معدن شرم و حیا بد جبرئیل ** بست آن سوگندها بر وی سبیل 1575
Cebrail utanç madeniydi. O antlar, yolunu bağladı.
بس که لابه کردش و سوگند داد ** بازگشت و گفت یا رب العباد
Yer, pek çok yalvardığı, antlar, yeminler verdiği için geri döndü, dedi ki: Ey kulların rabbi!
که نبودم من به کارت سرسری ** لیک زانچ رفت تو داناتری
Ben senin işinde serseri değildim. Fakat aramızda geçen şeyleri, söylenen sözleri sen daha iyi bilirsin.
گفت نامی که ز هولش ای بصیر ** هفت گردون باز ماند از مسیر
Adlarından bir adı andı ki ey her şeyi gören Tanrı, o adın korkusundan yedi gökte dönmesini terk eder durur.
شرمم آمد گشتم از نامت خجل ** ورنه آسانست نقل مشت گل
Utandım adından sıkıldım. Yoksa bir avuç toprak getirmek kolay bir şey.
که تو زوری دادهای املاک را ** که بدرانند این افلاک را 1580
Sen meleklere öyle bir kuvvet vermişsin ki bu gökleri bile yırtarlar.
فرستادن میکائیل را علیهالسلام به قبض حفنهای خاک از زمین جهت ترکیب ترتیب جسم مبارک ابوالبشر خلیفة الحق مسجود الملک و معلمهم آدم علیهالسلام
Tanrının; insanların babası ve Tanrı halifesi olan ,melekler tarafından secde edilen ve onlara hocalık eden Adem aleyhisselam'ın mübarek bedenini yoğurmak üzere bir avuç toprak alması için Mikail aleyhisselam'ı yeryüzüne göndermesi.
گفت میکائیل را تو رو به زیر ** مشت خاکی در ربا از وی چو شیر
Tanrı, Mikail’e “Sen yeryüzüne in de ondan aslan gibi bir avuç toprak kapıver” dedi.
چونک میکائیل شد تا خاکدان ** دست کرد او تا که برباید از آن
Mikail yeryüzüne gelip ondan bir avuç toprak kapacağı zaman,
خاک لرزید و درآمد در گریز ** گشت او لابهکنان و اشکریز
Yeryüzü titredi, ağlamaya, yalvarmaya, gözyaşları dökmeye başladı.
سینه سوزان لابه کرد و اجتهاد ** با سرشک پر ز خون سوگند داد
Gönlü yanarak yalvardı, kanlı gözyaşı dökerek ant verdi, dedi ki:
که به یزدان لطیف بیندید ** که بکردت حامل عرش مجید 1585
Lütuf sahibi eşsiz Tanrı hakkı için ki seni, Arsı taşıyan ulu melekler arasına kattı.
کیل ارزاق جهان را مشرفی ** تشنگان فضل را تو مغرفی
Aleme Rızk veren kilelerin memurusun, lütuf ve ihsan susuzlarına avuç,avuç su verirsin.
زانک میکائیل از کیل اشتقاق ** دارد و کیال شد در ارتزاق
Çünkü Mikail sözü kileden üremedir. Mikail fizik veren kilecidir.
که امانم ده مرا آزاد کن ** بین که خونآلود میگویم سخن
Bana aman ver, azat et beni. Bak kanlı gözyaşlarına bulandım da seninle öyle konuşuyorum.
معدن رحم اله آمد ملک ** گفت چون ریزم بر آن ریش این نمک
Melek, Tanrı merhametinin madenidir. Dedi ki: Şimdi ben şu yaranın üstüne nasıl tuz ekeyim?
همچنانک معدن قهرست دیو ** که برآورد از نبی آدم غریو 1590
Nitekim Şeytan da kahır madenidir. Adem oğullarından bu yüzden feryat eder.
سبق رحمت بر غضب هست ای فتا ** لطف غالب بود در وصف خدا
گفتهای اندر نبی که آن امتان ** که بریشان آمد آن قهر گران
Kuran’da şiddetli azaba uğrayan ümmetler hakkında dedin ki:
چون تضرع مینکردند آن نفس ** تا بلا زیشان بگشتی باز پس 1605
O anda ağlayıp sızlanmadılar ki bela onlardan dönüp savuşsun.
لیک دلهاشان چون قاسی گشته بود ** آن گنههاشان عبادت مینمود
Gönülleri katı olduğundan suçları kendilerine ibadet görünüyordu.
تا نداند خویش را مجرم عنید ** آب از چشمش کجا داند دوید
İnatçı kendisini suçlu bilmedikçe nasıl olur da gözleri yaşarır ağlar?
