در حقیقت هر عدو داروی تست ** کیمیا و نافع و دلجوی تست
Hakikatte her düşman senin ilâcındır... Sana kimyadır, seni faydalandırır, gönlünü alır senin!
که ازو اندر گریزی در خلا ** استعانت جویی از لطف خدا95
Çünkü ondan kaçar, halvet bucaklarına sığınır, Allah lütfundan yardım dilersin.
در حقیقت دوستانت دشمناند ** که ز حضرت دور و مشغولت کنند
Dostlarınsa hakikatte düşmanlarındır; onlar seni Allah tapısından uzaklaştırır, seni meşgul ederler!
هست حیوانی که نامش اشغرست ** او به زخم چوب زفت و لمترست
Bir hayvan vardır ki adına porsuk derler... Dayak yedikçe şişmanlar, semirir, semirir.
تا که چوبش میزنی به میشود ** او ز زخم چوب فربه میشود
Ona sopayı vurdukça iyileşir. Sopa vuruldukça semirir, büyür...
نفس مومن اشغری آمد یقین ** کو به زخم رنج زفتست و سمین
İşte müminin canı da hakikatten bir porsuktur, o da zahmet ve meşakkatlerle kuvvetlenir, semirir.
زین سبب بر انبیا رنج و شکست ** از همه خلق جهان افزونترست100
Bu yüzden peygamberler eziyetlere, zahmetlere uğradılar... Onların çektikleri meşakkat, bütün cihan halkının çektiği meşakkatten daha üstündü, daha artıktı!
تا ز جانها جانشان شد زفتتر ** که ندیدند آن بلا قوم دگر
Çünkü canları da, bütün canlardan daha büyük, daha üstündü... Onun için de onların uğradıkları belâya başka bir taife uğramadı.
پوست از دارو بلاکش میشود ** چون ادیم طایفی خوش میشود
Deri, ilâçlarla belâlara uğrar da Taif derisi güzel bir hale girer.
ورنه تلخ و تیز مالیدی درو ** گنده گشتی ناخوش و ناپاک بو
Yoksa ona o acı ve keskin ilaçlar sürülmeseydi pis pis kokar, berbat bir hale gelirdi!
آدمی را پوست نامدبوغ دان ** از رطوبتها شده زشت و گران
İnsanı da tabaklanmamış deri say... Rutubetten nem kapar, çirkin bir hale gelir, ağır ağır kokar!
تلخ و تیز و مالش بسیار ده ** تا شود پاک و لطیف و با فره105
Sen, ona acı ve keskin ilâçları fazlaca ver de temizlensin, lâtif bir hale gelsin, semirsin!
ور نمیتوانی رضا ده ای عیار ** گر خدا رنجت دهد بیاختیار
Buna kudretin yoksa senin dileğin olmaksızın Allah bir zahmet verirse ona sabret, ona razı ol!
که بلای دوست تطهیر شماست ** علم او بالای تدبیر شماست
Çünkü dosttan gelen belâ, sizi temizler... Onun bilgisi, sizin tedbirlerinizden üstündür!
چون صفا بیند بلا شیرین شود ** خوش شود دارو چو صحتبین شود
Bir adam, belâda sâfa görürse belâ, tatlılaşır... Hasta iyileştiğini görünce ilâç, kendisine hoş gelir.
برد بیند خویش را در عین مات ** پس بگوید اقتلونی یا ثقات
Mat olduğu halde kazandığını görür de “Ey sözlerine, özlerine inanılır kişiler, beni öldürün!” der.
این عوان در حق غیری سود شد ** لیک اندر حق خود مردود شد110
Bu kötü kişi de başkasına fayda verdi ama kendi hakkında merdut bir adam kesildi.
رحم ایمانی ازو ببریده شد ** کین شیطانی برو پیچیده شد
İmandan gelen merhamet, ondan alındı... Şeytan sıfatı olan kin, ona çattı, sataştı!
کارگاه خشم گشت و کینوری ** کینه دان اصل ضلال و کافری
Hiddetin, kinin yapılıp düzüldüğü tezgâh oldu... Bil ki kin, sapıklığın, kâfirliğin temelidir!
سال کردن از عیسی علیهالسلام کی در وجود از همهی صعبها صعبتر چیست
Birisinin İsa aleyhisselâm’dan “Âlemde bütün güç şeylerin en gücü nedir?” diye sorması
گفت عیسی را یکی هشیار سر ** چیست در هستی ز جمله صعبتر
Akıllı birisi, İsa’ya “Âlemde her şeyden daha sarp, daha güç nedir?’’ diye sordu.
گفتش ای جان صعبتر خشم خدا ** که از آن دوزخ همی لرزد چو ما
İsa dedi ki: “Ey can, en sarp, en güç şey, Allah gazabıdır. Çünkü o gazaptan cehennem bile su gibi titrer!”
گفت ازین خشم خدا چه بود امان ** گفت ترک خشم خویش اندر زمان115
Adam “Peki, bu Allah gazabından nasıl aman bulmalı?” deyince İsa şöyle cevap verdi: “Kızdığın zaman kızgınlığına uyamamak gerek!”
پس عوان که معدن این خشم گشت ** خشم زشتش از سبع هم در گذشت
Kötü kişi bu kızgınlığın madenidir... Onun çirkin kızgınlığı yırtıcı canavarların kızgınlığını da geçer!
چه امیدستش به رحمت جز مگر ** باز گردد زان صفت آن بیهنر
O hünersiz kişi, kızgınlıktan vazgeçmekten başka Allah’tan ne rahmet umabilir ki?
