متصل چون شد دلت با آن عدن ** هین بگو مهراس از خالی شدن
Gönlün,o cennete dolaştı mi,o kaynakla birleşti mi artık kendine gel, boşalmadan korkma.
امر قل زین آمدش کای راستین ** کم نخواهد شد بگو دریاست این
Tanrı, ey doğru özlü Peygamber, söyle dedi. Çünkü bu,denizdir,söyle,azalmaz.
انصتوا یعنی که آبت را بلاغ ** هین تلف کم کن که لبخشکست باغ
Yine "Susun ve dinleyin" dendi. Yani kendinize gelin, suyunuzu telef etmeyin, bağ susuzdur.
این سخن پایان ندارد ای پدر ** این سخن را ترک کن پایان نگر 3200
Babacığım, bu sözün sonu gelmez. Bu sözü bırak da sonuna bak.
غیرتم آید که پیشت بیستند ** بر تو میخندند عاشق نیستند
Gayretim koymuyor, senin önünde dursunlar, âşık olmadıkları halde sana gülsünler!
عاشقانت در پس پردهی کرم ** بهر تو نعرهزنان بین دم بدم
Aşıkların, anbean kerem perdesi ardında senin için nara atmadalar.
عاشق آن عاشقان غیب باش ** عاشقان پنج روزه کم تراش
Sen de o gayp âşıklarına âşık ol,şu beş günlük âşıklara pek aldırış etme.
که بخوردندت ز خدعه و جذبهای ** سالها زیشان ندیدی حبهای
Bunlar, hileyle, düzenle seni yerler. Yıllardır bunlardan bir habbe bile görmedin.
چند هنگامه نهی بر راه عام ** گام خستی بر نیامد هیچ کام 3205
Halkın yoluna niceye bir hengâme salıp duracaksın? Ayağın mecruh senin,hiçbir muradına ermedin gitti.
وقت صحت جمله یارند و حریف ** وقت درد و غم به جز حق کو الیف
İyilik, hoşluk zamanında hepsi dosttur,eştir. Fakat dert ve gam zamanı Tanrı'dan başka kim sana dost?
وقت درد چشم و دندان هیچ کس ** دست تو گیرد به جز فریاد رس
Gözün, dişin ağrıdığı zaman feryada erişen Tanrı'dan başka elinden tutan var mi?
پس همان درد و مرض را یاد دار ** چون ایاز از پوستین کن اعتبار
Sen de o hastalık, o dert zamanını hatırla da Eyaz gibi postuna bak, ibret al.
پوستین آن حالت درد توست ** که گرفتست آن ایاز آن را به دست
Pösteki, senin o derde düştüğün zamanki halindir.Eyaz, onun için onu saklamıştır.
باز جواب گفتن آن کافر جبری آن سنی را کی باسلامش دعوت میکرد و به ترک اعتقاد جبرش دعوت میکرد و دراز شدن مناظره از طرفین کی مادهی اشکال و جواب را نبرد الا عشق حقیقی کی او را پروای آن نماند و ذلک فضل الله یتیه من یشاء
Yine o kâfir cebrînin kendisini İslama davet eden, cebir inanışını bırakmaya teşvik edip duran sünniye cevap vermesi, sual ve cevabın iki taraflı olarak uzayıp gitmesi. Müşkül olan şeyi ve cevap verme kudretini ancak hakikî aşk halleder, kesip atar, aşkın sualden, cevaptan pervası yoktur. "Ve bu da Tanrı'nın ihsanıdır, dilediğine verir."
کافر جبری جواب آغاز کرد ** که از آن حیران شد آن منطیق مرد 3210
Cebrî kâfir, öyle bir cevap vermeye girişti ki müslümanın mantığı, âdeta cevaptan âciz kaldı,şaşırdı.
لیک گر من آن جوابات و سال ** جمله را گویم بمانم زین مقال
Fakat ben o cevaplarla sualleri hep söylersem söyliyeceğim sözü bırakmalıyım.
