir, kılavuzluk eden kadın da!
نامه خواند از پی تعلیم را ** حرف گوید از پی تفهیم را2070
Mektubu okusa bile bilmeyenlere öğretmek için okur... Söz söylerse bile anlatmak için söyler!
پیش بینایان خبر گفتن خطاست ** کان دلیل غفلت و نقصان ماست
Gözlüler önünde haberden bahsetmek hatadır... Çünkü bu bahis bizim gafil olduğumuza noksanlığımıza delâlet eder.
پیش بینا شد خموشی نفع تو ** بهر این آمد خطاب انصتوا
Gözlünün önünde susmak, sana fayda verir. “Kuran okunurken susun, dinleyin” emri, bu yüzden gelmiştir.
Can gözü açık olan kâmil, sana söyle derse güzelce, edeplice söyle, sözü uzatma!
ور بفرماید که اندر کش دراز ** همچنان شرمین بگو با امر ساز
Uzat diye emrederse yine emre uy, utanarak söyle!
همچنین که من درین زیبا فسون ** با ضیاء الحق حسامالدین کنون2075
Nitekim şimdi ben de bu güzelim Mesnevi’yi yazarken öyle yapıyorum ey Hak Ziyası Hüsamettin!
چونک کوته میکنم من از رشد ** او به صد نوعم بگفتن میکشد
Akıllı davranıp kısa kesmeye kalkıştım mı, o beni yüz çeşit vesileyle söyletmeye kalkışır.
ای حسامالدین ضیاء ذوالجلال ** چونک میبینی چه میجویی مقال
A ululuk ıssı Allah’ın ışığı Hüsamettin, görüyorsun mademki; sözden ne istersin ki?
این مگر باشد ز حب مشتهی ** اسقنی خمرا و قل لی انها
Bu herhalde fazla iştahtan olacak... Hani şair de “Bana hep şarap sun, hem de işte bu, şaraptır” da demiştir ya!
بر دهان تست این دم جام او ** گوش میگوید که قسم گوش کو
Şu anda onun kadehi, senin ağzında... Fakat kulak da kulağın nasibini ver, diyor!
قسم تو گرمیست نک گرمی و مست ** گفت حرص من ازین افزونترست2080
Ey kulak, senin nasibin hararetlenip kızarmaktır... İşte hararet, işte sarhoşluk! Fakat kulak, ben bundan daha fazlasını istiyorum, harisim ben demekte!
جواب گفتن مصطفی علیهالسلام اعتراض کننده را
Mustafa aleyhisselâm’ın itiraz edene cevap vermesi
در حضور مصطفای قندخو ** چون ز حد برد آن عرب از گفت و گو
Şeker huylu Mustafa’nın huzurunda o Arap, sözü haddinden aşırınca,
آن شه والنجم و سلطان عبس ** لب گزید آن سرد دم را گفت بس
O “Vecnecmi” padişahı, “Abese” sultanı, o soğuk nefesiyle “Sözün kâfi artık” diye dudağını ısırdı.
دست میزند بهر منعش بر دهان ** چند گویی پیش دانای نهان
Söylemesin diye elini ağzına koydu... Gizlileri bilen kişinin yanında nice bir söyleyip duracaksın?
پیش بینا بردهای سرگین خشک ** که بخر این را به جای ناف مشک
Kuru fışkıyı gözü açık erin önüne götürmüş, bunu misk yerine satın al diyorsun!
بعر را ای گندهمغز گندهمخ ** زیر بینی بنهی و گویی که اخ2085
Deve pisliğini burnunun altına koyuyor, bir de oh oh diyorsun a beyni kokmuş kişi!
اخ اخی برداشتی ای گیج گاج ** تا که کالای بدت یابد رواج
A akılsız şaşı! Kötü kumaşın revaç bulsun diye bir de oh ohtur tutturmuşsun!
تا فریبی آن مشام پاک را ** آن چریدهی گلشن افلاک را
Bu suretle bu tertemiz burnu aldatmak, o göklerin gül bahçelerinde yayılan eri kandırmak istiyorsun!
حلم او خود را اگر چه گول ساخت ** خویشتن را اندکی باید شناخت
Onun yumuşaklığı, kendisini ahmak göstermede ama senin de kendini bir parçacık bilmen lazım!
دیگ را گر باز ماند امشب دهن ** گربه را هم شرم باید داشتن
Bu gece de tencerenin ağzı açık kaldıysa kedinin de utanması icap eder!
