این بقاها از فناها یافتی ** از فنااش رو چرا برتافتی
Bu varlıkları yokluklardan buldun. Öyleyse neden yokluktan yüz çevirdin?
زان فناها چه زیان بودت که تا ** بر بقا چفسیدهای ای نافقا
O yokluktan ne ziyana uğradın ki varlığa yapıştın a yer faresi!
چون دوم از اولینت بهترست ** پس فنا جو و مبدل را پرست
Madem ki ikinci evvelkinden daha iyidir, yokluğu ara, insanı halden hale değiştirene tap.
صد هزاران حشر دیدی ای عنود ** تاکنون هر لحظه از بدو وجود
A inatçı, varlığa düştüğün demden beri şimdiye kadar her lahza yüz binlerce haşir gördün.
از جماد بیخبر سوی نما ** وز نما سوی حیات و ابتلا 800
Haberin yokken cemad aleminden yetişip gelişen nebat alemine geldin. Nebat aleminden de hayat ve iptila alemine düştün.
باز سوی عقل و تمییزات خوش ** باز سوی خارج این پنج و شش
Sonra tekrar güzelim akıl ve temyiz alemine gider, bu beş duyguyla altı cihet aleminden kurtulursun.
تا لب بحر این نشان پایهاست ** پس نشان پا درون بحر لاست
Bu ayak izleri, deniz kıyısına kadar gider. Sonra deniz içinde ayak izleri yok olur biter.
زانک منزلهای خشکی ز احتیاط ** هست دهها و وطنها و رباط
Çünkü kuruluk menzillerinde ihtiyat için köyler vardır, yurtlar vardır, konaklar vardır.
باز منزلهای دریا در وقوف ** وقت موج و حبس بیعرصه و سقوف
Deniz konakları da durup dinlenmeyen, sahası ve tavanı olmayan dalgalanmalardır.
نیست پیدا آن مراحل را سنام ** نه نشانست آن منازل را نه نام 805
O menzillerin nişanesi adı sanı yoktur.
هست صد چندان میان منزلین ** آن طرف که از نما تا روح عین
Nebat aleminden sırf ruh alemine kadar her iki konak arasında bunlar gibi yüzlerce konak vardır.
در فناها این بقاها دیدهای ** بر بقای جسم چون چفسیدهای
Yokluklarda bu varlığı gördün de nasıl beden varlığına böyle yapıştın?
هین بده ای زاغ این جان باز باش ** پیش تبدیل خدا جانباز باش
Kendine gel ey kuzgun, kendine gel de şu canı ver, doğan kuşu ol. Tanrı’nın halden hale döndürmesi karşısında canınla başınla oyna.
تازه میگیر و کهن را میسپار ** که هر امسالت فزونست از سه پار
Yeniyi al, eskiyi bırak. Çünkü her yılın, geçen üç yıldan daha artıştır daha üstün.
گر نباشی نخلوار ایثار کن ** کهنه بر کهنه نه و انبار کن 810
Hurma fidanı gibi ihsan sahibi olamazsam var, eskiyi eskiye kat ambarına yığ!
کهنه و گندیده و پوسیده را ** تحفه میبر بهر هر نادیده را
O eski, kokmuş ve pörsümüş şeyi körlere hediye et.
آنک نو دید او خریدار تو نیست ** صید حقست او گرفتار تو نیست
Yeniyi gören seni almaz. O Tanrı’ya av olur, sana tutulmaz.
هر کجا باشند جوق مرغ کور ** بر تو جمع آیند ای سیلاب شور
Ey kara ve tuzlu su, nerede kör kuş varsa bölük, bölük senin başına toplanır.
تا فزاید کوری از شورابها ** زانک آب شور افزاید عمی
Bu suretle de körlükleri artar. Çünkü kara su, körlüğü arttırır.
اهل دنیا زان سبب اعمیدلاند ** شارب شورابهی آب و گلاند 815
Dünya ehlinin bu sebeple gönül gözleri kördür; onlar, balçıkla bulanmış su içerler.
