سست خندید و بگفت ای بدنهاد ** زانک دانی ایزدت توبه دهاد
Arif, tuhaf tuhaf güldü de dedi ki: A içi kötü adam, bildiğin, gönlünde tuttuğun şeyden Tanrı seni kurtarsın.
در بیان آنک دعای عارف واصل و درخواست او از حق همچو درخواست حقست از خویشتن کی کنت له سمعا و بصرا و لسانا و یدا و قوله و ما رمیت اذ رمیت و لکن الله رمی و آیات و اخبار و آثار درین بسیارست و شرح سبب ساختن حق تا مجرم را گوش گرفته بتوبهی نصوح آورد
Tanrı'ya ulaşmış arifin Tanrı'dan isteği, Tanrı'nın kendinden bir şey istemesine benzer. Çünkü "Ben, onun kulağı, sözü, dili ve eli olurum" ve "O taşları attığın zaman sen atmadın, Allah attı" denmiştir. Bu hususta bir çok âyetlerle hadîsler vardır. Tanrı'nın sebep yaratması, suçlunun kulağını tutmuş, Nasuh tövbesine götürmüştür.
آن دعا از هفت گردون در گذشت ** کار آن مسکین به آخر خوب گشت
O dua, yedi göğü de geçti, kabul edildi. O yoksulun işi, nihayet iyileşti, düzene girdi.
که آن دعای شیخ نه چون هر دعاست ** فانی است و گفت او گفت خداست
Çünkü şeyhin o duası, her duaya benzemez. Şeyh, Tanrıda yok olmuştur, onun sözü Hak sözüdür.
چون خدا از خود سال و کد کند ** پس دعای خویش را چون رد کند
Tanrı, kendisinden bir şey isterse kendi isteğini nasıl reddeder?
یک سبب انگیخت صنع ذوالجلال ** که رهانیدش ز نفرین و وبال 2245
Ululuk ıssı Tanrı, onu bu lanetleme işten, bu vebalden kurtarmak için bir sebep halketti.
اندر آن حمام پر میکرد طشت ** گوهری از دختر شه یاوه گشت
Nasuh, hamamda tası doldururken padişahın kızının bir incisi kayboldu.
گوهری از حلقههای گوش او ** یاوه گشت و هر زنی در جست و جو
Küpesindeki incilerden biri kayboldu ve bütün kadınlar, o inciyi araştırmaya koyuldular.
پس در حمام را بستند سخت ** تا بجویند اولش در پیچ رخت
Önce herkesin eşyasını araştırmak üzere hamamın kapısını iyice kapattılar.
رختها جستند و آن پیدا نشد ** دزد گوهر نیز هم رسوا نشد
Herkesin eşyası arandı, inci bulunmadığı gibi inciyi çalan da rezil olmadı.
پس به جد جستن گرفتند از گزاف ** در دهان و گوش و اندر هر شکاف 2250
Bunun üzerine bu üstün körü işi bırakıp herkesin ağzını, kulağını, vücudundaki bütün delikleri adamakıllı aramaya koyuldular.
در شکاف تحت و فوق و هر طرف ** جست و جو کردند دری خوش صدف
O sedefi güzel inciyi altta, üstte her yanda araştırmaya başladılar.
بانگ آمد که همه عریان شوید ** هر که هستید ار عجوز و گر نوید
Hepiniz soyunun, ihtiyar genç herkes anadan doğma soyunsun diye bağırıldı.
یک به یک را حاجبه جستن گرفت ** تا پدید آید گهردانهی شگفت
Sultanın hizmetçileri, o değerli inciyi bulmak için bir bir, herkesi aramaya başladılar.
آن نصوح از ترس شد در خلوتی ** روی زرد و لب کبود از خشیتی
Nasuh, korkusundan tenha bir yere çekildi. Yüzü, korkusundan sapsarı olmuştu, dudakları gövermişti.
پیش چشم خویش او میدید مرگ ** رفت و میلرزید او مانند برگ 2255
Ölümünü gözünün önünde görüyor, gazel yaprağı gibi tirtir titriyordu.
