آنک آن اصحاب کهف از نقل و نقل ** سیصد و نه سال گم کردند عقل
Ashabı kehf, o şarabı içtiler de tam üç yüz dokuz yıl akıllarını kaybettiler, ne mezeye el sundular, ne bir yere kıpırdadılar!
زان زنان مصر جامی خوردهاند ** دستها را شرحه شرحه کردهاند
Mısır kadınları bu şaraptan bir kadehçik içtiler de ellerini şahrem şahrem kesip doğradılar!
ساحران هم سکر موسی داشتند ** دار را دلدار میانگاشتند2100
Büyücüler de Musa’nın sarhoşluğuna düştüler... Darağacını sevgili sandılar!
جعفر طیار زان می بود مست ** زان گرو میکرد بیخود پا و دست
Cafer-i Tayyar, o şaraptan sarhoş oldu da elini, ayağını feda etti!
قصهی سبحانی ما اعظم شانی گفتن ابویزید قدس الله سره و اعتراض مریدان و جواب این مر ایشان را نه به طریق گفت زبان بلک از راه عیان
Allah sırrını kutlasın, Ebuyezid’in “Kendimi tenzih ederim. Şanım, zuhurum ne de uludur” demesi. Dervişlerin itirazı, Bayezid’in onlara sözle değil de hakikati göstererek cevap vermesi
با مریدان آن فقیر محتشم ** بایزید آمد که نک یزدان منم
O muhteşem fakir Bayezid, dervişlerine “İşte Allah benim” dedi.
گفت مستانه عیان آن ذوفنون ** لا اله الا انا ها فاعبدون
O fenlere sahip er, sarhoşça apaçık “Benden başka Allah yoktur... Bilin de bana tapın” buyurdu.
چون گذشت آن حال گفتندش صباح ** تو چنین گفتی و این نبود صلاح
O hal geçince sabahleyin “Sen böyle dedin... Bu doğru değil” diye kendisine söylediler.
گفت این بار ار کنم من مشغله ** کاردها بر من زنید آن دم هله2105
Dedi ki: “Bunu bir daha dalar da söylersem hemen o anda beni bıçaklayın!
حق منزه از تن و من با تنم ** چون چنین گویم بباید کشتنم
Allah, tenden münezzehtir... Benimse tenim var. Böyle söylediğim zaman öldürülmem lazım!
چون وصیت کرد آن آزادمرد ** هر مریدی کاردی آماده کرد
O hür er, bu tavsiyede bulununca her derviş bir bıçak hazırladı.
مست گشت او باز از آن سغراق زفت ** آن وصیتهاش از خاطر برفت
Bayezid, yine o koca kadehi dikip sarhoş oldu... Tavsiyeleri aklından çıktı.
نقل آمد عقل او آواره شد ** صبح آمد شمع او بیچاره شد
Meze geldi... Aklı avare oldu; sabah geldi, mumu çaresiz kaldı!
عقل چون شحنهست چون سلطان رسید ** شحنهی بیچاره در کنجی خزید2110
Akıl şahneye benzer... Sultan gelince biçare şahne bir bucağa büzüldü!
عقل سایهی حق بود حق آفتاب ** سایه را با آفتاب او چه تاب
Akıl Allah gölgesidir, Allah güneş... Gölge, güneşe karşı dayanır, durabilir mi hiç?
چون پری غالب شود بر آدمی ** گم شود از مرد وصف مردمی
Peri ve cin, insana üstün olunca insandaki insanlık sıfatı kaybolur...
هر چه گوید آن پری گفته بود ** زین سری زان آن سری گفته بود
Ne söylerse o peri söyler... Cin tutmuş adam söyler ama hakikatte o sözler, cinindir, perinindir!
چون پری را این دم و قانون بود ** کردگار آن پری خود چون بود
Perinin bile yolu yordamı böyle olursa o perinin Allah’ı nasıl olur?
اوی او رفته پری خود او شده ** ترک بیالهام تازیگو شده2115
Varlığı gider insan peri kesilir... İlhama nail olmayan Türk Arapça konuşmaya başlar!
چون به خود آید نداند یک لغت ** چون پری را هست این ذات و صفت
Fakat kendine gelince hiçbir lügat bilmez. Peri de bile böyle bir varlık, böyle bir sıfat olduktan sonra,
پس خداوند پری و آدمی ** از پری کی باشدش آخر کمی
Artık perinin ve insanın Allah’ı, nasıl olur da periden aşağı olur?
شیرگیر ار خون نره شیر خورد ** تو بگویی او نکرد آن باده کرد
Aslanı bile tutacak derecede sarhoş olup yiğitleşen kişi, kalkar da erkek aslanın sütünü emerse sen artık bu işi o yapmadı, şarap yaptı dersin!
ور سخن پردازد از زر کهن ** تو بگویی باده گفتست آن سخن
Eski altınlardan söz düzer, mükemmel söz söylerse yine dersin ki o sözü de şarap söylemiştir!
بادهای را میبود این شر و شور ** نور حق را نیست آن فرهنگ و زور2120
Şarapta bile bu zor, bu kuvvet olursa Allah nurunda olmaz mı hiç?
که ترا از تو به کل خالی کند ** تو شوی پست او سخن عالی کند
Allah nuru, seni tamamı ile senden alır... Sen aşağılarsın, onun sözü üstün olur.
