گفت بس جدند و گرم اندر گرفت ** گر خرم گیرند هم نبود شگفت
Adam dedi ki: Bu işe öyle bir girişmişler, öyle kızışmışlar ki beni bile eşek diye yakalarlarsa şaşılmaz.
بهر خرگیری بر آوردند دست ** جدجد تمییز هم برخاستست
Eşek yakalamaya el atmışlar, hiçbir şey farketmiyorlar artık!
چونک بیتمییزیانمان سرورند ** صاحب خر را به جای خر برند 2545
Bir şeyi fark etmeyen kişiler, başımıza geçerlerse eşeğin sahibini de eşek diye götürürler mi, götürürler!
نیست شاه شهر ما بیهوده گیر ** هست تمییزش سمیعست و بصیر
Fakat bizim şehrimizin padişahı, abes iş yapmaz. Onun temyiz hassası vardır. O her şeyi duyar, her şeyi görür.
آدمی باش و ز خرگیران مترس ** خر نهای ای عیسی دوران مترس
Adam ol da eşek tutanlardan korkma. Ey zamanenin İsası, eşek değilsin sen, ürkme.
چرخ چارم هم ز نور تو پرست ** حاش لله که مقامت آخرست
Dördüncü kat gök, senin nurunla dolu. Hâşa, senin durağın ahır değildir.
تو ز چرخ و اختران هم برتری ** گرچه بهر مصلحت در آخری
Sen, bir iş için ahırdasın ama gökyüzünden de yücesin sen, yıldızlardan da.
میر آخر دیگر و خر دیگرست ** نه هر آنک اندر آخر شد خرست 2550
İmrahor başkadır, eşek başka. Her ahıra giden eşek değildir.
چه در افتادیم در دنبال خر ** از گلستان گوی و از گلهای تر
Neden böyle eşeğin kuyruğuna yapıştık, ardına düştük? Gül bahçesinden, güllerden bahset.
از انار و از ترنج و شاخ سیب ** وز شراب و شاهدان بیحساب
Narı, turuncu, elma dalını söyle. Şarabı ve sayısız güzelleri anlat.
یا از آن دریا که موجش گوهرست ** گوهرش گوینده و بیناورست
Yahut dalgası inci olan, incisi söyleyen, gören denizi,
یا از آن مرغان که گلچین میکنند ** بیضهها زرین و سیمین میکنند
Yahut gül devşiren, yumurtaları altından, gümüşten olan kuşları söyle.
یا از آن بازان که کبکان پرورند ** هم نگون اشکم هم استان میپرند 2555
Yahut da ceylânları besleyen, hem sırt üstü, hem yüzükoyun uçan doğan kuşlarından bahset.
نردبانهاییست پنهان در جهان ** پایه پایه تا عنان آسمان
Alemde gizli merdivenler vardır, basamak basamak tâ göğe kadar.
هر گره را نردبانی دیگرست ** هر روش را آسمانی دیگرست
Her bulutun başka bir merdiveni vardır, her gidişin başka bir göğü.
هر یکی از حال دیگر بیخبر ** ملک با پهنا و بیپایان و سر
Her biri, öbürünün halinden bihaberdir. Geniş bir ülkedir, ne başı var, ne sonu!
این در آن حیران که او از چیست خوش ** وآن درین خیره که حیرت چیستش
Bu, o neden böyle hoş diye şaşmaktadır; o, bu neden böyle şaşıyor diye hayrette.
صحن ارض الله واسع آمده ** هر درختی از زمینی سر زده 2560
Yeryüzü sahası geniştir. Orada her ağaç, yerden baş vermiş, boy atmıştır.
بر درختان شکر گویان برگ و شاخ ** که زهی ملک و زهی عرصهی فراخ
Ağaçlardaki yapraklarla dallar, ne de güzel ülke, ne de geniş saha diye şükrederler.
بلبلان گرد شکوفهی پر گره ** که از آنچ میخوری ما را بده
Bülbüller, yediğin şeyden bize de vei' diye kıvrım kıvrım çiçeklerin çevrelerinde uçuşur, ötüşürler.
این سخن پایان ندارد کن رجوع ** سوی آن روباه و شیر و سقم و جوع
Bu sözün sonu yoktur. Sen yine o tilkinin, aslanın, o illetin ve açlığın hikâyesine dön!
بردن روبه خر را پیش شیر و جستن خر از شیر و عتاب کردن روباه با شیر کی هنوز خر دور بود تعجیل کردی و عذر گفتن شیر و لابه کردن روبه را شیر کی برو بار دگرش به فریب
Tilkinin, eşeği aslanın yanına götürmesi, eşeğin aslandan kaçışı, tilkinin aslanı eşek daha uzaktayken neden acele ettin? diye azarlaması, Aslanın özür getirerek git, bir daha kandır diye tilkiye yalvarması
چونک بر کوهش بسوی مرج برد ** تا کند شیرش به حمله خرد و مرد
Tilki, eşeği alıp çayırlığa götürdü. Aslan, ona saldırıp paramparça edecekti.
دور بود از شیر و آن شیر از نبرد ** تا به نزدیک آمدن صبری نکرد 2565
عقل که آن باشد ز دوران زحل ** پیش عقل کل ندارد آن محل 2585
Zühal yıldızının devrinden meydana gelen aklın, aklı küll'e karşı ne değeri vardır?
از عطارد وز زحل دانا شد او ** ما ز داد کردگار لطفخو
O akıl, Utarit'le Zühal'den feyiz alır, bilgi sahibi olur. Bizse sıfatı lütuf ve ihsan olan Tanrı kereminden feyiz alır, bilgi sahibi oluruz.
علم الانسان خم طغرای ماست ** علم عند الله مقصدهای ماست
Turamızın kıvrımı, "Tanrı, insana bilgi öğretti" âyetidir. Maksatlarımız, Tanrı indindeki bilgidir.
تربیهی آن آفتاب روشنیم ** ربی الاعلی از آن رو میزنیم
O aydın güneş, bizi terbiye etmiştir. O yüzden "Rabbim, yücelerin yücesidir" der dururuz.
تجربه گر دارد او با این همه ** بشکند صد تجربه زین دمدمه
Tilki, eşek hilemizi sınadıysa da bununla bera-berbu hileye yüzlerce sınamayı unutur gider.
بوک توبه بشکند آن سستخو ** در رسد شومی اشکستن درو 2590
Belki o gevşek huylu tövbesini bozar da bunun seyyiesine uğrar demekteydi.
در بیان آنک نقض عهد و توبه موجب بلا بود بلک موجب مسخ است چنانک در حق اصحاب سبت و در حق اصحاب مایدهی عیسی و جعل منهم القردة و الخنازیر و اندرین امت مسخ دل باشد و به قیامت تن را صورت دل دهند نعوذ بالله
Aht ve tövbeyi bozmak, insanı belâya uğratır. Hattâ çarpar. Nitekim cumartesi günleri, iş işlememeye memur olan yahudilerle İsa'nın maidesini yiyenler hakkında "Onları çarpıp maymun ve domuz haline getirdik" dendi. Bu ümmette, gönül çarpılır, kıyametteyse bedene gönlün suretini verirler.
نقض میثاق و شکست توبهها ** موجب لعنت شود در انتها
Ahdi, tövbeyi bozmak, sonunda insanı lanete uğratır.
نقض توبه و عهد آن اصحاب سبت ** موجب مسخ آمد و اهلاک و مقت
Cumartesi günlerinde iş işlememeye memur olan Yahudiler, tövbelerini bozdular da çarpılıp helak oldular.