گفت یارب بارها برگشتهام ** توبهها و عهدها بشکستهام
Dedi ki: Yarabbi, nice defalar tövbeler ettim; ahtlar ettim, sonra onları bozdum.
کردهام آنها که از من میسزید ** تا چنین سیل سیاهی در رسید
Ben, bana lâyık olanları yaptım. Sonunda da işte bu kara sel, gelip çattı.
نوبت جستن اگر در من رسد ** وه که جان من چه سختیها کشد
Arama nöbeti bana gelirse eyvah bana! Kim bilir neler çekecek, ne güçlüklere düşeceğim?
در جگر افتادهاستم صد شرر ** در مناجاتم ببین بوی جگر
Ciğerime yüzlerce kor düştü. Münacatımdaki ciğer kokusuna bak.
این چنین اندوه کافر را مباد ** دامن رحمت گرفتم داد داد 2260
Böyle bir keder, böyle bir gam, kâfirde bile olmasın. Rahmet eteğine sarıldım, medet medet!
کاشکی مادر نزادی مر مرا ** یا مرا شیری بخوردی در چرا
Keşke anam, beni doğurmasaydı, yahut da beni bir aslan paralasaydı.
ای خدا آن کن که از تو میسزد ** که ز هر سوراخ مارم میگزد
Tanrım, sana düşeni yap. Beni, her delikten bir yılan sokmada.
جان سنگین دارم و دل آهنین ** ورنه خون گشتی درین رنج و حنین
Ne de taş gibi bir canım, ne de demir gibi bir yüreğim varmış. Yoksa bu dertle çoktan erir, kan kesilirdim.
وقت تنگ آمد مرا و یک نفس ** پادشاهی کن مرا فریاد رس
Vaktim daraldı, bir an içinde feryadıma yetiş, padişahlık et.
گر مرا این بار ستاری کنی ** توبه کردم من ز هر ناکردنی 2265
Beni bu sefer de korur, suçumu örtersen ne olur? Her türlü yapılmıyacak işlerden tövbe ettim.
توبهام بپذیر این بار دگر ** تا ببندم بهر توبه صد کمر
Bu sefer de tövbemi kabul et de tövbemde durmak için yüzlerce kemer bağlanayım.
من اگر این بار تقصیری کنم ** پس دگر مشنو دعا و گفتنم
Bu sefer de kusurda bulunursam artık duamı ve sözümü dinleme.
این همی زارید و صد قطره روان ** که در افتادم به جلاد و عوان
Hem böyle söylenip titremede, hem katra katra gözyaşları dökmede, hem de cellâtların, hain kişilerin ellerine düştüm diye feryadetmedeydi.
تا نمیرد هیچ افرنگی چنین ** هیچ ملحد را مبادا این حنین
Hiçbir Firenk bu hale düşmesin. Hiçbir mülhit bu feryada uğramasın diyor.
نوحهها کرد او بر جان خویش ** روی عزرائیل دیده پیش پیش 2270
Kendine ağlayıp duruyor, Azrail'i gözünün önünde görüyordu.
ای خدا و ای خدا چندان بگفت ** که آن در و دیوار با او گشت جفت
Yarabbi, yarabbi diye o kadar söylendi ki kapı ve duvar da onunla beraber yarabbi, yarabbi demeye başladı.
در میان یارب و یارب بد او ** بانگ آمد از میان جست و جو
O yarabbi yarabbi derken birden, inciyi arayanların sesi duyuldu:
نوبت جستن رسیدن به نصوح و آواز آمدن که همه را جستیم نصوح را بجویید و بیهوش شدن نصوح از آن هیبت و گشاده شدن کار بعد از نهایت بستگی کماکان یقول رسول الله صلی الله علیه و سلم اذا اصابه مرض او هم اشتدی ازمة تنفرجی
Arama nöbetinin Nasuh'a gelmesi ve "Herkesi aradık, Nasuh'u da arayın" denmesi, Nasuh'un korkudan kendisinden geçişi, Tanrı elçisinin - Tanrı ona rahmet ve esenlikler versin - bir hastalığa, yahut sıkıntıya uğradığı vakit "Şiddetten, açılır, savuşursun" buyurduğu gibi Nasuh'un da o şiddetten kurtuluşu.
