حسن یوسف دیدهی اخوان ندید ** از دل یعقوب کی شد ناپدید
Yusuf'un güzelliğini kardeşlerinin gözleri görmedi. Fakat Yakub'un gözünden gizli kalmadı ki.
مر عصا را چشم موسی چوب دید ** چشم غیبی افعی و آشوب دید
Musa'nın gözü, asayı bir sopadan ibaret gördü ama gayb gözü de onu bir yılan, bir kıyamet gördü.
چشم سر با چشم سر در جنگ بود ** غالب آمد چشم سر حجت نمود 3935
Baş göziyle can gözü savaştaydı, can gözü, üstün geldi, delil gösterdi
چشم موسی دست خود را دست دید ** پیش چشم غیب نوری بد پدید
Musa'nın gözü, elini el gördü ama can gözüne karşı o elden bit nurdur parladı.
این سخن پایان ندارد در کمال ** پیش هر محروم باشد چون خیال
Bu söz, kemal bakımından sonsuzdur. Hakikatten haberi olmıyan mahrumlara hayal görünür.
چون حقیقت پیش او فرج و گلوست ** کم بیان کن پیش او اسرار دوست
Çünkü onca hakikat, ferçten ve boğazdan ibarettir. Onun yanında sevgilinin sırlarını az söyle.
پیش ما فرج و گلو باشد خیال ** لاجرم هر دم نماید جان جمال
Bizce fere, ve boğaz hayaldir. Bunun için de can, her an cemalini bize gösterir.
هر که را فرج و گلو آیین و خوست ** آن لکم دین ولی دین بهر اوست 3940
Kim ferç ve boğazına düşmüş, bu düşkünlüğünü kendisine âdet ve huy edinmişse ona denecek söz, ancak "Sizin dininiz sizin, benimki benim" sözünden ibarettir.
با چنان انکار کوته کن سخن ** احمدا کم گوی با گبر کهن
Böyle bir inkâra karşı sözü kısa kes. Ey Ahmet, eski kâfirle az konuş!
آمدن خلیفه نزد آن خوبروی برای جماع
Halifenin, buluşmak üzere o güzelin yanına gelmesi
آن خلیفه کرد رای اجتماع ** سوی آن زن رفت از بهر جماع
Halife buluşmayı diledi, bu maksatla o cariyenin yanına gitti.
ذکر او کرد و ذکر بر پای کرد ** قصد خفت و خیز مهرافزای کرد
Onu andı, aletini kaldırdı. O cana canlar katan, o sevgisini gittikçe artıran güzelle buluşmaya niyetlendi.
چون میان پای آن خاتون نشست ** پس قضا آمد ره عیشش ببست
Kadının ayakları arasına oturdu. Oturdu ama takdir, zevkinin yolunu bağladı.
خشت و خشت موش در گوشش رسید ** خفت کیرش شهوتش کلی رمید 3945