میر بیرون جست دبوسی بدست ** نیم شب آمد به زاهد نیممست
Bey, eline bir topuz alıp sokağa çıktı. Gece yarısı yarı sarhoş bir halde geldi, zahidin evine girdi.
خواست کشتن مرد زاهد را ز خشم ** مرد زاهد گشت پنهان زیر پشم
Kızgınlıkla zahidi öldürmek niyetindeydi. Zahit, evde bulunan yünlerin altına girip gizlendi.
مرد زاهد میشنید از میر آن ** زیر پشم آن رسنتابان نهان
Zahit, beyin sözlerini yün bükenlerin yünleri altına gizlenmiş, işitiyordu.
گفت در رو گفتن زشتی مرد ** آینه تاند که رو را سخت کرد 3505
Orada kendi kendine dedi ki: Adamın çirkinliğini, yüzüne karşı ancak ayna söyliyebilir, çünkü onun yüzü serttir.
روی باید آینهوار آهنین ** تات گوید روی زشت خود ببین
Ayna gibi demirden bir yüz gerek ki sana çirkin yüzüne bak desin.
حکایت مات کردن دلقک سید شاه ترمد را
Delkak'ın, Seyyid Şah-ı Tirmiz'i mat etmesi
شاه با دلقک همی شطرنج باخت ** مات کردش زود خشم شه بتاخت
Padişah, Delkak'le satranç oynardı. Delkak, padişahı mat etti mi padişah, derhal kızardı.
گفت شه شه و آن شه کبرآورش ** یک یک از شطرنج میزد بر سرش
Bunu kibrine yediremez, tu Allah müstehakını versin diye satranç taşlarını birer birer Delkak'in başına vururdu.
که بگیر اینک شهت ای قلتبان ** صبر کرد آن دلقک و گفت الامان
Al, işte şahın bu senin bu kaltaban derdi. Delkak, aman padişahım der, sabrederdi.
دست دیگر باختن فرمود میر ** او چنان لرزان که عور از زمهریر 3510
Bir gün, yine padişah mat oldu. Bir oyun daha oynamalarını emretti. Delkak, zemheride çıplak kalmış adam gibi tirtir titriyordu.
باخت دست دیگر و شه مات شد ** وقت شه شه گفتن و میقات شد
Bir oyun daha oynadı, yine padişah yutuldu. Tu Allah müstehakını versin zamanı gelince,
بر جهید آن دلقک و در کنج رفت ** شش نمد بر خود فکند از بیم تفت
Delkak, sıçradı, bir köşeye kaçtı; korkusundan altı tane halının altına girdi.
زیر بالشها و زیر شش نمد ** خفت پنهان تا ز زخم شه رهد
Yastıklarla o altı halının altına gizlenip padişahın .satranç taşlarından aman buldu.
گفت شه هی هی چه کردی چیست این ** گفت شه شه شه شه ای شاه گزین
Padişah, ne yapıyorsun, bu ne? deyince, padişahım dedi. Tu Allah müstehakını versin!
کی توان حق گفت جز زیر لحاف ** با تو ای خشمآور آتشسجاف 3515
Ateşler püskürüyorsun. Senin gibi öfkeci bir padişaha döşeme altından başka bir yerde doğru söz söylenebilir mi?
ای تو مات و من ز زخم شاه مات ** میزنم شه شه به زیر رختهات
Sen mat oldun ama ben de şahın çarpmasından mat oluyorum. Onun için halıların altından Tu Allah müstehakını versin diyorum!
چون محله پر شد از هیهای میر ** وز لگد بر در زدن وز دار و گیر
Mahalle, o beyin bağrış, çağrışiyle, kapıyı tekmelemesi, vurun, tutun diye nara atmasiyle doldu..
خلق بیرون جست زود از چپ و راست ** کای مقدم وقت عفوست و رضاست
Sağdan, soldan halk dışarı fırladı. Ey ulumuz, af zamanıdır.
مغز او خشکست و عقلش این زمان ** کمترست از عقل و فهم کودکان
Onun beyni kurumuş. Şimdi onun aklı, fikri, çocukların aklından, fikrinden az.
زهد و پیری ضعف بر ضعف آمده ** واندر آن زهدش گشادی ناشده 3520
Hem zahit, hem ihtiyar. Bu halindeki şu zahitlik, onu kat kat zayıflatmış. Bu zahitlikten de bir feyze nail olamamış.
رنج دیده گنج نادیده ز یار ** کارها کرده ندیده مزد کار
Zahmetler çekmiş de sevgiliden bir hazine elde edememiş. İşler yapmış da bir pul kazanamamış.
یا نبود آن کار او را خود گهر ** یا نیامد وقت پاداش از قدر
Ya o iş, onun harcı değilmiş, ya henüz mükâfat vakti gelmemiş.
یا که بود آن سعی چون سعی جهود ** یا جزا وابستهی میقات بود
Ya o çalışma, çıfıtça bir çalışma, yahut da mükâfata erişmesinin bir zamanı, bir saati var.
مر ورا درد و مصیبت این بس است ** که درین وادی پر خون بیکس است
Ona bu dert, bu musibet yeter. Şu kanlı ovada kimsiz, kimsesiz kala kalmış.
چشم پر درد و نشسته او به کنج ** رو ترش کرده فرو افکنده لنج 3525
Gözleri ağrıklı, bir bucağa çekilip oturmuş, yüzünü ekşitmiş, suratını asmış.
نه یکی کحال کو را غم خورد ** نیش عقلی که به کحلی پی برد
Ne bir göz hekimi var ki derdine yansın, ne onun aklı var ki bir göz ilâcı arayıp bulsun, gözüne çeksin.
