تا خوری دانه نیفتی تو به دام ** این کند علم و قناعت والسلام
Bu suretle tane yemekle beraber tuzağa da düşme. Bilgi ve kanaat ancak bunu icap ettirir.
نعمت از دنیا خورد عاقل نه غم ** جاهلان محروم مانده در ندم
Akıllı kişi dünyanın gamını yemez, nimetini yer. Bilgisizlerse nedamet içinde mahrum kalırlar.
چون در افتد در گلوشان حبل دام ** دانه خوردن گشت بر جمله حرام 1410
Boğazlarına tuzağın ipi dolaştı mi tane yemek, hepsine haram olur.
مرغ اندر دام دانه کی خورد ** دانه چون زهرست در دام ار چرد
Kuş, tuzaktaki taneyi nasıl yer? Yemeye kalkışırsa tuzaktaki tane zehre döner.
مرغ غافل میخورد دانه ز دام ** همچو اندر دام دنیا این عوام
Tuzaktaki taneyi gafil kuş yer, halkın bu dünya tuzağındaki nimetleri yemesi gibi.
باز مرغان خبیر هوشمند ** کردهاند از دانه خود را خشکبند
Akıllı ve işten haberi olan kuşlar, kendilerini taneden adamakıllı çekerler.
که اندرون دام دانه زهرباست ** کور آن مرغی که در فخ دانه خواست
Çünkü, tuzağın içindeki taneler zehirlidir. Kördür o kuş ki tuzaktan tane diler.
صاحب دام ابلهان را سر برید ** وآن ظریفان را به مجلسها کشید 1415
Tuzak sahibi, aptalların başını keser. Güzel ve narin olanlarıysa meclislere çeker götürür.
که از آنها گوشت میآید به کار ** وز ظریفان بانگ و نالهی زیر و زار
Çünkü aptalların ancak etleri işe yarar. Güzel ve zariflerinse güzel sesleri işe yarar.
پس کنیزک آمد از اشکاف در ** دید خاتون را به مرده زیر خر
Hasılı halayıkcağız kapının yarığından, hanımının eşeğin altında can verdiğini görünce,
گفت ای خاتون احمق این چه بود ** گر ترا استاد خود نقشی نمود
Dedi ki: A ahmak kadın, bu iş nedir? Sana ustan bir şey gösterdiyse,
ظاهرش دیدی سرش از تو نهان ** اوستا ناگشته بگشادی دکان
Yalnız görünüşe kapıldın. Halbuki iç yüzü senden gizliydi. Usta olmadan dükkan açtın.
کیر دیدی همچو شهد و چون خبیص ** آن کدو را چون ندیدی ای حریص 1420
Bal gibi, paluze gibi olan o aleti gördün,âlâ. Fakat a haris neden kabağı görmedin?
یا چون مستغرق شدی در عشق خر ** آن کدو پنهان بماندت از نظر
Yoksa eşeğin askına o kadar mi dalmıştın ki gözüne kabak görünmedi?
ظاهر صنعت بدیدی زوستاد ** اوستادی برگرفتی شاد شاد
Ustadan sanatın dış yüzünü gördün sevine, sevine ustalığa kalkıştın.
ای بسا زراق گول بیوقوف ** از ره مردان ندیده غیر صوف
Nice riyacı ve işten haberi olmayan ahmak kişiler vardır ki erlerin yolundan göre, göre ancak sof kumaş görmüştür.
ای بسا شوخان ز اندک احتراف ** از شهان ناموخته جز گفت و لاف
Nice boş boğazlar vardır ki azıcık bir hüner elde etmişler, padişahlardan laftan başka bir şey öğrenmemişlerdir.
هر یکی در کف عصا که موسیام ** میدمد بر ابلهان که عیسیام 1425
Her biri Musa’yım diye eline bir sopa almış, her biri, İsa’yım diye ahmaklara üfürmeye kalkışmıştır.
