English    Türkçe    فارسی   

5
719-768

  • مرغکی اندر شکار کرم بود  ** گربه فرصت یافت او را در ربود 
  • Bir kuşcağız kurt avlıyordu kedi fırsat bulup onu kapıverdi.
  • آکل و ماکول بود و بی‌خبر  ** در شکار خود ز صیادی دگر  720
  • Yiyordu, yeniyordu, fakat kendisi avlanırken başka bir avcıdan haberi bile yoktu.
  • دزد گرچه در شکار کاله‌ایست  ** شحنه با خصمانش در دنباله‌ایست 
  • Hırsız, bir kumaşı çalmaktadır ama şahne de, hırsızın düşmanları ile beraber ardındadır.
  • عقل او مشغول رخت و قفل و در  ** غافل از شحنه‌ست و از آه سحر 
  • Hırsızın aklı, pılı pırtıda, kilitte ve kapıdadır. Şahneden ve seher çağından ah edeceğinden gafildir.
  • او چنان غرقست در سودای خود  ** غافلست از طالب و جویای خود 
  • Sevdasına öyle dalmıştır ki kendisini arayandan haberi bile yoktur.
  • گر حشیش آب و هوایی می‌خورد  ** معده‌ی حیوانش در پی می‌چرد 
  • Bir ot, arı duru bir suyu içti mi derhal bir hayvan gelir, onu otlar yer.
  • آکل و ماکول آمد آن گیاه  ** هم‌چنین هر هستیی غیر اله  725
  • O ot, hem yer, hem yenir. Tanrı’dan her varlık böyledir işte.
  • و هو یطعمکم و لا یطعم چو اوست  ** نیست حق ماکول و آکل لحم و پوست 
  • Tanrı “Sizi doyurur, fakat kendi yemek yemez” Tanrı ne yenir ne yer. O, et ve deri değildir.
  • آکل و ماکول کی ایمن بود  ** ز آکلی که اندر کمین ساکن بود 
  • Yiyen ve yenilen, pusuya gizlenmiş bulunan bir yiyiciden nasıl emin olabilir?
  • امن ماکولان جذوب ماتمست  ** رو بدان درگاه کو لا یطعم است 
  • Yenen şeylerin emin olması, sonunda yas ve matem verir. Yürü, yemeyen içmeyen Tanrı’nın tapısına git.
  • هر خیالی را خیالی می‌خورد  ** فکر آن فکر دگر را می‌چرد 
  • Her hayal, başka bir hayali yemekte, her düşünce, başka bir düşünceyi otlamaktadır.
  • تو نتانی کز خیالی وا رهی  ** یا بخسپی که از آن بیرون جهی  730
  • Hayalden geçemiyorsun, yahut da uyuyup ondan kurtulamıyorsun.
  • فکر زنبورست و آن خواب تو آب  ** چون شوی بیدار باز آید ذباب 
  • Düşünce arıdır, uykunsa su. Uyusan bile uyandın mı yine başına üşüşür.
  • چند زنبور خیالی در پرد  ** می‌کشد این سو و آن سو می‌برد 
  • Nice hayal arılar uçuşup durur, seni bu yana o yana çekiştirir.
  • کمترین آکلانست این خیال  ** وآن دگرها را شناسد ذوالجلال 
  • Bu hayal, yiyenlerin en aşağılığıdır. Öbürlerini ise ululuk ıssı Tanrı bilir.
  • هین گریز از جوق اکال غلیظ  ** سوی او که گفت ما ایمت حفیظ 
  • Kendine gel de o kaba ve haşin yiyiciler bölüğünden kaç. “Seni biz koruruz” diyen Tanrı’ya sığın.
  • یا به سوی آن که او آن حفظ یافت  ** گر نتانی سوی آن حافظ شتافت  735
  • Yahut da o koruyucuya koşup kurtulmak elinden gelmiyorsa o koruma sıfatını kazanan kişiye kaç.