گرچه عالم را ازیشان چاره نیست ** این سخن اندر ضلال افکندنیست
Gerçi bunların âlemde bulunmamasına imkân yok; bunlar da lâzım bu dünyaya... Fakat bu sözü söylemek, onları büsbütün sapıklığa atmaktır!
چاره نبود هم جهان را از چمین ** لیک نبود آن چمین ماء معین
Dünyada çare yok, sidik de bulunur; bulunur ama arı duru su değildir ya!
قصد خیانت کردن عاشق و بانگ بر زدن معشوق بر وی
Aşığın kötülük etmek istemesi, sevgilinin ona bağırması
چونک تنهااش بدید آن ساده مرد ** زود او قصد کنار و بوسه کرد120
O ahmak adam, sevgilisini yapayalnız görünce hemencecik kucaklamaya, öpmeye kalkıştı.
بانگ بر وی زد به هیبت آن نگار ** که مرو گستاخ ادب را هوش دار
O güzel, “Küstahlık etme, edepsizliğin lüzumu yok, aklını başına al” diye heybetle bir bağırdı.
گفت آخر خلوتست و خلق نی ** آب حاضر تشنهی همچون منی
Âşık “Burası ıssız, halk yok... Su ortada, benim gibi de bir susuz!
کس نمیجنبد درینجا جز که باد ** کیست حاضر کیست مانع زین گشاد
Burada rüzgârdan başka kımıldayan yok... Kim var, kim bu açılıp saçılmamıza mâni olacak?” dedi.
گفت ای شیدا تو ابله بودهای ** ابلهی وز عاقلان نشنودهای
Sevgili dedi ki: “A deli herif, meğerse sen budalaymışsın... Akıllılardan bir şey duymamış, işitmemişsin!
باد را دیدی که میجنبد بدان ** بادجنبانیست اینجا بادران125
Rüzgârı esiyor gördün mü bil ki burada onu bir estiren, bir harekete getiren var.
مروحهى تصريف صنع ايزدش ** زد بر اين باد و همىجنباندش
Allah sanatının dilediği gibi iş görme yelpazesi, bu rüzgârlara dokunmada, onu estirip durmada!
جزو بادی که به حکم ما درست ** بادبیزن تا نجنبانی نجست
Bizim hükmümüzde olan ehemmiyetsiz ve cüz’i bir rüzgâr bile yelpazeyi sallamadıkça esmez.
جنبش این جزو باد ای ساده مرد ** بیتو و بیبادبیزن سر نکرد
A aptal adam, bu cüz’i rüzgâr bile sen ve yelpaze olmadıkça meydana gelmez.
جنبش باد نفس کاندر لبست ** تابع تصریف جان و قالبست
Dudaktaki nefes yeli de canın, bedenin emrine tabidir, onların emriyle harekete gelir.
گاه دم را مدح و پیغامی کنی ** گاه دم را هجو و دشنامی کنی130
Gâh o nefesle birisini över, birisine haber yollarsın... Gâh birini kınar, aleyhinde bulunur, söversin!
پس بدان احوال دیگر بادها ** که ز جز وی کل میبیند نهی
Buna bak da öbür rüzgârların hallerini de bil... Akıllılar cüz’de küllü görürler.
باد را حق گه بهاری میکند ** در دیش زین لطف عاری میکند
Allah, rüzgârı gâh bahar rüzgârı yapar, gâh kışın onu, bu güzellikten soyar, ayırır.
بر گروه عاد صرصر میکند ** باز بر هودش معطر میکند
Ad kavmine kasırga halinde getirir, Hud Peygambere ise aynı rüzgârı güzel kokulu bir halde estirir.
میکند یک باد را زهر سموم ** مر صبا را میکند خرمقدوم
Bir rüzgârı zehirli sam yeli haline sokar; sabah rüzgârını da gelişi kutlu bir hale kor.
باد دم را بر تو بنهاد او اساس ** تا کنی هر باد را بر وی قیاس135
Her türlü yeli onunla mukayese edesin diye sana da bir nefes yeli verdi.
دم نمیگردد سخن بیلطف و قهر ** بر گروهی شهد و بر قومیست زهر
Lütuf ve kahır yeli olmadıkça söz olmaz... Söz, bir bölük halka baldır, bir bölüğüne zehir!
مروحه جنبان پی انعام کس ** وز برای قهر هر پشه و مگس
Yelpaze, birisini serinlendirmek için sallanır... Fakat sivrisineklerle karasinekleri de kahretmek içindir!
مروحهی تقدیر ربانی چرا ** پر نباشد ز امتحان و ابتلا
Artık Allah takdirinin yelpazesi, neden mihnetlerle, belâlarla dolu olmasın?
چونک جزو باد دم یا مروحه ** نیست الا مفسده یا مصلحه
Mademki cüz’i olan nefes rüzgârı yahut yelpazenin çıkardığı yel bile ya bir şeyi bozmak, ya bir şeyi düzene koymak için esmekte...
این شمال و این صبا و این دبور ** کی بود از لطف و از انعام دور140
Bu şimal rüzgârı, bu seher ve bu batı yeli nasıl olurda lütuftan, ihsandan uzak olur?
یک کف گندم ز انباری ببین ** فهم کن کان جمله باشد همچنین
Bir avuç buğdayı gördün mü ambarı düşün, ambarı gör... Anla ki ambardakiler de hep böyle.
کل باد از برج باد آسمان ** کی جهد بی مروحهی آن بادران
Gökyüzünün rüzgâr burcundan kopup gelen bütün rüzgârlar da o rüzgârı koparanın yelpazesi olmasa nasıl eser?
بر سر خرمن به وقت انتقاد ** نه که فلاحان ز حق جویند باد
Ekinciler, ekin devşirme zamanı harman başında Allah’tan rüzgâr istemezler mi?