شور میده کور میخر در جهان ** چون نداری آب حیوان در نهان
Madem ki gizli bir alemde abıhayatın yok, şu halde kara ve tuzlu suyu ver, kötülüğü al bu alemde!
با چنین حالت بقا خواهی و یاد ** همچو زنگی در سیهرویی تو شاد
Bu halle bir de varlık istiyor, onu anıyorsun ha. Halbuki sen, zenci gibi kara yüzlü olmakla neşelisin.
در سیاهی زنگی زان آسوده است ** کو ز زاد و اصل زنگی بوده است
Zenci aslından öyle doğduğundan, aslından zenci olduğundan o kara renkten hoşlanır, rahattır.
آنک روزی شاهد و خوشرو بود ** گر سیهگردد تدارکجو بود
Fakat bir gün güzelleşse, güzel yüzlü bir hale gelse de sonra kararsa çaresini aramaya koyulur.
مرغ پرنده چو ماند در زمین ** باشد اندر غصه و درد و حنین 820
Uçar kuş, yeryüzünde kalsa derde, eleme düşer, feryat etmeye başlar.
مرغ خانه بر زمین خوش میرود ** دانهچین و شاد و شاطر میدود
Fakat ev kuşu, yeryüzünde güzelce yürür, yem toplar, neşeli bir halde dönüp dolaşır.
زآنک او از اصل بیپرواز بود ** وآن دگر پرنده و پرواز بود
Çünkü o aslında uçamaz, öbürü uçucudur.
قال النبی علیهالسلام ارحموا ثلاثا عزیز قوم ذل و غنی قوم افتقر و عالما یلعب به الجهال
Peygamber aleyhisselam “üç kişiye acıyın : bir kavmin aşağı bir hale düşen yücesine, yoksullaşan zenginine, cahillere oyuncak olan bilginine” dedi
گفت پیغامبر که رحم آرید بر ** جان من کان غنیا فافتقر
Peygamber, canım hakkı için dedi, yoksul düşen zengine,
والذی کان عزیزا فاحتقر ** او صفیا عالما بین المضر
Hor hakir bir hale gelen yüceye, yahut da bilgisizlikle şöhret kazanan Mudar kabilesinin arasına düşmüş saf ve temiz alime acıyın.
گفت پیغامبر که با این سه گروه ** رحم آرید ار ز سنگید و ز کوه 825
Peygamber dedi ki: Taş ve dağ bile olsanız bu üç bölük halka merhamet edin.
آنک او بعد از رئیسی خوار شد ** وآن توانگر هم که بیدینار شد
Çünkü o, başlıkta bulunduktan sonra hor oldu. Öbürü, zenginken yoksul düştü, parasız kaldı.
وآن سوم آن عالمی که اندر جهان ** مبتلی گردد میان ابلهان
Üçüncüsü de, alemde ahmak adamlar arasında belalara uğrayan alimdir.
زانک از عزت به خواری آمدن ** همچو قطع عضو باشد از بدن
Çünkü yücelikten horluğa düşmek, bedenden bir uzvu kesmektir.
عضو گردد مرده کز تن وا برید ** نو بریده جنبد اما نی مدید
Bedenden ayrılan uzuv, ölür, yeni kesilmiş uzuv bir müddet oynar, oynar ama bu hareket sürüp gitmez.
هر که از جام الست او خورد پار ** هستش امسال آفت رنج و خمار 830
Geçen yıl Elest kadehinden şarap içen, bu yıl baş ağrısına eza ve cefaya uğrar.
وآنک چون سگ ز اصل کهدانی بود ** کی مرورا حرص سلطانی بود
Köpek gibi bayağı olan kişide padişahlık hırsı ne gezer.
توبه او جوید که کردست او گناه ** آه او گوید که گم کردست راه
Suçu olan tövbe eder. Yolu kaybeden kişi ah eder.