اجتهادی میکند با حزر و ظن ** کار در بوکست تا نیکو شدن
Kendi zannına uymuş, çalışıp çabalamaya koyulmuş, işim, iyileşecek diye bir ümide kapılmış.
زان رهش دورست تا دیدار دوست ** کو نجوید سر رئیسیش آرزوست
Halbuki onun tuttuğu yolla sevgilinin vuslatı arasında ne uzun bir mesafe var. Çünkü o, baş aramıyor, reis olmayı istiyor.
ساعتی او با خدا اندر عتاب ** که نصیبم رنج آمد زین حساب
Bir an, Tanrıyle, nasibim bu hesapta hep zahmet mi diye âdeta didişmede..
ساعتی با بخت خود اندر جدال ** که همه پران و ما ببریده بال 3530
Bir an hep uçuyor, ele geçmiyor, bizim kolumuzu kanadımızı kırıyorsun diye bahtiyle kavga etmede.
هر که محبوس است اندر بو و رنگ ** گرچه در زهدست باشد خوش تنگ
Kim, renge, kokuya mahpus kalırsa zahit olsa bile huyu iyi olmaz, dar canlıdır.
تا برون ناید ازین ننگین مناخ ** کی شود خویش خوش و صدرش فراخ
Bu daracık duraktan çıkmadıkça nasıl olur da ahlâkı düzelir, gönlü ferahlar?
زاهدان را در خلا پیش از گشاد ** کارد و استره نشاید هیچ داد
Zahitlere, genişliğe çıkmadan yalnız bulundukları zaman bıçak ve ustura vermeye hiç gelmez.
کز ضجر خود را بدراند شکم ** غصهی آن بیمرادیها و غم
Darlıklarından, muratlarına eremediklerinden, dertlerinden karınlarını deşiverirler.
قصد انداختن مصطفی علیهالسلام خود را از کوه حری از وحشت دیر نمودن جبرئیل علیهالسلام خود را به وی و پیدا شدن جبرئیل به وی کی مینداز کی ترا دولتها در پیش است
Mustafa aleyhisselâmın, Cebrail aleyhisselâmın geç görünmesi yüzünden daralıp kendisini Hıra dağından atmaya kalkışması ve Cebrail aleyhisselâmın kendini atma... önünde devletler var diye kendisini göstermesi
مصطفی را هجر چون بفراختی ** خویش را از کوه میانداختی 3535
Mustafa'yı ayrılık derdi kapladı, daraldı mı, kendisini dağdan atmaya kalkardı.
تا بگفتی جبرئیلش هین مکن ** که ترا بس دولتست از امر کن
Cebrail, sakın yapma. Kün emrinde sana nice devletler takdir edilmiştir deyince,
مصطفی ساکن شدی ز انداختن ** باز هجران آوریدی تاختن
Yatışır, kendini atmaktan vazgeçerdi. Sonra yine ayrılık derdi gelip çattı mı,
باز خود را سرنگون از کوه او ** میفکندی از غم و اندوه او
Yine gamdan, dertten bunaldı mı kendisini dağdan aşağı atmak isterdi.
باز خود پیدا شدی آن جبرئیل ** که مکن این ای تو شاه بیبدیل
Bu sefer Cebrail görünür, ey eşi olmayan Padişah, yapma bunu derdi.
همچنین میبود تا کشف حجاب ** تا بیابید آن گهر را او ز جیب 3540
Hicap keşfedilip de o inciyi koynunda buluncaya kadar bu haldeydi.
بهر هر محنت چو خود را میکشند ** اصل محنتهاست این چونش کشند
Halk, her çeşit mihnetten ötürü kendini öldürüp dururken mihnetlerin aslı olan bu ayrılığı nasıl çeksin?
از فدایی مردمان را حیرتیست ** هر یکی از ما فدای سیرتیست
Halk, canını feda edene şaşar. Fakat bizim her birimiz fedayi huyluyuz.
ای خنک آنک فدا کردست تن ** بهر آن کارزد فدای آن شدن
Ne mutlu o kişiye ki bedenini, feda edilmeye değer bir dosta feda etmiştir.
هر یکی چونک فدایی فنیست ** کاندر آن ره صرف عمر و کشتنیست
Herkes, bir fennin, bir sanatın fedaisidir. Ömrünü o yolda sarf eder, ölüp gider.
کشتنی اندر غروبی یا شروق ** که نه شایق ماند آنگه نه مشوق 3545
İster doğularda olsun, ister batılarda, herkes, nihayet ölür. O zaman ne âşık kalır, ne maşuk!
باری این مقبل فدای این فنست ** کاندرو صد زندگی در کشتنست
Hiç olmazsa bu devletli, zaten şu hünere gönüllü, kendisini feda etmiş. Onun öldürülmesinde yüzlerce hayat var.
عاشق و معشوق و عشقش بر دوام ** در دو عالم بهرمند و نیکنام
Âşık da onca ebedî, maşuk da, aşk da. İki âlemde de dileğine ermiş, iyi bir ad san kazanmış.
یا کرامی ارحموا اهل الهوی ** شانهم ورد التوی بعد التوی
Ey ulular, âşıklara acıyın. Onların şanı, helak olduktan sonra bile helak olmaya hazır bulunmaktır.
عفو کن ای میر بر سختی او ** در نگر در درد و بدبختی او
Beyim, onun kabalığını affet. Onun derdine, betbahtlığına bak.
تا ز جرمت هم خدا عفوی کند ** زلتت را مغفرت در آکند 3550
Onu affet de Tanrı da seni affetsin, suçlarını yarlıgasın.
تو ز غفلت بس سبو بشکستهای ** در امید عفو دل در بستهای
Sen de gafletle az testiler kırmamışsındır. Sen de affa ümit bağlamışsındır.