ملک جسمت را چو بلقیس ای غبی ** ترک کن بهر سلیمان نبی
A ahmak, cisim ülkeni Belkıs gibi Süleyman Peygamber için terk et!
میکنم لا حول نه از گفت خویش ** بلک از وسواس آن اندیشه کیش 765
Lâhavle diyorum ama sözümden değil... O kötü düşüncelinin vesveselerinden lâhavle demekteyim!
کو خیالی میکند در گفت من ** در دل از وسواس و انکارات ظن
Çünkü o, benim sözlerime karşı hayallere düşmekte, gönlündeki vesveseler ve şüpheden doğan inkârlar yüzünden hayaller kurmaktadır.
میکنم لا حول یعنی چاره نیست ** چون ترا در دل بضدم گفتنیست
Lâhavle diyorum; yani çaresi yok... Çünkü senin gönlünde benim sözlerimin zıddı olan düşünceler ve sözler var!
چونک گفت من گرفتت در گلو ** من خمش کردم تو آن خود بگو
Sözlerim, boğazına tıkıldı kaldı, artık ben sustum... Hadi sen, sana lâyık olanı söyle bakalım!
آن یکی نایی خوش نی میزدست ** ناگهان از مقعدش بادی بجست
Güzel sesli bir neyzen ney çalarken ansızın aşağı tarafından bir yeldir çıktı!
نای را بر کون نهاد او که ز من ** گر تو بهتر میزنی بستان بزن 770
Neyzen neyi aşağı tarafına tutarak, hadi bakalım dedi... Benden iyi üfleyeceksen üfle!
ای مسلمان خود ادب اندر طلب ** نیست الا حمل از هر بیادب
Ey Müslüman, edep nedir diye arar sorarsan bil ki edep, ancak her edepsizin edepsizliğine sabır ve tahammül etmektir.
هر که را بینی شکایت میکند ** که فلان کس راست طبع و خوی بد
Kimi falan adamın huyu kötü, tabiatı fena diye şikâyet eder görürsen,
این شکایتگر بدان که بدخو است ** که مر آن بدخوی را او بدگو است
Bil ki bu şikâyetçinin huyu kötüdür; kötüdür ki o kötü huylunun kötülüğünü söylüyor!
زانک خوشخو آن بود کو در خمول ** باشد از بدخو و بدطبعان حمول
Çünkü iyi huylu, kötü huylulara, fena tabiatlılara tahammül eden, onların kötülüğünü söylemeyen kişidir.
لیک در شیخ آن گله ز آمر خداست ** نه پی خشم و ممارات و هواست 775
Fakat şeyh, birisinin kötülüğünü söylerse bu, Allah emriyledir, kızgınlığa, heva ve hevese uymadan değil!
آن شکایت نیست هست اصلاح جان ** چون شکایت کردن پیغامبران
Onun şikâyeti, şikâyet değildir, onu ıslahtır... O şikâyet, peygamberlerin şikâyetine benzer.
ناحمولی انبیا از امر دان ** ورنه حمالست بد را حلمشان
Peygamberlerin sabırsızlığı, bil ki Allah emriyledir... Yoksa onların hilmi, kötü şeylere tahammül eder.
طبع را کشتند در حمل بدی ** ناحمولی گر بود هست ایزدی
Onlar kötülüğe tahammül ede ede tabiatlarını öldürdüler... Artık onlardan bir tahammülsüzlük zuhur ederse kendilerinden değildir, Allah’tandır.
ای سلیمان در میان زاغ و باز ** حلم حق شو با همه مرغان بساز
Ey Süleyman, kuzgunla doğan arasında Allah hilmine bürün de bütün kuşlarla uzlaş!
ای دو صد بلقیس حلمت را زبون ** که اهد قومی انهم لا یعلمون 780
Ey hilmi, yüzlerce Belkıs’ı zebun eden, ey “Rabbim, kavmine sen doğru yolu göster, onlar bilmiyorlar” diyen!
