زن بیامد بر گمان آنک شو ** سوی در خفتست و آن سو آن عمو 3660
Kadın gelince konuk öbür taraftadır, kapı yanında yatan kocamdır diye,
رفت عریان در لحاف آن دم عروس ** داد مهمان را به رغبت چند بوس
Anadan doğma soyunup yorganın altına girdi, konuğu birkaç kere de istekle öptü.
گفت میترسیدم ای مرد کلان ** خود همان آمد همان آمد همان
Dedi ki: Hani bir şeyden korkuyordum ya. Başıma geldi mi geldi, geldi mi geldi.
مرد مهمان را گل و باران نشاند ** بر تو چون صابون سلطانی بماند
Yağmur, çamur yüzünden konuk kakıldı kaldı. Beylik sabunu gibi elinden çıkmasına imkân yok.
اندرین باران و گل او کی رود ** بر سر و جان تو او تاوان شود
Bu yağmur çamurda o, nerden gidecek? Başına canına andolsun, adam başımıza kaldı!
زود مهمان جست و گفت این زن بهل ** موزه دارم غم ندارم من ز گل 3665
Konuk, bu sözleri duyunca hemen sıçrayıp dedi ki: Kadın bırak beni. Ayakkabımı ver benim, çamurdan korkum yok.
من روان گشتم شما را خیر باد ** در سفر یک دم مبادا روح شاد
Ben gidiyorum, Allah size hayırlar versin. Yolculukta can, bir an bile eğlenmez.
تا که زوتر جانب معدن رود ** کین خوشی اندر سفر رهزن شود
Yolcu, derhal geldiği yere dönmeli. Bir yerde kalıp eğlenmek, yol keser.
زن پشیمان شد از آن گفتار سرد ** چون رمید و رفت آن مهمان فرد
Kadın, o soğuk sözü söylediğine pişman oldu. Çünkü o eşsiz mihman ürküp yola düşüyordu.
زن بسی گفتش که آخر ای امیر ** گر مزاحی کردم از طیبت مگیر
Kadın, lütfen, hoş gör, ben şaka olsun diye söyledim deyip.
سجده و زاری زن سودی نداشت ** رفت و ایشان را در آن حسرت گذاشت 3670
Secdeler etti, bir hayli yalvarıp sızlandı ama fayda etmedi. Konuk, yola düşüp bunları hasret bıraktı.
جامه ازرق کرد زان پس مرد و زن ** صورتش دیدند شمعی بیلگن
Bu yüzden adam da yasa battı, kadın da. Çünkü artık o konuğun yüzünü, leğendeki akisten değil, kendi yüzünden görmüşlerdi.
میشد و صحرا ز نور شمع مرد ** چون بهشت از ظلمت شب گشته فرد
Konuk gitmede, ova, konuğun miriyle cennet gibi aydınlanmadaydı.
کرد مهمان خانه خانهی خویش را ** از غم و از خجلت این ماجرا
Adam, bundan sonra bu işin derdinden utancından evini konuk evi haline soktu.
در درون هر دو از راه نهان ** هر زمان گفتی خیال میهمان
Fakat kadının gönlünde de, erkeğin gönlünde de o konuğun hayali, her an derdi ki:
که منم یار خضر صد گنج و جود ** میفشاندم لیک روزیتان نبود 3675
Ben, Hızır'ın dostuyum size yüzlerce cömertlik hazinesi saçacaktım, fakat ne yapayım? Kısmetiniz değilmiş!
تمثیل فکر هر روزینه کی اندر دل آید به مهمان نو کی از اول روز در خانه فرود آید و فضیلت مهماننوازی و ناز مهمان کشیدن و تحکم و بدخویی کند به خداوند خانه
Her gün, gönüle gelen düşünce o gün, sabah çağı gelen konuğa benzer, ev sahibine hükmeder, huysuzlukta bulunur. Ev sahibi olmanın şanı, konuğu görüp gözetmek, ağırlamak ve nazını çekmektir.
هر دمی فکری چو مهمان عزیز ** آید اندر سینهات هر روز نیز
Konuk evine her gün nasıl bir yüce konuk gelirse onun gibi her an da sana bir fikir gelir.
فکر را ای جان به جای شخص دان ** زانک شخص از فکر دارد قدر و جان
Canım, fikri bir adam say. Çünkü adam, fikirle değerlidir, fikirle diridir.
فکر غم گر راه شادی میزند ** کارسازیهای شادی میکند
Gam fikri, neşe yolunu vurursa gam yeme. O, hakikatte başka neşeler hazırlamadadır.
خانه میروبد به تندی او ز غیر ** تا در آید شادی نو ز اصل خیر
O, hayrın aslından yeni bir sevinç, yeni bir neşe gelsin diye evi, başkalarından sıkıca süpürür.
میفشاند برگ زرد از شاخ دل ** تا بروید برگ سبز متصل 3680
Gönül dalındaki sararmış, kurumuş yaprakları ayırır, daldan yeni ve yeşil yapraklar bitmesine yardım eder.
میکند بیخ سرور کهنه را ** تا خرامد ذوق نو از ما ورا
Bu âlemden öte bir âleme yeni bir zevk gelsin diye eski sevinci, kökünden çeker, çıkarır.
غم کند بیخ کژ پوسیده را ** تا نماید بیخ رو پوشیده را
Gam, üstü dallarla yapraklarla örtülü yeni kökü bitirsin diye çürümüş, porsumuş olan eski kökü yerinden söküp çıkarır.
غم ز دل هر چه بریزد یا برد ** در عوض حقا که بهتر آورد
Gam, gönülden neyi döker, yahut koparırsa karşılık olarak mutlaka daha iyisini verir.
