یا کسی کو در بصیرتهای من ** شد خلیفهی راستی بر جای من
Yahut da benim can gözüme varis olan, doğrulukta benim yerime geçen halifemdir.
کشتی نوحیم در دریا که تا ** رو نگردانی ز کشتی ای فتی3360
Yiğit, gemiden yüz döndürmemem gerek... işte biz, denizdeki Nuh gemisiyiz!
همچو کنعان سوی هر کوهی مرو ** از نبی لا عاصم الیوم شنو
Kenan gibi her dağa gitme... Kuran’dan “Bu gün kurtuluş yoktur “ayetini duy!
مینماید پست این کشتی ز بند ** مینماید کوه فکرت بس بلند
Gözün bağlı da bu gemi, onun için sana aşağı, düşünce dağın da pek yüksek görünmede!
پست منگر هان و هان این پست را ** بنگر آن فضل حق پیوست را
Aman ha aman bu alçacık gemiye hor bakma... Tanrının buna gelip duran ihsanına bak.
در علو کوه فکرت کم نگر ** که یکی موجش کند زیر و زبر
Düşünce dağının yüceliğine de pek bakma... çünkü onu bir dalga altüst ediverir!
گر تو کنعانی نداری باورم ** گر دو صد چندین نصیحت پرورم3365
Eğer Kenan’san, sana bunun gibi iki yüz nasihat versem yine bana inanmazsın!
گوش کنعان کی پذیرد این کلام ** که برو مهر خدایست و ختام
Bu sözü Kenan’ın kulağı nereden kabul edecek? Onu Tanrı mühürlemiş gitmiş.
کی گذارد موعظه بر مهر حق ** کی بگرداند حدث حکم سبق
Tanrının mühürlediği kulağa öğüt mü girer? Sonradan olan şey, ezeli hükmü nasıl değiştirir?
لیک میگویم حدیث خوشپیی ** بر امید آنک تو کنعان نهای
Fakat Kenan değilsin ümidi ile yine sana bir hoş söz söyleyeyim:
آخر این اقرار خواهی کرد هین ** هم ز اول روز آخر را ببین
Nihayet bunu ikrar edeceksin, bari kendine gel de ilk güne bak, son günü gör!
میتوانی دید آخر را مکن ** چشم آخربینت را کور کهن3370
Son günü görebilirsin sen... yalnız sonu gören gözünü yıpratma, kör etme.
هر که آخربین بود مسعودوار ** نبودش هر دم ز ره رفتن عثار
Kim kutlucasına işin sonunu görürse hiçbir an yolda sürçmez.
گر نخواهی هر دمی این خفتخیز ** کن ز خاک پایی مردی چشم تیز
Her an bu düşüp kalkmayı istemiyorsan bir erin ayak bastığı toprağı gözüne çek.
کحل دیده ساز خاک پاش را ** تا بیندازی سر اوباش را
Onun ayağının bastığı toprağı gözüne sürme yap da bu külhaniliği başından at!
که ازین شاگردی و زین افتقار ** سوزنی باشی شوی تو ذوالفقار
Çünkü bu şakirtlikte, bu yokluğa düşmeyle iğne bile olsan Zülfikar kesilirsin.
سرمه کن تو خاک هر بگزیده را ** هم بسوزد هم بسازد دیده را3375
Her seçilmiş erin ayak bastığı toprağı gözüne sürme gibi çek; o toprak, gözünü hem yakar, hem aydınlatır.
چشم اشتر زان بود بس نوربار ** کو خورد از بهر نور چشم خار
Deve gözü ışılansın diye diken yer de onun için gözü nurlar saçar!
قصهی شکایت استر با شتر کی من بسیار در رو میافتم در راه رفتن تو کم در روی میآیی این چراست و جواب گفتن شتر او را
Katırın deveye “Ben yol yürürken yüzüstü düşü düşü veriyorum,halbuki sen az düşüyorsun,bu neden diye sorması,devenin cevabı
اشتری را دید روزی استری ** چونک با او جمع شد در آخری
Katırın biri bir gün bir deveyle buluştu... ikisi de bir ahıra düştüler.
گفت من بسیار میافتم برو ** در گریوه و راه و در بازار و کو
Katır dedi ki: “Ben tepede, düzde, pazarda, köyde çok düşüyorum.
خاصه از بالای که تا زیر کوه ** در سر آیم هر زمانی از شکوه
Hele dağ terekesinden aşağı inerken her zaman korkumdan tepe taklak kapanırım.
کم همیافتی تو در رو بهر چیست ** یا مگر خود جان پاکت دولتیست3380
Sense yüz üstü pek az düşersin... bu neden? Yoksa senin arı canın devletlik mi ki?
در سر آیم هر دم و زانو زنم ** پوز و زانو زان خطا پر خون کنم
Ben her an tepesi üstü düşer, dizimi vurur, yüzümü, dizimi kanlara bularım!
کژ شود پالان و رختم بر سرم ** وز مکاری هر زمان زخمی خورم
Palanım, yüküm baş aşağı olur; kiracıdan da daima dayak yerim.
همچو کم عقلی که از عقل تباه ** بشکند توبه بهر دم در گناه
Hani az akıllı adam gibi... o da aklının kıtlığından günahından tövbe eder... her an da tövbesini bozar.
مسخرهی ابلیس گردد در زمن ** از ضعیفی رای آن توبهشکن
O tövbe bozan reyindeki, azmindeki gevşekliğinin yüzünden zamanede İblise maskara olur.