گر چه قرآن از لب پیغامبرست ** هر که گوید حق نگفت او کافرست
Kuran, gerçi Peygamber’in dudağından çıkar ama kim Allah söylemedi derse kâfirdir.
چون همای بیخودی پرواز کرد ** آن سخن را بایزید آغاز کرد
Kendinden geçiş hüması uçmaya başlayınca Bayezid yine o söze koyuldu.
عقل را سیل تحیر در ربود ** زان قویتر گفت که اول گفته بود
Aklı şaşkınlık seli kaptı götürdü... O sözü evvelce söylediğinden daha zorlu söyledi.
نیست اندر جبهام الا خدا ** چند جویی بر زمین و بر سما2125
“Hırkamda, varlığımda Allahtan başka bir şey yok... Yerde gökte nice bir arayıp durursun?” dedi.
آن مریدان جمله دیوانه شدند ** کاردها در جسم پاکش میزدند
Dervişler deli divane oldular... Bıçaklarını tertemiz bedenine sapladılar.
هر یکی چون ملحدان گرده کوه ** کارد میزد پیر خود را بی ستوه
Her biri Girdekûh mülhitleri gibi pervasızca pirlerine bıçak saplamaya koyuldular.
هر که اندر شیخ تیغی میخلید ** بازگونه از تن خود میدرید
Fakat şeyhe kılıç vuranın kılıcı, tersine dönüyor kendisini yaralıyordu.
یک اثر نه بر تن آن ذوفنون ** وان مریدان خسته و غرقاب خون
O hünerli şeyhin vücudunda bir eser bile görünmüyordu. Fakat dervişler perişan oldular, kanlara battılar.
هر که او سویی گلویش زخم برد ** حلق خود ببریده دید و زار مرد2130
Boynuna bıçak saplayanın kendi boynu kesildi, ağlaya inleye yıkılıp öldü.
وآنک او را زخم اندر سینه زد ** سینهاش بشکافت و شد مردهی ابد
Göğsünü yaralayanın göğsü yarıldı, ebedi bir surette geberip gitti.
وآنک آگه بود از آن صاحبقران ** دل ندادش که زند زخم گران
O sahipkıranın mertebesini bilen ise onu yaralamaya hiç yeltenmedi, böyle şeye gönül vermedi.
نیمدانش دست او را بسته کرد ** جان ببرد الا که خود را خسته کرد
Yarı aklı onun elini bağladı; canını kurtardı... Yoksa oda kendisini perişan ederdi.
روز گشت و آن مریدان کاسته ** نوحهها از خانهشان برخاسته
Sabah oldu o dervişler eksilmişti... Evlerinden bir feryat-ı figan yüceldi.
پیش او آمد هزاران مرد و زن ** کای دو عالم درج در یک پیرهن2135
Bayezid huzuruna binlerce kadın, erkek üşüştü. Dediler ki: “Ey iki âlemi de gömleğe sığdıran er!
این تن تو گر تن مردم بدی ** چون تن مردم ز خنجر گم شدی
Senin şu bedenin insan bedeni olsaydı insanların bedenleri gibi hançer yaraları ile mahvolur giderdi.
با خودی با بیخودی دوچار زد ** با خود اندر دیدهی خود خار زد
Kendisinden olan kendinden geçmişe gelip çattı... Kendisinde olan, kendi gözüne diken batırdı.
ای زده بر بیخودان تو ذوالفقار ** بر تن خود میزنی آن هوش دار
Ey kendinde olmayanlara Zülfikar vuran, aklını başına al, o Zülfikarı sen, kendi kendine vurmaktasın.
زانک بیخود فانی است و آمنست ** تا ابد در آمنی او ساکنست
Çünkü kendinden gecen fânidir, kurtulmuştur... Ebedi olarak emniyet bucağında oturur.
نقش او فانی و او شد آینه ** غیر نقش روی غیر آن جای نه2140
Sureti fânidir; o bir ayna kesilmiştir... O aynada başkalarının yüzünden gayrı bir şey görünmez.
گر کنی تف سوی روی خود کنی ** ور زنی بر آینه بر خود زنی
Tuh der tükürürsen kendi yüzüne tükürmüş olursun... Aynaya vurursan yine kendine vurursun.
ور ببینی روی زشت آن هم توی ** ور ببینی عیسی و مریم توی
Orada çirkin bir surat görürsen gördüğünde sensin... İsa ve Meryem’i görürsen yine gördüklerin senden ibarettir.
او نه اینست و نه آن او ساده است ** نقش تو در پیش تو بنهاده است
O ne budur, ne o... her şeyden arı durudur... Yalnız senin önüne senin suretini kor.
چون رسید اینجا سخن لب در ببست ** چون رسید اینجا قلم درهم شکست
Söz buraya gelince dudak yumuldu... Kalem buraya gelince kırıldı, durdu!
لب ببند ار چه فصاحت دست داد ** دم مزن والله اعلم بالرشاد2145
Fasahat el verdi ama dudağını yum, sus; Allah, doğruyu daha iyi bilir!
برکنار بامی ای مست مدام ** پست بنشین یا فرود آ والسلام
Ey daimi sarhoş, sen dam kenarındasın... Ya otur, ya aşağıya in vesselam!
هر زمانی که شدی تو کامران ** آن دم خوش را کنار بام دان
Ne vakit muradına erersen o hoş zaman dam kıyısına gelişindir, böyle bil bunu.