آه از آن روزی که صدق صادقان ** باز خواهد از تو سنگ امتحان
Bir gün doğruların doğruluğu, senden mihenk taşını isteyecektir. Eyvah o günden!
آخر از استاد باقی را بپرس ** یا حریصان جمله کورانند و خرس
Artık geri kalanını ustaya sor. Bu harislerin hepsi de kördür dilsizdir.
جمله جستی باز ماندی از همه ** صید گرگانند این ابله رمه
Hepsini aradın, elde etmek istedin, fakat herkesten geri kaldın. Bu ahmak sürü, kurtlara av olmuştur.
صورتی بنشینده گشتی ترجمان ** بیخبر از گفت خود چون طوطیان
Bir suret gördün, onun sözünü söylemeye başlayıverdin ha; dudu kuşları gibi kendi sözünden haberin bile yok!
تمثیل تلقین شیخ مریدان را و پیغامبر امت را کی ایشان طاقت تلقین حق ندارند و با حقالف ندارند چنانک طوطی با صورت آدمی الف ندارد کی ازو تلقین تواند گرفت حق تعالی شیخ را چون آیینهای پیش مرید همچو طوطی دارد و از پس آینه تلقین میکند لا تحرک به لسانک ان هو الا وحی یوحی اینست ابتدای مسلهی بیمنتهی چنانک منقار جنبانیدن طوطی اندرون آینه کی خیالش میخوانی بیاختیار و تصرف اوست عکس خواندن طوطی برونی کی متعلمست نه عکس آن معلم کی پس آینه است و لیکن خواندن طوطی برونی تصرف آن معلم است پس این مثال آمد نه مثل
Tanrı telkinine takatleri olmayan ümmetlere peygamberlerin,müritlere, şeyhin telkini, insanla ülfeti olmayan dudu kuşunun ayna karsısında söz söylemeyi öğrenmesine benzer.Ulu Tanrı da dudu kuşuna yapıldığı gibi müridin önüne şeyhi bir ayna gibi koyar, ayna arkasından ona telkinde bulunur. Tanrı, Peygamberce ”Dilini oynatıp Cebrail’den önce okumaya kalkışma”ve “Peygamberin söylediği, ancak Tanri’nin vahyettigi sözdür”demiştir. İste sonu olmayan meselenin başlangıcı budur. Nitekim senin hayal dediğin aynadaki dudu kuşunun gagasını oynatması yok mu? O hareket dinarda söz söylemeyi öğrenen dudu kuşunun aksidir, fakat aynamın ardında bulunan söz öğretenin aksi değildir. Yalnız aynanın önünde dudu kuşunun sözü ve hareketi, ayna ardında bulunan ve söz söylemeyi öğretenin tasarrufuna tabidir. Bu da bir örnektir, tıpkısı değil.
طوطیی در آینه میبیند او ** عکس خود را پیش او آورده رو 1430
Dudu kuşu, önünde bir ayna, ayna içinde de kendi aksini görür.
در پس آیینه آن استا نهان ** حرف میگوید ادیب خوشزبان
Aynanın ardında usta gizlenmiştir; güzel dille edeplice söz söyler.
Duducuk, bu söz söyleyeni ayna içinde gördüğü dudu sanır.
پس ز جنس خویش آموز سخن ** بیخبر از مکر آن گرگ کهن
Bu suretle o koca kurdun hilesinden haberi olmaz, güya kendi cinsinden olan bu dududan söz söylemeyi öğrenir.
از پس آیینه میآموزدش ** ورنه ناموزد جز از جنس خودش
Usta, ona ayna ardından söz söylemeyi öğretir. Böyle olmasa kendi cinsinden olmayan birisinden söz söylemeyi öğrenemez.
گفت را آموخت زان مرد هنر ** لیک از معنی و سرش بیخبر 1435
O hünerli kus, söz öğrenir ama sırrından da haberi yoktur manasından da.
