- 
		   صبر جملهی انبیا با منکران  ** کردشان خاص حق و صاحبقران    1410
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Peygamberlerin münkirlere sabretmesi onları Allah hassı yapmış , sahipkıran etmiştir.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    هر که را بینی یکی جامه درست  ** دانک او آن را به صبر و کسب جست 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Kimde bir düzgün esvap görsen bil ki onu sabretmek , uğraşıp kazanmakla elde etmiştir.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    هرکه را دیدی برهنه و بینوا  ** هست بر بیصبری او آن گوا 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Kimi aç , çıplak görürsen bu hali , sabırsızlığına tanıktır.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    هرکه مستوحش بود پر غصه جان  ** کرده باشد با دغایی اقتران 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Kim ürker , canı dertler içinde kalırsa mutlaka bir kötü kişiye arkadaşlık etmiştir.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    صبر اگر کردی و الف با وفا  ** ار فراق او نخوردی این قفا 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Eğer sabretsen ülfetine tahammül edip vefa göstersen sevdiğinden ayrılmaz , başını dövmezdin.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   خوی با حق نساختی چون انگبین  ** با لبن که لا احب الافلین    1415
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Balla sütün karıştığı gibi Allah huyuyla huylansaydın “Ben batanları sevmem” der,
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    لاجرم تنها نماندی همچنان  ** که آتشی مانده به راه از کاروان 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Kervandan arda kalmış ateş gibi yol üstünde yalnız başına kala kalmazdın.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    چون ز بیصبری قرین غیر شد  ** در فراقش پر غم و بیخیر شد 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Sabırsızlıktan Allah’dan başkasına eş oldun mu onun ayrılığıyla dertlenirsin , hayrın kalmaz.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    صحبتت چون هست زر دهدهی  ** پیش خاین چون امانت مینهی 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Sohbetin halis altınsa nasıl oluyor da haine emanet ediyorsun ?
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    خوی با او کن که امانتهای تو  ** آمن آید از افول و از عتو 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Allahyla düş kalk, onun huylarıyla huylan da emanetlerin zâyi olmaktan da emin olsun, eksilmekten de.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   خوی با او کن که خو را آفرید  ** خویهای انبیا را پرورید    1420
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Huyları yaratanın huyuyla huylan,peygamberlerin ahlâkını yetiştirip besleyen Allah’nın ahlâkına bürün.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    برهای بدهی رمه بازت دهد  ** پرورندهی هر صفت خود رب بود 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ona bir kuzu versen sana bir sürü bağışlar.Her sıfatı , kemale götüren zaten Allah’dır.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    بره پیش گرگ امانت مینهی  ** گرگ و یوسف را مفرما همرهی 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Kuzuyu kurda emniyet edebilir misin?Sakın kurtla Yusuf’u yoldaş etme.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گرگ اگر با تو نماید روبهی  ** هین مکن باور که ناید زو بهی 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Kurt kurnazlıktan gelir, tilkilenirse sakın aldanma , ondan iyilik gelmez.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    جاهل ار با تو نماید همدلی  ** عاقبت زحمت زند از جاهلی 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bilgisiz adam bir müddet seninle gönül arkadaşlığında bulunsa bile nihayet cahillikten sana bir zahım vurur.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   او دو آلت دارد و خنثی بود  ** فعل هر دو بیگمان پیدا شود    1425
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Onun iki aleti vardır, o hunsadır.Her iki aletinin işi , nihayet meydana çıkar.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    او ذکر را از زنان پنهان کند  ** تا که خود را خواهر ایشان کند 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Erlik aletini kadınlardan saklar, onlara bir kız kardeş olur.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    شله از مردان به کف پنهان کند  ** تا که خود را جنس آن مردان کند 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Erlerden de kadınlık aletini , eliyle örtüp gizler.Kendisini erkek gösterir.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گفت یزدان زان کس مکتوم او  ** شلهای سازیم بر خرطوم او 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Allah , “Onun gizli ayıbını meydana çıkarır, burnunun üstünde erlik aleti gibi gösteririz” de
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    تا که بینایان ما زان ذو دلال  ** در نیایند از فن او در جوال 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Gözü olan kullarımız o işvecinin hilelerine aldanıp çuvala girmezler” dedi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   حاصل آنک از هر ذکر ناید نری  ** هین ز جاهل ترس اگر دانشوری    1430
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Hâsılı her alet insanı erkek etmez. Eğer bilgin varsa kendine gel de bilgisizlikten kork.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    دوستی جاهل شیرینسخن  ** کم شنو کان هست چون سم کهن 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Tatlı sözlü cahil dostun sözlerine pek kapılma.O sözler eskimiş,yıllanmış zehire benzer.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    جان مادر چشم روشن گویدت  ** جز غم و حسرت از آن نفزویدت 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Anasının canı, gözümün nuru der ama günden güne artan duran dertten, hasretten başka bir şey vermez sana.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    مر پدر را گوید آن مادر جهار  ** که ز مکتب بچهام شد بس نزار 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - O ana, babaya açıkça, yavrucuğum mektepten bezdi, soldu sarardı der..
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    از زن دیگر گرش آوردیی  ** بر وی این جور و جفا کم کردیی 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Başka karından olsaydı ona bu kadar cefada bulunmazdın.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   از جز تو گر بدی این بچهام  ** این فشار آن زن بگفتی نیز هم    1435
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Doğrusunu istersen bu yavrucuk, senin oğlun olmasaydı ve ben doğurmasaydım, yine anası, bu sözü söylerdi!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    هین بجه زن مادر و تیبای او  ** سیلی بابا به از حلوای او 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Kendine gel, bu anadan , onun merhametinden kaç. Babanın sillesi, onun helvasından yeğdir.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    هست مادر نفس و بابا عقل راد  ** اولش تنگی و آخر صد گشاد 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ana nefistir…Baba da cömert akıl. Akla uyan önce daralır ama sonunda yüzlerce genişliğe uğrar.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    ای دهندهی عقلها فریاد رس  ** تا نخواهی تو نخواهد هیچ کس 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ey akılları ihsan eden Allah, feryada yetiş. Sen bir şey dilemezsen hiç kimse dilemez.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    هم طلب از تست و هم آن نیکوی  ** ما کییم اول توی آخر توی 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - İstek de sendedir, ihsan da. Biz kimiz ki? Evvel de sensin , âhır da.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   هم بگو تو هم تو بشنو هم تو باش  ** ما همه لاشیم با چندین تراش    1440
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Hem sen söyle, hem sen dinle, hem sen ol. Biz bunca malımız mülkümüzle yine hiçbir şey değiliz.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    زین حواله رغبت افزا در سجود  ** کاهلی جبر مفرست و خمود 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Yarabbi, bize tekliflerde bulundun, lûtfet de secdeye rağbetimizi artır;bize cebir tembelliğini gönderip şevkimizi söndürme.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    جبر باشد پر و بال کاملان  ** جبر هم زندان و بند کاهلان 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Cebir, kâmillerin kolu, kanadıdır.. Tembellerin bağı, zindanı.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    همچو آب نیل دان این جبر را  ** آب مومن را و خون مر گبر را 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bu cebri, Nil suyu gibi bil. Mümine sudur, kâfire kan.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    بال بازان را سوی سلطان برد  ** بال زاغان را به گورستان برد 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Kanat, doğan kuşlarını padişaha götürür, kuzgunları mezarlığa.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   باز گرد اکنون تو در شرح عدم  ** که چو پازهرست و پنداریش سم    1445
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Şimdi sen, yokluğu anlatmayı bırak. Çünkü panzehire benzer de zehir sanırsın.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    همچو هندوبچه هین ای خواجهتاش  ** رو ز محمود عدم ترسان مباش 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ey kapı yoldaşı, kendine gel. Hintli çocuk gibi yokluk Mahmudundan korkma sakın.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    از وجودی ترس که اکنون در ویی  ** آن خیالت لاشی و تو لا شیی 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Şimdi bürünmüş olduğun varlıktan kork. O varlık hayali bir şey değildir, sen de bir şey değilsin!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    لاشیی بر لاشیی عاشق شدست  ** هیچ نی مر هیچ نی را ره زدست 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Hiçbir şey olmayan bir şey, hiçbir şey olmayan bir şeye âşık olmuş; hiç var olmamış , hiç var olmamışın yolunu kesmiştir.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    چون برون شد این خیالات از میان  ** گشت نامعقول تو بر تو عیان 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bu hayaller, ortadan kalktı mı akla sığmaz şeylerin apaçık görünür sana!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
	      
