عضو حر شاخ تر و تازه بود ** میکشی هر سو کشیده میشود
Hür uzuv taze dala benzer. Ne yana çekersen eğilir.
گر سبد خواهی توانی کردنش ** هم توانی کرد چنبر گردنش
Dilersen ondan sepet, hatt3a çember bile yaparsın.
چون شد آن ناشف ز نشف بیخ خود ** ناید آن سویی که امرش میکشد
Fakat suyu çekildi mi, kökünden su almaz oldu, kurudu mu dilediğin gibi bükülmez.
پس بخوان قاموا کسالی از نبی ** چون نیابد شاخ از بیخش طبی
Kur’an’dan “Namaza kalksalar da üşenerek kalkarlar” âyetini okusana. Dal kökünden meme emmiyor ki.
آتشین است این نشان کوته کنم ** بر فقیر و گنج و احوالش زنم 2235
Bu alamet, taş gibidir. Kısa keseyim de yoksulu, definesini onun hallerini söyleyeyim.
آتشی دیدی که سوزد هر نهال ** آتش جان بین کزو سوزد خیال
Her fidanı yakan ateşi gördün ya. Hayali yakan can ateşini de seyret.
نه خیال و نه حقیقت را امان ** زین چنین آتش که شعله زد ز جان
Candan böyle bir ateş yalımlandı mı ne hayale aman vardır ne hakikate.
خصم هر شیر آمد و هر روبه او ** کل شیء هالک الا وجهه
O, her aslanın, her tilkinin düşmanıdır. “her şey helâk olur, ancak onun hakikati bâkidir.”
در وجوه وجه او رو خرج شو ** چون الف در بسم در رو درج شو
Onun hakikatine var, varlığından geç. “Bismi” deki elif gibi kelimede kaybol.
آن الف در بسم پنهان کرد ایست ** هست او در بسم و هم در بسم نیست 2240
O elif, Bismi’de gizlenmiştir. O, hem Bismi’de vardır, hem yoktur.
همچنین جملهی حروف گشته مات ** وقت حذف حرف از بهر صلات
Böyle ulanmak için hazfedildi mi kelimede yok olur.
از صلهست و بی و سین زو وصل یافت ** وصل بی و سین الف را بر نتافت
O, ulanma içindir, be harfiyle sin harfi, onunla birbirine ulanmıştır. Fakat be harfiyle sin harfinin ulanması, elifin bulanmasına razı olmaz.
چونک حرفی برنتابد این وصال ** واجب آید که کنم کوته مقال
Bu ulanmada, bu buluşmada bir harf bile sığmazsa artık sözü kısa kesmem lâzım benim.
چون یکی حرفی فراق سین و بیست ** خامشی اینجا مهمتر واجبیست
Bir harf bile sin’le be’yi ayırıyor. Burada susmak, en lüzumlu bir şey.
چون الف از خود فنا شد مکتنف ** بی و سین بی او همیگویند الف 2245
Elif, varlığından yok olmuştur ama o harfi olmaksızın da be’yle sin, elifi söyler durur.
ما رمیت اذ رمیت بی ویست ** همچنین قال الله از صمتش بجست
“Sen atmadın attığın vakit, o attı” âyeti Peygamberin varlığı olmadan inmiştir. Peygamber de kendi varlığından geçmiş, susmuş, Tanrı diliyle söylemeye koyulmuştur da ondan sonra “Allah dedi” demiştir.
تا بود دارو ندارد او عمل ** چونک شد فانی کند دفع علل
İlâç, ilâç olarak kaldıkça tesirsizdir. Fakat içildi, yendi de varlığından geçti mi tesir eder.
گر شود بیشه قلم دریا مداد ** مثنوی را نیست پایانی امید
Ormanlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa yine Mesnevi’nin biteceğini umma.
چارچوب خشتزن تا خاک هست ** میدهد تقطیع شعرش نیز دست
Toprak oldukça ve kerpiç dökücü, toprağı karıp dört sopadan meydana gelen kalıba döktükçe bu kitabın şiiri de uzar gider.
چون نماند خاک و بودش جف کند ** خاک سازد بحر او چون کف کند 2250
Hatt3a toprak kalmasa, yapılan kerpiç kurusa yine onun denizi coşar, köpürür... Köpüklerden toprak düzer.
چون نماند بیشه و سر در کشد ** بیشهها از عین دریا سر کشد
Orman kalmasa, ağaçlar tükense ormanlık, bu sefer denizin içinden biter, baş gösterir.
بهر این گفت آن خداوند فرج ** حدثوا عن بحرنا اذ لا حرج
Onun için sıkıntıları gideren o zat, “Bizim denizimizden zuhur eden sözleri rivayet edin. Bu hususta size bir teklif yoktur” dedi.
باز گرد از بحر و رو در خشک نه ** هم ز لعبت گو که کودکراست به
Denizden dön, yüzünü karaya ko. Oyundan oyuncaktan bahset, çocuğa bu daha iyi!