زان مهمتر گفتنیها هستمان ** که بدان فهم تو به یابد نشان
Halbuki bizim ondan daha mühim söyliyeceğimiz şeyler var ki onlarla anlayışın daha ziyadeleşir.
اندکی گفتیم زان بحث ای عتل ** ز اندکی پیدا بود قانون کل
Onun için o sual cevabı azıcık ve kısaca anlattık. Bütün, azla meydana çıkar zaten.
همچنین بحثست تا حشر بشر ** در میان جبری و اهل قدر
Esasen kadere inanmıyanla cebrî arasındaki bu bahis, mahşere kadar sürer gider.
گر فرو ماندی ز دفع خصم خویش ** مذهب ایشان بر افتادی ز پیش 3215
Hasmını alt edemeseydin onun mezhebine uyar, onun yolunu tutardın.
چون برونشوشان نبودی در جواب ** پس رمیدندی از آن راه تباب
Onlar da cevapta âciz kalsalardı o bozuk yoldan dönerlerdi.
چونک مقضی بد دوام آن روش ** میدهدشان از دلایل پرورش
Fakat bu gidişin böyle olması lâzım ki onların hepsi,delillerle yollarının doğruluğuna kanmadalar.
تا نگردد ملزم از اشکال خصم ** تا بود محجوب از اقبال خصم
Kimsenin, hasmın müşkül suallerini cevapsız bırakmaması, düşmanın devlet ve ikbalinden mahcup olması, o devleti görmemesi lâzım ki,
تا که این هفتاد و دو ملت مدام ** در جهان ماند الی یوم القیام
Bu yetmiş iki fırka, kıyamete kadar âlemde kalsın.
چون جهان ظلمتست و غیب این ** از برای سایه میباید زمین 3220
Çünkü bu âlem, karanlıklar ve gayb âlemidir. Gölge için bir yeryüzü lâzım.
تا قیامت ماند این هفتاد و دو ** کم نیاید مبتدع را گفت و گو
Kıyamete dek şu yetmiş iki fırka kalmadı ki bid'at yolunu tutanın dedikodusu eksilmesin .
عزت مخزن بود اندر بها ** که برو بسیار باشد قفلها
Değerli olan hazinenin birçok kilitleri olur. Hazinenin değeri bundan anlaşılır.
عزت مقصد بود ای ممتحن ** پیچ پیچ راه و عقبه و راهزن
Maksadın yüceliği de ey sınanan adam, yolun sıkıntısından, yolda aşılmaz geçitler ve yol kesiciler bulunmasından belli olur.
عزت کعبه بود و آن نادیه ** رهزنی اعراب و طول بادیه
Kâbenin şerefi, o sıkıntılarda, çöl Araplarının yol kesiciliğinde ve çölün uzunluğundadır.
هر روش هر ره که آن محمود نیست ** عقبهای و مانعی و رهزنیست 3225
İyi olan her gidişin, her yolun bir tehlikesi, bir manii, bir yol kesiciliği vardır.
این روش خصم و حقود آن شده ** تا مقلد در دو ره حیران شده
Bu gidiş, öbürüne hasededer, düşman kesilir. Mukallit de iki yolun arasında şaşırır kalır.
صدق هر دو ضد بیند در روش ** هر فریقی در ره خود خوش منش
Her iki yolun doğruluğu, yürüyüşte birbirine zıd görünür. Her fırka, kendi yolunda hoştur, o yoldan memnundur.
گر جوابش نیست میبندد ستیز ** بر همان دم تا به روز رستخیز
Bir yolun yolcusu, cevap vermezse kavgaya girişir. Bu, ezelden kıyamete kadar böyle gelmiş, böyle gider.
که مهان ما بدانند این جواب ** گرچه از ما شد نهان وجه صواب
Her fırka, biz bilmeyiz ama ulularımız, buna cevap verebilir der.
پوزبند وسوسه عشقست و بس ** ورنه کی وسواس را بستست کس 3230
Vesvesenin ağzını bağlıyan, ancak aşktır.Yoksa vesveseyi kim bağlıyabilmistir ki?