تهدید فرستادن سلیمان علیهالسلام پیش بلقیس کی اصرار میندیش بر شرک و تاخیر مکن
Süleyman aleyhisselam’ın, Belkis’e şirkte ısrar etme, imana gelmeyi geciktirme diye tehdit ederek haber göndermesi
هین بیا بلقیس ورنه بد شود ** لشکرت خصمت شود مرتد شود
Belkıs, kendine gel, aklını başına topla... Yoksa fena olur. Askerin, sana düşman kesilir, senden döner!
پردهدار تو درت را بر کند ** جان تو با تو به جان خصمی کند
Perdecin, perdeni yırtar... Canın, canına düşmanlık eder!
جمله ذرات زمین و آسمان ** لشکر حقاند گاه امتحان
Yerdeki, gökteki zerrelerin hepsi, sınama çağında Allah askeridir.
باد را دیدی که با عادان چه کرد ** آب را دیدی که در طوفان چه کرد
Yerli gördün ya, Âd kavmine ne yaptı! Suyu gördün ya, tufanda neler etti!
آنچ بر فرعون زد آن بحر کین ** وآنچ با قارون نمودست این زمین 785
O kin denizi Firavuna ne işler açtı... Bu yeryüzü Karun’a ne işler gösterdi!
وآنچ آن بابیل با آن پیل کرد ** وآنچ پشه کلهی نمرود خورد
Ebabil kuşları, file neler etti... Sivrisinek, Nemrud’un başını nasıl yedi!
وآنک سنگ انداخت داودی بدست ** گشت شصد پاره و لشکر شکست
Davud, eliyle koca taşı kaldırıp atınca taş tam altı yüz parçaya bölündü, ordu da bozguna uğradı!
سنگ میبارید بر اعدای لوط ** تا که در آب سیه خوردند غوط
Lût’un düşmanlarına taş yağdı da nihayet kara su içinde dalga yutup boğuldular!
گر بگویم از جمادات جهان ** عاقلانه یاری پیغامبران
Âlemdeki cansız şeylerin akıllıca peygamberlere ettikleri yardımları söylemeye kalkışsam,
مثنوی چندان شود که چل شتر ** گر کشد عاجز شود از بار پر 790
Mesnevi o kadar büyük ki kırk deve bile âciz olur, çekemez!
دست بر کافر گواهی میدهد ** لشکر حق میشود سر مینهد
El, kâfirin aleyhine şahadette bulunur; Allah askeri olur, Allah’ın buyruğuna baş kor!
ای نموده ضد حق در فعل درس ** در میان لشکر اویی بترس
Ey işte, güçte Allah’ın zıddına ders gösteren, kork... Sen de Allah askerleri arasındasın.
جزو جزوت لشکر از در وفاق ** مر ترا اکنون مطیعاند از نفاق
Cüz’ünün cüz’ü bile ona uymuştur, onun askeridir. Şimdi nifak yüzünden sana muti görünür!
گر بگوید چشم را کو را فشار ** درد چشم از تو بر آرد صد دمار
Allah, gözüne, “Onu sık” dese göz ağrısı senin yüzlerce defa kökünü kazır!
ور به دندان گوید او بنما وبال ** پس ببینی تو ز دندان گوشمال 795
Dişine “Ona bir ceza ver” dese bir de bakarsın ki dişin, kulağını çekip burmaya başlar!
باز کن طب را بخوان باب العلل ** تا ببینی لشکر تن را عمل
Tıp kitabını aç da hastalıklar bahsini oku... Ten askerinin neler yaptığını gör!
چونک جان جان هر چیزی ویست ** دشمنی با جان جان آسان کیست
Mademki her şeyin canının canı odur, canın canıyla düşmanlığa girişmek kolay mıdır?
خود رها کن لشکر دیو و پری ** کز میان جان کنندم صفدری
Belkıs, cin ve şeytan askerlerini bir tarafa bırak, çünkü onlar, benim emrime canla başla uyarlar, benim hükmümle saflar yararlar!