از بشر بگرفت منطق یک به یک ** از بشر جز این چه داند طوطیک
Söz söylemeyi bir insandan beller. Fakat bir duducuk, bundan başka insandan ne bilebilir, ne elde edebilir ki?
همچنان در آینهی جسم ولی ** خویش را بیند مردی ممتلی
Velinin beden aynasında da kötülüklerle dolu olan mürit, tıpkı bunun gibi kendisini görür.
از پس آیینه عقل کل را ** کی ببیند وقت گفت و ماجرا
Fakat söz ve iş zamanında aynanın ardındaki Akl-ı Küll-ü nereden görecek?
او گمان دارد که میگوید بشر ** وان گر سرست و او زان بیخبر
O sanır ki insan söylüyor. Halbuki bu, başka bir sırdır, onun bundan haberi bile yoktur.
حرف آموزد ولی سر قدیم ** او نداند طوطی است او نی ندیم 1440
Söz söylemeyi belletir, belletir ama önü sonu olmayan sır belletir. Halbuki o, bu sırra eş değildir, bir dududur, bunu bilemez.
هم صفیر مرغ آموزند خلق ** کین سخن کار دهان افتاد و حلق
Halkta kuşların ötüşünü taklit ederler. Bu, ağzın ve boğazın yapabileceği bir şeydir.
لیک از معنی مرغان بیخبر ** جز سلیمان قرانی خوشنظر
Fakat kuşların seslerini taklit edenin o seslerdeki manadan haberi bile yoktur. Kuş dilini ancak bakışı hoş Süleyman bilir.
حرف درویشان بسی آموختند ** منبر و محفل بدان افروختند
Nice kişiler de dervişlerin sözlerini öğrenir, mimber ve meclisleri o sözlerle parlatır.
یا به جز آن حرفشان روزی نبود ** یا در آخر رحمت آمد ره نمود
Fakat onların ya bu sözlerden başka bir kısmetleri yoktur, yahut da sonunda Tanrı rahmeti onlara yol gösterir.
صاحبدلی دید سگ حامله در شکم آن سگبچگان بانگ میکردند در تعجب ماند کی حکمت بانگ سگ پاسبانیست بانگ در اندرون شکم مادر پاسبانی نیست و نیز بانگ جهت یاری خواستن و شیر خواستن باشد و غیره و آنجا هیچ این فایدهها نیست چون به خویش آمد با حضرت مناجات کرد و ما یعلم تاویله الا الله جواب آمد کی آن صورت حال قومیست از حجاب بیرون نیامده و چشم دل باز ناشده دعوی بصیرت کنند و مقالات گویند از آن نی ایشان را قوتی و یاریی رسد و نه مستمعان را هدایتی و رشدی
Gönül sahibinin biri, gebe bir köpek gördü. Yavruları karnında havlamaktaydı. Köpeğin havlaması bekçilik etmek içindir dedi, halbuki ana karnında bekçilik olmaz. Sonra köpek havlaması, imdat istemeye, süt istemeye ve saireyse delalet eder. Ana karnındaysa bunların hiçbir faydası yoktur. Bu ne iş? Şaşırmış bir haldeyken kendisine gelince Tanrıya münacatta bulundu, "Bunu,Tanrımdan başka kimse bilmez"dedi. Tanrıdan şu cevap geldi: Bu, hicaptan çıkamamış, can gözleri açılmamış olduğu halde görgü sahibi olduklarını davaya kalkışanların, bu hususta söz söyleyenlerin halidir. Bu davadan ve bu sözlerden ne bir kuvvete sahip olurlar, ne bir yardıma, ne de dinleyenleri doğru yola götürebilirler.
آن یکی میدید خواب اندر چله ** در رهی ماده سگی بد حامله 1445
Birisi çiledeyken rüyasında, bir yolda gebe bir köpek gördü.
ناگهان آواز سگبچگان شنید ** سگبچه اندر شکم بد ناپدید