خاصه آن را که یقینش باشد این ** که بود غم بندهی اهل یقین
Hele derdin, gamın, yakın ehline kul olduğunu iyice bilene daha fazla lütuf tarda bulunur.
گر ترشرویی نیارد ابر و برق ** رز بسوزد از تبسمهای شرق 3685
Bulutla şimşek, asık suratlılık, ekşi yüzlülük göstermese asma yaprağı, doğuya benzeyen gülümsemelerini gösterir mi hiç?
سعد و نحس اندر دلت مهمان شود ** چون ستاره خانه خانه میرود
Kutluluk, kutsuzluk, gönlüne gelir, konuklar. Bunlar, evden eve giden yıldızlara benzerler.
آن زمان که او مقیم برج تست ** باش همچون طالعش شیرین و چست
Senin burcunda konakladı mı onun talihi gibi sen de tatlı bir hale, gel, çevikleş.
تا که با مه چون شود او متصل ** شکر گوید از تو با سلطان دل
Böyle hareket et de o yıldız, aya gitti, ulaştı mı o gönül sultanına senden şükür etsin.
هفت سال ایوب با صبر و رضا ** در بلا خوش بود با ضیف خدا
Sabırlı ve her şeye razı olan Eyyub, tam yedi yıl Tanrı konuğunu, belâyı hoş tuttu.
تا چو وا گردد بلای سخترو ** پیش حق گوید به صدگون شکر او 3690
O sert ve yüzü pek âlâ da Tann'ya dönünce ondan yüzlerce çeşit şükürlerde bulundu da,
کز محبت با من محبوب کش ** رو نکرد ایوب یک لحظه ترش
Dedi ki: Eyyub, ben sevgililerini öldürdüğüm halde sevgisinden bir kere bile yüzünü çevirmedi.
از وفا و خجلت علم خدا ** بود چون شیر و عسل او با بلا
Tanrı bilgisine vefakârlıkta bulundu, utancından belâ ile âdeta sütle bal gibi kaynaştı, karıştı.
فکر در سینه در آید نو به نو ** خند خندان پیش او تو باز رو
Senin de gönlüne yeniden yeniye belâlar geldikçe o belâları güle güle karşıla.
که اعذنی خالقی من شره ** لا تحرمنی انل من بره
Ey yaradanım, beni o belânın şerrinden sakla bekle. O yüzden gelecek ihsanları bana haram etme, beni o lûtuflara kavuştur.
رب اوزعنی لشکر ما اری ** لا تعقب حسرة لی ان مضی 3695
Rabbim, uğradığım belâlara karşı lütfet de şükredeyim, geçip giderse ona hasret çekmeyeyim de.
آن ضمیر رو ترش را پاسدار ** آن ترش را چون شکر شیرین شمار
O suratı asık derdi koru. O acılığı şeker gibi tatlı say.
ابر را گر هست ظاهر رو ترش ** گلشن آرندهست ابر و شورهکش
Bulutun da görünüşte yüzü asıktır ama gül bahçesini bezer, çalı çırpıyı kırar.
فکر غم را تو مثال ابر دان ** با ترش تو رو ترش کم کن چنان
Gamı bulut gibi bil de o asık suratlıya pek surat asmaya kalkışma.
بوک آن گوهر به دست او بود ** جهد کن تا از تو او راضی رود
Belki o inci, elindedir, olur ya, Onun için çalış çabala da senden razı olsun.
ور نباشد گوهر و نبود غنی ** عادت شیرین خود افزون کنی 3700
Hattâ böyle olmasa bile bu huyu âdet edinir, o güzelim huyla huylanır, o huyu artırırsın da,
جای دیگر سود دارد عادتت ** ناگهان روزی بر آید حاجتت
Başka yerlerde de böyle hareket edersin ve bir gün birdenbire muhtaç olduğun şeye erişiverirsin.
فکرتی کز شادیت مانع شود ** آن به امر و حکمت صانع شود
Neşene mâni olan düşünce, Tann'nın emriyle, Tanrı'nın hikmetiyle gelir.
تو مخوان دو چار دانگش ای جوان ** بوک نجمی باشد و صاحبقران
Sen ona felâket deme delikanlım. Belki bir yıldızdır, belki kutluluk kıranındadır.
تو مگو فرعیست او را اصل گیر ** تا بوی پیوسته بر مقصود چیر
Sen ona feri deme, asıl tut da onunla daima maksadına eriş,'üstün çık.
ور تو آن را فرع گیری و مضر ** چشم تو در اصل باشد منتظر 3705
Onu fer'i sayar, muzır tutarsan gözün, aslı gözler durur.
زهر آمد انتظارش اندر چشش ** دایما در مرگ باشی زان روش
Halbuki bekleyiş, çeşnide zehirdir âdeta. Bu gidişle daima ölüm halinde kalırsın.
اصل دان آن را بگیرش در کنار ** بازره دایم ز مرگ انتظار
Onu asıl bil, kucakla da bekleyiş ölümünden kurtul.
نواختن سلطان ایاز را
Padişahın, Eyaz'a iltifatı
ای ایاز پر نیاز صدقکیش ** صدق تو از بحر و از کوهست بیش
Ey doğru özlü, daima yalvarıp yakarmada olan Eyaz, doğruluğun, denizden de artıktır, dağdan da!
نه به وقت شهوتت باشد عثار ** که رود عقل چو کوهت کاهوار
Ne istek zamanı bir hataya düşüyorsun, dağ gibi aklın saman gibi uçuyor..