قصهی قوم یونس علیهالسلام بیان و برهان آنست کی تضرع و زاری دافع بلای آسمانیست و حق تعالی فاعل مختارست پس تضرع و تعظیم پیش او مفید باشد و فلاسفه گویند فاعل به طبع است و بعلت نه مختار پر تضرع طبع را نگرداند
Ağlayıp sızlamanın, gökyüzünden gelen belayı defettiğine Yunus aleyhisselam'ın hikayesi deleldir. Ulu Tanrı,dilediği gibi iş görür, şu halde sızlanma ve onu ululama, insana fayda verir. Filozoflarsa Tanrı, tabiata ve sebebe göre işi görür, dilediği gibi değil. Onun için de sızlanış, tabiatı değiştiremez derler.
قوم یونس را چو پیدا شد بلا ** ابر پر آتش جدا شد از سما
Yunus peygamberin kavmine bela gelip çattı. Gökten ateş dolu bir bulut ayrıldı.
برق میانداخت میسوزید سنگ ** ابر میغرید رخ میریخت رنگ
Yıldırımlar saçıyor, taşları yakıyordu. Gök gürlemekte, benizleri sarartmaktaydı.
جملگان بر بامها بودند شب ** که پدید آمد ز بالا آن کرب 1610
Onların hepsi damlardaydı. Vakit geceydi. Gökyüzünden gelen bu bela, gece vakti gelip çatmıştı.
جملگان از بامها زیر آمدند ** سر برهنه جانب صحرا شدند
Hepsi damlardan aşağı indi. Başlarını açıp ovanın yolunu tuttular.
مادران بچگان برون انداختند ** تا همه ناله و نفیر افراختند
Analar evlatlarını kendilerinden ayırdılar. Hepsi feryat figana, çığrışıp ağlaşmaya koyuldu.
از نماز شام تا وقت سحر ** خاک میکردند بر سر آن نفر
O kavim, akşam namazından seher vaktine kadar başlarına toprak serptiler.
جملگی آوازها بگرفته شد ** رحم آمد بر سر آن قوم لد
Hepsi avaz,avaz ağlaşıp yalvardılar. O inatçı kavme Tanrı acıdı.
بعد نومیدی و آه ناشکفت ** اندکاندک ابر وا گشتن گرفت 1615
Ümitsizlikten, sabırsız ah ve feryattan sonra yavaş,yavaş bulut dağılmaya başladı.
قصهی یونس درازست و عریض ** وقت خاکست و حدیث مستفیض
Yunus peygamberin hikayesi uzun ve etraflıdır. Halbuki toprağı anlatma ve feyiz verme zamanı.
چون تضرع را بر حق قدرهاست ** وآن بها که آنجاست زاری را کجاست
Hasılı ağlayıp sızlanmanın Tanrı yanında değeri vardır. Ağlayıp sızlanmadaki değer nerede var?
هین امید اکنون میان را چست بند ** خیز ای گرینده و دایم بخند
Ey ümit hemen kalk, belini sıkıca bağla. Kalk ey ağlayan daima gül.
که برابر مینهد شاه مجید ** اشک را در فضل با خون شهید
Çünkü ulu Tanrı üstünlük bakımından gözyaşını, şehitlerin kanları ile bir tutmadadır.
فرستادن اسرافیل را علیهالسلام به خاک کی حفنهای بر گیر از خاک بهر ترکیب جسم آدم علیهالسلام
Tanrının, Adem aleyhisselam'ın bedenini yaratmak üzere bir avuç toprak alması için İsrafil aleyhisselam'ı yeryüzüne göndermesi.
گفت اسرافیل را یزدان ما ** که برو زان خاک پر کن کف بیا 1620
Tanrımız bunun üzerine İsrafil’e, yürü dedi, avucunu toprakla doldur gel.
آمد اسرافیل هم سوی زمین ** باز آغازید خاکستان حنین
İsrafil yeryüzüne geldi ama toprak, ağlayıp inlemeye başladı.
کای فرشتهی صور و ای بحر حیات ** که ز دمهای تو جان یابد موات
Dedi ki: Ey sür meleği, ey hayat denizi! Ölüler senin nefeslerinle dirilir.
در دمی از صور یک بانگ عظیم ** پر شود محشر خلایق از رمیم
Sür’u öyle bir kuvvetli üflersin ki halk, çürümüşken dirilir, mahşere gelir, o ovayı doldurur.
در دمی در صور گویی الصلا ** برجهید ای کشتگان کربلا