ملک را بگذار بلقیس از نخست ** چون مرا یابی همه ملک آن تست
Belkıs, önce saltanatı bırak... Çünkü beni buldun mu bütün devlet ve mal, mülk senin olur!
خود بدانی چون بر من آمدی ** که تو بی من نقش گرمابه بدی 800
Yanıma gelince zaten anlayacaksın ki bensiz bir hamam nakşından, hamamdaki bir resimden ibaretmişsin!
نقش اگر خود نقش سلطان یا غنیست ** صورتست از جان خود بی چاشنیست
Resim, ister padişah resmi olsun, ister zengin resmi... Değil mi ki resimdir, candan nasibi yoktur!
زینت او از برای دیگران ** باز کرده بیهده چشم و دهان
O, başkaları için bezenmiştir... Beyhude yere ağzını, gözünü açmıştır.
ای تو در بیگار خود را باخته ** دیگران را تو ز خود نشناخته
Sen, kendi kendine savaşa girişmişsin... Başkalarını kendin olarak tanımamış, anlamamışsın!
تو به هر صورت که آیی بیستی ** که منم این والله آن تو نیستی
Sen hangi surette rastlasan, bu, benim diye durup kalıyorsun ama vallahi o, sen değilsin!
یک زمان تنها بمانی تو ز خلق ** در غم و اندیشه مانی تا به حلق 805
Bir zamancağız halktan uzaklaşsan, yapayalnız kalsan ta boğazına kadar gama, endişeye batarsın.
این تو کی باشی که تو آن اوحدی ** که خوش و زیبا و سرمست خودی
Hâlbuki bu, nasıl sen olabilir? Sen o tek kişisin; Sen kendinin güzelisin, kendinin dilberisin, kendinin sarhoşusun!
مرغ خویشی صید خویشی دام خویش ** صدر خویشی فرش خویشی بام خویش
Kendinin kuşu, kendinin avı, kendinin tuzağısın... Kendinin başköşesi, kendinin döşemesi, kendinin damısın!
جوهر آن باشد که قایم با خودست ** آن عرض باشد که فرع او شدست
Cevher ona derler ki varlığı, kendi kendine olsun... Onunla var olan, onun feri bulunan şey, arazdır.
گر تو آدمزادهای چون او نشین ** جمله ذریات را در خود ببین
Sen de Âdemoğluysan onun gibi ol, bütün zürriyetleri kendinde gör!
چیست اندر خم که اندر نهر نیست ** چیست اندر خانه که اندر شهر نیست 810
Testide ne vardır ki nehirde olmasın... Evde ne vardır ki şehirde bulunmasın!
این جهان خمست و دل چون جوی آب ** این جهان حجرهست و دل شهر عجاب
Bu âlem bir testidir, gönül de ırmak suyuna benzer. Bu âlem odadır, gönülse görülmedik ve şaşılacak şeylerle dolu bir şehir!
پیدا کردن سلیمان علیهالسلام کی مرا خالصا لامر الله جهدست در ایمان تو یک ذره غرضی نیست مرا نه در نفس تو و حسن تو و نه در ملک تو خود بینی چون چشم جان باز شود به نورالله
Süleyman aleyhisselâm’ın, benim senin imana gelmeni istemem; ancak Allah rızası içindi; ne nefsinde, ne güzelliğinde, ne de saltanatında bir zerre garezim yok. Allah nuruyla gözüm açılsın, sen de görürsün demesi
هین بیا که من رسولم دعوتی ** چون اجل شهوتکشم نه شهوتی
Hemencecik gel... Ben, seni davet eden bir elçiyim... Ecel gibi şehveti öldürücüyüm, şehvete esir değil!
ور بود شهوت امیر شهوتم ** نه اسیر شهوت روی بتم
Hatta şehvetin olsa bile şehvette emîrim... Bir güzelin yüzünü görüp şehvet esiri olmam ben!