  • دست را مسپار جز در دست پیر  ** حق شدست آن دست او را دستگیر 
  • Elini pirden başkasına verme. Pirin elini tutan Tanrı’dır.
  • پیر عقلت کودکی خو کرده است  ** از جوار نفس که اندر پرده است 
  • Senin kocalmış aklın, çocukluğu huy edinmiştir, nefis civarında bu huyu kazanmıştır. O, perde altındadır.
  • عقل کامل را قرین کن با خرد  ** تا که باز آید خرد زان خوی بد 
  • Kamil bir aklı, aklına arkadaş et de aklın, o kötü huydan vazgeçsin.
  • چونک دست خود به دست او نهی  ** پس ز دست آکلان بیرون جهی 
  • Elini onun eline verdin mi yiyicilerin elinden kurtulursun.
  • دست تو از اهل آن بیعت شود  ** که یدالله فوق ایدیهم بود  740
  • Tanrı, “Tanrı eli onların ellerinin üstündedir” dedi ya, işte senin elin de o biat ehlinin eli olur.
  • چون بدادی دست خود در دست پیر  ** پیر حکمت که علیمست و خطیر 
  • Elini pirin eline verdin, o her şeyi bilen ulu pire uydun mu, kurtuldun demektir.
  • کو نبی وقت خویشست ای مرید  ** تا ازو نور نبی آید پدید 
  • Çünkü o, ey mürit, vaktinin peygamberidir... Peygamberin nuru ondan zuhur eder.
  • در حدیبیه شدی حاضر بدین  ** وآن صحابه‌ی بیعتی را هم‌قرین 
  • Ona uydun, onun elini tuttun mu Hudeybiye’de bulunup Peygambere biat eden sahabeden olursun.
  • پس ز ده یار مبشر آمدی  ** هم‌چو زر ده‌دهی خالص شدی 
  • Cennetle muştulanan o on kişiden sayılırsın, halis ve potada erise bile ayarı düşmez altına dönersin.
  • تا معیت راست آید زانک مرد  ** با کسی جفتست کو را دوست کرد  745
  • Bu bilelik doğrudur çünkü insan kimi severse ona eşittir.
  • این جهان و آن جهان با او بود  ** وین حدیث احمد خوش‌خو بود 
  • Bu alemde de onunladır, o alemde de. Bu, huyları güzel Ahmet’in hadisidir.
  • گفت المرء مع محبوبه  ** لا یفک القلب من مطلوبه 
  • Dedi ki: “İnsan sevdiği ile beraberdir” Kalp dilediğinden ayrılmaz.
  • هر کجا دامست و دانه کم نشین  ** رو زبون‌گیرا زبون‌گیران ببین 
  • Nerede tuzak ve yem varsa orada az otur. Yürü ey arık kötürüm, kendin gibi arık kötürümleri gör!
  • ای زبون‌گیر زبونان این بدان  ** دست هم بالای دستست ای جوان 
  • Ey zebunların zebunu, şunu da bil ki, el, elin üstündedir el üstünde el vardır.
  • تو زبونی و زبون‌گیر ای عجب  ** هم تو صید و صیدگیر اندر طلب  750
  • Ne şaşılacak şey, sen hem zebunsun, hem de zebunların elini tutmaya çalışıyorsun. Hem avsın hem de avlamayı diliyorsun.
  • بین ایدی خلفهم سدا مباش  ** که نبینی خصم را وآن خصم فاش 
  • Onların önüne ardına set olma. Çünkü, sen düşmanı görmezsin ama o düşman ortadadır.
  • حرص صیادی ز صیدی مغفلست  ** دلبریی می‌کند او بی‌دلست 
  • Avcılık hırsı, insanı kendi avlanacağından gafil kılar. Erlik gösterir ama yüreksizdir.
  • تو کم از مرغی مباش اندر نشید  ** بین ایدی خلف عصفوری بدید 
  • İstekte bir kuştan aşağı olma. Serçe kuşu bile önüne ardına bakınır.