		  
		  - 
		  لیس للماضین هم الموت انما لهم حسره الموت 
 
	      
	       
	      
	       
	      
		  - “Geçip gitmiş olanlara ölüm yüzünden elem ve sıkıntı yoktur; onlar ancak ellerinde olanı kaybettiler, ona acınırlar”
 
		  
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   راست گفتست آن سپهدار بشر  ** که هر آنک کرد از دنیا گذر    1450
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - 1450.İnsanların başbuğu doğru söylemiştir: “Dünyadan geçip giden kişinin
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    نیستش درد و دریغ و غبن موت  ** بلک هستش صد دریغ از بهر فوت 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ölüm yüzünden bir derdi, bir acısı yoktur.Elindekini kaçırdığından dolayı, yüzlerce acıya düşer.”
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    که چرا قبله نکردم مرگ را  ** مخزن هر دولت و هر برگ را 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Neden her devletin , her nimetin mahzeni olan ölümü kıble edinmedim?
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    قبله کردم من همه عمر از حول  ** آن خیالاتی که گم شد در اجل 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Şaşkınlığımdan bütün ömrümce hayalleri kıble edindim, onlar da ecel gelince kaybolup gittiler der.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    حسرت آن مردگان از مرگ نیست  ** زانست کاندر نقشها کردیم ایست 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - ölenlerin hasreti ölüm değildir. Neden suretlere kapıldık? Diye acınırlar.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   ما ندیدیم این که آن نقش است و کف  ** کف ز دریا جنبد و یابد علف    1455
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Bunların bir suretten, köpükten ibaret olduğunu görmedik. Halbuki köpük, denizden doğar, denizde gelişir ve hareket eder.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    چونک بحر افکند کفها را به بر  ** تو بگورستان رو آن کفها نگر 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Deniz , köpükleri karaya attı mı mezarlığa git de o köpükleri seyret!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    پس بگو کو جنبش و جولانتان  ** بحر افکندست در بحرانتان 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Nerde sizin hareketiniz, oynaşmanız? Deniz sizi mahvolmaya mı terk etti de.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    تا بگویندت به لب نی بل به حال  ** که ز دریا کن نه از ما این سال 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Onlar sana dille,dudakla değil de hal diliyle bu soruyu bize sorma, denize sor desinler.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    نقش چون کف کی بجنبد بی ز موج  ** خاک بی بادی کجا آید بر اوج 
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Köpük gibi olan suret de dalga olmadan nasıl oynar? Yel olmadıkça toprak nasıl olur da havalanır?