قصهی محبوس شدن آن آهوبچه در آخر خران و طعنهی آن خران ببر آن غریب گاه به جنگ و گاه به تسخر و مبتلی گشتن او به کاه خشک کی غذای او نیست و این صفت بندهی خاص خداست میان اهل دنیا و اهل هوا و شهوت کی الاسلام بدا غریبا و سیعود غریبا فطوبی للغرباء صدق رسول الله
Ceylan yavrusunun eşekler ahırına düşüp mahpus olması , eşeklerin o gariple gah savaşarak gah alay ederek eğlenmeleri, gıdası olmayan kuru ot yemeye mecbur oluşu… Bu, Tanrı’nın has kulunun sıfatıdır, o da dünya, hava ve heves ve şehvet ehli arasında bu hale düşmüştür.”İslam garip başlar garip biter. Ne mutlu gariplere” denmiştir. Tanrı Peygamberi doğru söylemiştir.
آهوی را کرد صیادی شکار ** اندر آخر کردش آن بیزینهار
Avcının biri, bir ceylan tuttu. O merhametsiz herif, ceylanı ahıra kapattı.
آخری را پر ز گاوان و خران ** حبس آهو کرد چون استمگران
Ahır, öküzlerle, eşeklerle doluydu. O herif de ceylanı, zalimler gibi bu ahıra hapsetti.
آهو از وحشت به هر سو میگریخت ** او به پیش آن خران شب کاه ریخت 835
Ceylan, ürkekliğinden her yana kaçmakta idi. Avcı, geceleyin eşeklere saman veriyordu.
از مجاعت و اشتها هر گاو و خر ** کاه را میخورد خوشتر از شکر
Her öküz, her eşek, açlığından samanı şeker gibi yiyor, şekerden de hoş buluyordu.
گاه آهو میرمید از سو به سو ** گه ز دود و گرد که میتافت رو
Ceylan, gah bir yandan bir yana kaçıyor, gah tozdan, dumandan yüzünü çeviriyordu.
هرکرا با ضد خود بگذاشتند ** آن عقوبت را چو مرگ انگاشتند
Kimi, zıddı ile bir araya koyarlarsa onu, ölüm azabına uğratmış olurlar.
تا سلیمان گفت که آن هدهد اگر ** هجر را عذری نگوید معتبر
Süleyman da Hüthüt, gitmeye mecbur olduğuna dair kabul edilebilecek bir özür getirmezse,
بکشمش یا خود دهم او را عذاب ** یک عذاب سخت بیرون از حساب 840
Ya onu öldürürüm yahut da sayıya gelmez bir azaba uğratırım demişti.
هان کدامست آن عذاب این معتمد ** در قفص بودن به غیر جنس خود
Ey güvenilir kişi, düşün, o azap hangi azap? Kendi cinsinden olmayanlarla bir kafese kapatılmak!
زین بدن اندر عذابی ای بشر ** مرغ روحت بسته با جنسی دگر
Ey insan, bu kafeste azap içindesin. Can kuşun, seninle cins olmayanlara tutulmuş.
روح بازست و طبایع زاغها ** دارد از زاغان و چغدان داغها
Ruh, doğan kuşudur, tabiatlarsa kuzgundur. Doğan kuşu, kuzgunlarla baykuşlardan yaralanır.
او بمانده در میانشان زارزار ** همچو بوبکری به شهر سبزوار
İşte can kuşu da, Sebzvar şehrindeki Ebubekir gibi onların arasında zari, zari ağlayıp inleyerek kalakalmıştır.
حکایت محمد خوارزمشاه کی شهر سبزوار کی همه رافضی باشند به جنگ بگرفت اما جان خواستند گفت آنگه امان دهم کی ازین شهر پیش من به هدیه ابوبکر نامی بیارید
Muhammed Harzemşah’ın halkı tamamiyle Rafızi olan Sebzvarı savaşla alması, şehirlilerin aman dilemeleri, padişahın bu şehirden bana Ebubekir adlı birisini armağan verirseniz canınızı bağışlarım demesi
شد محمد الپ الغ خوارزمشاه ** در قتال سبزوار پر پناه 845
Muhammet Alp Ulug Harzemşah, tamamı ile mahvolmuş Sebzvar’lılarla savaşa gitmişti.