خویشتن گر خفته کرد آن خوب فر ** سخت بیدارست دستارش مبر2090
O ışığı güzel arif kendisini uyuyor göstermede ama adamakıllı uyanıktır... Sakın sarığını aşırmaya kalkışma!
چند گویی ای لجوج بیصفا ** این فسون دیو پیش مصطفی
A pis inatçı, bu Şeytan masalını Mustafa’nın huzurunda nice bir söyleyeceksin?
صد هزاران حلم دارند این گروه ** هر یکی حلمی از آنها صد چو کوه
Bunların yüz binlerce hilmi vardır... Bir tek hilmleri bile yüzlerce dağa bedeldir!
حلمشان بیدار را ابله کند ** زیرک صد چشم را گمره کند
Hilmleri, uyanık adamı bile aptal eder... Yüz binlerce gözü olan zekâ sahibini şaşırtır, yolunu kaybettirir, sapığa döndürür!
Hilmleri, güzel ve lâtif bir şarap gibi tatlı ta beynin üst yanına gider, bütün bedene yayılır!
مست را بین زان شراب پرشگفت ** همچو فرزین مست کژ رفتن گرفت2095
O sert şaraptan sarhoş olana bak! Sarhoş Ferzin gibi eğri büğrü gitmeye başladı!
مرد برنا زان شراب زودگیر ** در میان راه میافتد چو پیر
O adamı çabuk alan şarabın tesiriyle genç, bir ihtiyar gibi yol üstünde düşüp kalmada!
خاصه این باده که از خم بلی است ** نه میی که مستی او یکشبیست
Hele şu “Belâ” küpünün şarabı yok mu? Öyle sarhoşluğu bir gecelik şarap değil bu!
آنک آن اصحاب کهف از نقل و نقل ** سیصد و نه سال گم کردند عقل
Ashabı kehf, o şarabı içtiler de tam üç yüz dokuz yıl akıllarını kaybettiler, ne mezeye el sundular, ne bir yere kıpırdadılar!
زان زنان مصر جامی خوردهاند ** دستها را شرحه شرحه کردهاند
Mısır kadınları bu şaraptan bir kadehçik içtiler de ellerini şahrem şahrem kesip doğradılar!
ساحران هم سکر موسی داشتند ** دار را دلدار میانگاشتند2100
Büyücüler de Musa’nın sarhoşluğuna düştüler... Darağacını sevgili sandılar!
جعفر طیار زان می بود مست ** زان گرو میکرد بیخود پا و دست
Cafer-i Tayyar, o şaraptan sarhoş oldu da elini, ayağını feda etti!
قصهی سبحانی ما اعظم شانی گفتن ابویزید قدس الله سره و اعتراض مریدان و جواب این مر ایشان را نه به طریق گفت زبان بلک از راه عیان
Allah sırrını kutlasın, Ebuyezid’in “Kendimi tenzih ederim. Şanım, zuhurum ne de uludur” demesi. Dervişlerin itirazı, Bayezid’in onlara sözle değil de hakikati göstererek cevap vermesi
با مریدان آن فقیر محتشم ** بایزید آمد که نک یزدان منم
O muhteşem fakir Bayezid, dervişlerine “İşte Allah benim” dedi.
گفت مستانه عیان آن ذوفنون ** لا اله الا انا ها فاعبدون
O fenlere sahip er, sarhoşça apaçık “Benden başka Allah yoktur... Bilin de bana tapın” buyurdu.
چون گذشت آن حال گفتندش صباح ** تو چنین گفتی و این نبود صلاح
O hal geçince sabahleyin “Sen böyle dedin... Bu doğru değil” diye kendisine söylediler.
گفت این بار ار کنم من مشغله ** کاردها بر من زنید آن دم هله2105
Dedi ki: “Bunu bir daha dalar da söylersem hemen o anda beni bıçaklayın!
حق منزه از تن و من با تنم ** چون چنین گویم بباید کشتنم
Allah, tenden münezzehtir... Benimse tenim var. Böyle söylediğim zaman öldürülmem lazım!
چون وصیت کرد آن آزادمرد ** هر مریدی کاردی آماده کرد
O hür er, bu tavsiyede bulununca her derviş bir bıçak hazırladı.
مست گشت او باز از آن سغراق زفت ** آن وصیتهاش از خاطر برفت
Bayezid, yine o koca kadehi dikip sarhoş oldu... Tavsiyeleri aklından çıktı.
نقل آمد عقل او آواره شد ** صبح آمد شمع او بیچاره شد
Meze geldi... Aklı avare oldu; sabah geldi, mumu çaresiz kaldı!