  • چون به نزد دانه آید پیش و پس  ** چند گرداند سر و رو آن نفس 
  • Yemin bulunduğu yere geldi mi önüne ardına kaç kere dolanır.
  • کای عجب پیش و پسم صیاد هست  ** تا کشم از بیم او زین لقمه دست  755
  • Acaba der, önümde ardımda bir avcı var mı? Varsa onun korkusu ile şu lokmadan el çekmem gerek.
  • تو ببین پس قصه‌ی فجار را  ** پیش بنگر مرگ یار و جار را 
  • Kötülerin hikayelerini gör, hallerine bak. Eşinin dostunun ölümlerinden ibret al.
  • که هلاکت دادشان بی‌آلتی  ** او قرین تست در هر حالتی 
  • Onları silahsız, pusatsız nasıl helak etti? Bir bak. O, herhalde senin yanındadır.
  • حق شکنجه کرد و گرز و دست نیست  ** پس بدان بی‌دست حق داورکنیست 
  • Tanrı işkence yapar ama gürzle elle değil. Bil ki Tanrı, elsiz hüküm sürer, ferman yürütür.
  • آنک می‌گفتی اگر حق هست کو  ** در شکنجه او مقر می‌شد که هو 
  • Tanrı varsa hani, nerede? Diyen işkenceye uğradı mı vardır, odur diye ikrar eder.
  • آنک می‌گفت این بعیدست و عجیب  ** اشک می‌راند و همی گفت ای قریب  760
  • Tanrı varlığı şaşılacak bir şey, akıldan uzak diyen, gözyaşları döker de ey bana benden yakın Tanrı diye yalvarmaya koyulur.
  • چون فرار از دام واجب دیده است  ** دام تو خود بر پرت چفسیده است 
  • Tuzaktan kaçmak vaciptir, fakat senin tuzağın kanadına yapışıktır.
  • بر کنم من میخ این منحوس دام  ** از پی کامی نباشم طلخ‌کام 
  • İşte onun için ben, bu menhus tuzağın mıhını çekip çıkarıyorum; murada erişmek için dilimi, damağımı acıtmamak istiyorum.
  • درخور عقل تو گفتم این جواب  ** فهم کن وز جست و جو رو بر متاب 
  • Bu sözü, senin aklına uygun söyledim. Anla da arayıp taramadan yüz çevirme.
  • بسکل این حبلی که حرص است و حسد  ** یاد کن فی جیدها حبل مسد 
  • Hırs ve hasetten ibaret olan şu bağı çöz. Ebuleheb’in karısının boynundaki hurma ipini düşün.
  • صفت کشتن خلیل علیه‌السلام زاغ را کی آن اشارت به قمع کدام صفت بود از صفات مذمومه‌ی مهلکه در مرید 
  • Halil aleyhisselamın kuzgunu öldürmesindeki sebep. Bunun müridi helak eden kötü sıfatlardan hangisinin giderilmesine işaret olduğu
  • این سخن را نیست پایان و فراغ  ** ای خلیل حق چرا کشتی تو زاغ  765
  • Ne bu sözün sonu vardır, ne de bu söz bitip tükenir. Ey Tanrı Halil’i, kuzgunu neden öldürdün?
  • بهر فرمان حکمت فرمان چه بود  ** اندکی ز اسرار آن باید نمود 
  • Buyruğa uydun doğru. Fakat bu buyruğun hikmeti neydi? Onun sırlarından birazcığını göstermek gerek.
  • کاغ کاغ و نعره‌ی زاغ سیاه  ** دایما باشد به دنیا عمرخواه 
  • Kara kuzgunun gaa diye bağırması, dünyada daima uzun bir ömür istemesindendir.
  • هم‌چو ابلیس از خدای پاک فرد  ** تا قیامت عمر تن درخواست کرد 
  • İblis gibi tek ve pak Tanrı’dan kıyamete kadar dünya hayatını ister.