در سر آید هر زمان چون اسپ لنگ ** که بود بارش گران و راه سنگ3385
Her an yükü ağır olan ve taşlık yolda gitmeye savaşan topal beygir gibi tepesi üstüne düşer.
میخورد از غیب بر سر زخم او ** از شکست توبه آن ادبارخو
O ters huylu, tövbesini bozduğu için kafasına gaybtan tokatlar yer durur.
باز توبه میکند با رای سست ** دیو یک تف کرد و توبهش را سکست
Sonra tekrar gevşek azmiyle tövbe eder... fakat Şeytan “Ne yaptın?” der demez tövbesini bozar.
ضعف اندر ضعف و کبرش آنچنان ** که به خواری بنگرد در واصلان
Pek zayıftır... fakat kendisini öyle ulu görür, öyle kibirlenir ki Tanrıya ulaşanlara bile hor bakar!
ای شتر که تو مثال مومنی ** کم فتی در رو و کم بینی زنی
Ey deve, sense mümine benzersin; yüz üstü az düşer, burnunu az vurursun!
تو چه داری که چنین بیآفتی ** بیعثاری و کم اندر رو فتی3390
Sende ne var ki afete uğramıyorsun... sürçmüyor, yüz üstü az düşüyorsun?
گفت گر چه هر سعادت از خداست ** در میان ما و تو بس فرقهاست
Deve dedi ki: “Her kutluluk Tanrıdandır ama benimle senin aranda çok fark var!
سر بلندم من دو چشم من بلند ** بینش عالی امانست از گزند
Benim başım yüce, iki gözüm yücelerini görüyor... yüce görüş sahibini zarardan korur.
از سر که من ببینم پای کوه ** هر گو و هموار را من توه توه
Ben dağın başındayken dağın eteğini görürüm... her çukuru, her düzü kat, kat görürüm.
همچنانک دید آن صدر اجل ** پیش کار خویش تا روز اجل
Nitekim o ulu er de eceline kadar başına ne gelecekse gördü.
آنچ خواهد بود بعد بیست سال ** داند اندر حال آن نیکو خصال3395
Yirmi yıl sonra neler olacak o iyi huylu bütün bunları bilir.
حال خود تنها ندید آن متقی ** بلک حال مغربی و مشرقی
Hattâ o takva sahibi yalnız kendi halini görmez... batıdakilerin halini de görür, doğudakilerin halini de!
نور در چشم و دلش سازد سکن ** بهر چه سازد پی حب الوطن
Nur, onun gözünde, gönlünde yurt tutar... neden mi dedin? Vatan sevgisi yüzünden!
همچو یوسف کو بدید اول به خواب ** که سجودش کرد ماه و آفتاب
Hani Yusuf gibi... o da ayın, güneşin kendisine secde ettiğini önce rüyasında gördü.
از پس ده سال بلک بیشتر ** آنچ یوسف دید بد بر کرد سر
On yıl önce hattâ daha önce gördükleri Yusuf’un başına geldi.
نیست آن ینظر به نور الله گزاف ** نور ربانی بود گردون شکاف3400
“Mümin Tanrı nuru ile görür” sözü saçma değil... Tanrı nuru, gökleri bile delip geçer.
نیست اندر چشم تو آن نور رو ** هستی اندر حس حیوانی گرو
Senin gözünde o nur yok... yürü, sen hayvani duygulara kapılıp kalmışsın!
تو ز ضعف چشم بینی پیش پا ** تو ضعیف و هم ضعیفت پیشوا
Sen, gözünün zayıflığından ayağının önünü görürüsün... zayıfsın kılavuzun da zayıf!
پیشوا چشمست دست و پای را ** کو ببیند جای را ناجای را
Elle ayağa kılavuzluk eden gözdür... basılacak tutulacak yeri de o görür, basılmayacak tutulmayacak yeri de o!
دیگر آنک چشم من روشنترست ** دیگر آنک خلقت من اطهرست
Sonra bir de benim gözüm pek aydındır... bir de şu var: Yaradılışım tertemizdir benim.
زانک هستم من ز اولاد حلال ** نه ز اولاد زنا و اهل ضلال3405
Çünkü ben, helâlzadeyim... zinadan olma ve sapıklardan değilim ben.
تو ز اولاد زنایی بیگمان ** تیر کژ پرد چو بد باشد کمان
Sense şüphe yok ki zinadan olmasın... yay kötü oldu mu ok eğri gider!”
تصدیق کردن استر جوابهای شتر را و اقرار کردن بفضل او بر خود و ازو استعانت خواستن و بدو پناه گرفتن به صدق و نواختن شتر او را و ره نمودن و یاری دادن پدرانه و شاهانه
Katırın,devenin cevaplarını tasdik edip onun üstünlüğünü ikrar etmesi,ondan yardım dileyip doğru bir yürekle ona sığınması,devenin katıra iltifatı,yol göstermesi ve babacasına,padişahcasına ona yardım etmesi
گفت استر راست گفتی ای شتر ** این بگفت و چشم کرد از اشک پر
Katır doğru dedin ey deve dedi... bu sözü söyler söylemez de gözleri yaşlarla doldu.
ساعتی بگریست و در پایش فتاد ** گفت ای بگزیدهی رب العباد
Bir müddet ağladı, devenin ayağına kapandı; dedi ki: Ey kulların Tanrısınca seçilmiş er,