جمله را جستیم پیش آی ای نصوح ** گشت بیهوش آن زمان پرید روح
Herkesi aradık, ey Nasuh, sen gel. Bu sesi duyar duymaz, Nasuh kendisinden geçti, âdeta bedeninden ruhu uçtu.
همچو دیوار شکسته در فتاد ** هوش و عقلش رفت شد او چون جماد
Harap duvar gibi çöküverdi. Aklı fikri gitti, cansız bir hal aldı.
چونک هوشش رفت از تن بیامان ** سر او با حق بپیوست آن زمان 2275
Bedeninden amansız bir halde aklı gidince sırrı, derhal Tanrı'ya ulaştı.
چون تهی گشت و وجود او نماند ** باز جانش را خدا در پیش خواند
Bomboş bir hale geldi, varlığı kalmadı. Tanrı, bir doğan kuşuna benziyen canını, huzuruna çağırdı.
چون شکست آن کشتی او بیمراد ** در کنار رحمت دریا فتاد
Muratsız gemisi kırılınca rahmet denizinin kıyısına düştü.
جان به حق پیوست چون بیهوش شد ** موج رحمت آن زمان در جوش شد
Akılsız, fikirsiz bir hale gelince canı, Hakk'a ulaştı. İşte o zaman rahmet denizi coştu.
چون که جانش وا رهید از ننگ تن ** رفت شادان پیش اصل خویشتن
Canı, beden ayıbından kurtulunca sevine sevine aslına gitti.
جان چو باز و تن مرورا کندهای ** پای بسته پر شکسته بندهای 2280
Can, doğan kuşuna benzer, ten ona tuzaktır. O, beden tuzağına ayağı bağlı, kanadı kırık bir halde düşüp kalmıştır.
چونک هوشش رفت و پایش بر گشاد ** میپرد آن باز سوی کیقباد
Fakat aklı, fikri gidince ayağı açıldı. Artık o doğan kuşu, Keykubad'a uçar gider.
چونک دریاهای رحمت جوش کرد ** سنگها هم آب حیوان نوش کرد
Rahmet denizleri, coşunca taşlar bile abıhayatı içer.
ذرهی لاغر شگرف و زفت شد ** فرش خاکی اطلس و زربفت شد
Zayıf zerre değerlenir, büyür. Topraktan meydana gelen şu döşeme, atlas haline gelir, değerli bir kumaş olur.
مردهی صدساله بیرون شد ز گور ** دیو ملعون شد به خوبی رشک حور
Yüz yıllık ölü, mezarından çıkar. Mel'un Şeytan güzelleşir, huriler bile ona haset ederler.
این همه روی زمین سرسبز شد ** چوب خشک اشکوفه کرد و نغز شد 2285
Bütün bu yeryüzü yeşerir, kuru sopa meyva verir, tazeleşir.
گرگ با بره حریف می شده ** ناامیدان خوشرگ و خوش پی شده
Kurt, kuzuyla eş olur. Ümitsizlerin damarları hoş bir hale gelir, izleri kutlu olur.
یافته شدن گوهر و حلالی خواستن حاجبکان و کنیزکان شاهزاده از نصوح
İncinin bulunması ve sultanın hizmetçi ve halayıklarının Nasuh'tan helâllık dilemeleri
بعد از آن خوفی هلاک جان بده ** مژدهها آمد که اینک گم شده
Canı helak eden o korkudan sonra "Kaybolan inci, işte buracıkta" diye müjdeler geldi.
بانگ آمد ناگهان که رفت بیم ** یافت شد گم گشته آن در یتیم
Ansızın ses geldi: Korku gitti, o değen bulunmaz eşsiz inci bulundu.
یافت شد واندر فرح در بافتیم ** مژدگانی ده که گوهر یافتیم
İnci bulundu, biz de neşelere daldık. Müjde verin, inci bulundu.