قصد انداختن مصطفی علیهالسلام خود را از کوه حری از وحشت دیر نمودن جبرئیل علیهالسلام خود را به وی و پیدا شدن جبرئیل به وی کی مینداز کی ترا دولتها در پیش است
Mustafa aleyhisselâmın, Cebrail aleyhisselâmın geç görünmesi yüzünden daralıp kendisini Hıra dağından atmaya kalkışması ve Cebrail aleyhisselâmın kendini atma... önünde devletler var diye kendisini göstermesi
مصطفی را هجر چون بفراختی ** خویش را از کوه میانداختی 3535
Mustafa'yı ayrılık derdi kapladı, daraldı mı, kendisini dağdan atmaya kalkardı.
تا بگفتی جبرئیلش هین مکن ** که ترا بس دولتست از امر کن
مصطفی ساکن شدی ز انداختن ** باز هجران آوریدی تاختن
Yatışır, kendini atmaktan vazgeçerdi. Sonra yine ayrılık derdi gelip çattı mı,
باز خود را سرنگون از کوه او ** میفکندی از غم و اندوه او
Yine gamdan, dertten bunaldı mı kendisini dağdan aşağı atmak isterdi.
باز خود پیدا شدی آن جبرئیل ** که مکن این ای تو شاه بیبدیل
Bu sefer Cebrail görünür, ey eşi olmayan Padişah, yapma bunu derdi.
همچنین میبود تا کشف حجاب ** تا بیابید آن گهر را او ز جیب 3540
Hicap keşfedilip de o inciyi koynunda buluncaya kadar bu haldeydi.
بهر هر محنت چو خود را میکشند ** اصل محنتهاست این چونش کشند
Halk, her çeşit mihnetten ötürü kendini öldürüp dururken mihnetlerin aslı olan bu ayrılığı nasıl çeksin?
از فدایی مردمان را حیرتیست ** هر یکی از ما فدای سیرتیست
Halk, canını feda edene şaşar. Fakat bizim her birimiz fedayi huyluyuz.
ای خنک آنک فدا کردست تن ** بهر آن کارزد فدای آن شدن
Ne mutlu o kişiye ki bedenini, feda edilmeye değer bir dosta feda etmiştir.
هر یکی چونک فدایی فنیست ** کاندر آن ره صرف عمر و کشتنیست
Herkes, bir fennin, bir sanatın fedaisidir. Ömrünü o yolda sarf eder, ölüp gider.
کشتنی اندر غروبی یا شروق ** که نه شایق ماند آنگه نه مشوق 3545
İster doğularda olsun, ister batılarda, herkes, nihayet ölür. O zaman ne âşık kalır, ne maşuk!
باری این مقبل فدای این فنست ** کاندرو صد زندگی در کشتنست
Hiç olmazsa bu devletli, zaten şu hünere gönüllü, kendisini feda etmiş. Onun öldürülmesinde yüzlerce hayat var.
عاشق و معشوق و عشقش بر دوام ** در دو عالم بهرمند و نیکنام
Âşık da onca ebedî, maşuk da, aşk da. İki âlemde de dileğine ermiş, iyi bir ad san kazanmış.
یا کرامی ارحموا اهل الهوی ** شانهم ورد التوی بعد التوی
Ey ulular, âşıklara acıyın. Onların şanı, helak olduktan sonra bile helak olmaya hazır bulunmaktır.
عفو کن ای میر بر سختی او ** در نگر در درد و بدبختی او
Beyim, onun kabalığını affet. Onun derdine, betbahtlığına bak.
تا ز جرمت هم خدا عفوی کند ** زلتت را مغفرت در آکند 3550
Onu affet de Tanrı da seni affetsin, suçlarını yarlıgasın.
تو ز غفلت بس سبو بشکستهای ** در امید عفو دل در بستهای
Sen de gafletle az testiler kırmamışsındır. Sen de affa ümit bağlamışsındır.
عفو کن تا عفو یابی در جزا ** میشکافد مو قدر اندر سزا
Affet de ahrette sen de af edilesin. Kader, ceza vermede kılı kırk yarar.
جواب گفتن امیر مر آن شفیعان را و همسایگان زاهد را کی گستاخی چرا کرد و سبوی ما را چرا شکست من درین باب شفاعت قبول نخواهم کرد کی سوگند خوردهام کی سزای او را بدهم
Beyin, o şefaatçilere ve komşulara, neden küstahlık edip testiyi kırdı? Bu hususta şefaat kabul etmem. Onun cezasını vermeye yemin ettim diye cevap vermesi
میر گفت او کیست کو سنگی زند ** بر سبوی ما سبو را بشکند
Bey dedi ki: O kim oluyor ki bizim testimize taş atıp kırıyor?
چون گذر سازد ز کویم شیر نر ** ترس ترسان بگذرد با صد حذر
Benim civarımdan erkek aslan bile yüzlerce çekingenlikle, korka korka geçmede.
بندهی ما را چرا آزرد دل ** کرد ما را پیش مهمانان خجل 3555
Neden kulumuzun gönlünü incitti, bizi konuğumuzun yanında utandırdı?
شربتی که به ز خون اوست ریخت ** این زمان همچون زنان از ما گریخت
Onun kanından daha değerli olan şarabı döktü de kadınlar gibi bizden kaçıp da gizlendi.
لیک جان از دست من او کی برد ** گیر همچون مرغ بالا بر پرد
Fakat tut ki bir kuş gibi uçsun, benim elimden nerde canını kurtaracak?
تیر قهر خویش بر پرش زنم ** پر و بال مردریگش بر کنم
Kahır okumla kanadını kırar, onun arda kalası kanadını koparırım.
گر رود در سنگ سخت از کوششم ** از دل سنگش کنون بیرون کشم
Benden kaçıp da bir katı taşın içine girse, gizlense yine onu tutar, o taşın içinden çıkarırım.
من برانم بر تن او ضربتی ** که بود قوادکان را عبرتی 3560
Ona bir kılıç çalayım da bütün kaltabanlara ibret olsun!
با همه سالوس با ما نیز هم ** داد او و صد چو او این دم دهم
Herkese yobazlık satsın, bu yetmiyormuş gibi bir de bize satmaya kalkışsın ha! Onun da cezasını şimdicik vereceğim, onun gibi yüz tanesinin de.
خشم خونخوارش شده بد سرکشی ** از دهانش می بر آمد آتشی
Öyle kızmış, öyle kan dökülücüğü tutmuş ki ağzından ateş püskürüyordu.
دو بار دست و پای امیر را بوسیدن و لابه کردن شفیعان و همسایگان زاهد
Zahidin komşulariyle şefaatçilerinin ikinci defa olarak beyin eline, ayağına kapanarak yalvarmaları
آن شفیعان از دم هیهای او ** چند بوسیدند دست و پای او
O şefaatçiler, onun o hay hayına karşı birçok defalar elini, ayağını öpüp,
کای امیر از تو نشاید کین کشی ** گر بشد باده تو بیباده خوشی
Dediler ki: A beyim, sana kin gütmek yaraşmaz. Şarap dökülüp gittiyse ne çıkar? Sen şarapsız da hoşsun.
باده سرمایه ز لطف تو برد ** لطف آب از لطف تو حسرت خورد 3565
Şarap, neşe sermayesini senden alır. Suyun letafeti senin letafetine imrenir.