تا ز لعبت اندک اندک در صبا ** جانش گردد با یم عقل آشنا
Çocukluğunda oyunla oynarsa da yavaş yavaş akıl denizine âşina olur, o denize dalar, yüzer.
عقل از آن بازی همییابد صبی ** گرچه با عقلست در ظاهر ابی 2255
Çocuk, oyunla akıllanır, oynaya oynaya aklı başına gelir onun. Oyun, görünüşte akla uymaz ama iş böyledir işte:
کودک دیوانه بازی کی کند ** جزو باید تا که کل را فی کند
Deli çocuk, oyun oynar mı? Cüzü lâzım ki külle dönsün.
رجوع کردن به قصهی قبه و گنج
Kubbe ve define hikâyesi
نک خیال آن فقیرم بیریا ** عاجز آورد از بیا و از بیا
İşte o yoksulun hayali, riyasız olarak gel, gel demekle beni âciz bıraktı.
بانگ او تو نشنوی من بشنوم ** زانک در اسرار همراز ویم
Onun sesini sen duymazsın ama ben duyarım. Çünkü gizlilik âleminde onun sırdaşıyım ben.
طالب گنجش مبین خود گنج اوست ** دوست کی باشد به معنی غیر دوست
Onu define arıyor sanma. Define kendisi. Dost, mânada dosttan başka bir şey olabilir mi?
سجده خود را میکند هر لحظه او ** سجده پیش آینهست از بهر رو 2260
Her lâhza o, kendisine secde etmede. Yüzünü görmek için önüne bir ayna koymuş secde ediyor.
گر بدیدی ز آینه او یک پشیز ** بیخیالی زو نماندی هیچ چیز
Aynada hakikati bir habbecik görseydi ondan bir hayalden başka bir şey kalmazdı.
هم خیالاتش هم او فانی شدی ** دانش او محو نادانی شدی
Hayalleri de yok olurdu, kendisi de. Bilgisi, bilgisizlikte mahvolmak olurdu.
دانشی دیگر ز نادانی ما ** سر برآوردی عیان که انی انا
Bizim bilgisizliğimizden başka bir bilgi, şüphe yok ki benim diye apaçık baş gösterirdi.
اسجدوا لادم ندا آمد همی ** که آدمید و خویش بینیدش دمی
Âdem’e secde edin diye ses gelip durmada. Âdem’seniz bir an olsun kendinizi görün!
احولی از چشم ایشان دور کرد ** تا زمین شد عین چرخ لاژورد 2265
Bu ses, meleklerin gözünden şaşılığı giderdi de yeryüzü, onlarca lâcivert gökyüzünün aynı oldu.
لا اله گفت و الا الله گفت ** گشت لا الا الله و وحدت شکفت
Tanrı’dan başka tapacak yoktur dedi, tapacak yalnız Tanrı’dır demekle ondan başka varlık yoktur demiş oldu ve birlik açıldı.
آن حبیب و آن خلیل با رشد ** وقت آن آمد که گوش ما کشد
O dostun, o doğru yolu bulmuş sevgilinin kulağımızı çekmesi zamanı geldi.
سوی چشمه که دهان زینها بشو ** آنچ پوشیدیم از خلقان مگو
Kulağımızı tutup çeşmeye götürerek ağzını burada, bu suyla yıka, halktan gizlediğin şeyleri söyleme demesinin tam vakti.
ور بگویی خود نگردد آشکار ** تو به قصد کشف گردی جرمدار
Fakat söylesen de o meydana çıkmaz ki. Yalnız sen açmayı kastetmekle suçlu olursun, o kadar.
لیک من اینک بریشان میتنم ** قایل این سامع این هم منم 2270
Fakat ben, onların etrafında dönüp duruyorum işte. Bunu söyleyen de benim dinleyen de.
صورت درویش و نقش گنج گو ** رنج کیشاند این گروه از رنج گو
Yoksulun ve definenin suretini söyle. Bunlar, eziyet çekenlerdir, o eziyeti anlat bakalım!
چشمهی راحت بریشان شد حرام ** میخورند از زهر قاتل جامجام
Rahmet çeşmesi, onlara haram oldu. Öldürücü zehri kadeh kadeh içiyorlar.
خاکها پر کرده دامن میکشند ** تا کنند این چشمهها را خشکبند
Eteklerine toprak doldurmuşlar, şu kaynakları doldurmaya geliyorlar.
کی شود این چشمهی دریامدد ** مکتنس زین مشت خاک نیک و بد
Denizden yardım gören bu kaynak, şu iyi kötü bir avuç toprağın çalışıp çabalaması ile dolar mı hiç?
لیک گوید با شما من بستهام ** بیشما من تا ابد پیوستهام 2275
Fakat sizi bıraktım, size karşı kurudum, ebediyen de akmayacağım der…
قوم معکوساند اندر مشتها ** خاکخوار و آب را کرده رها
Halk, iştah bakımından ters tabiatlıdır. Öyleleri vardır ki suyu bırakır, içmez de toprak yer.
ضد طبع انبیا دارند خلق ** اژدها را متکا دارند خلق
Halk peygamberlerin tabiatlarına zıttır, tutar ejderhaya dayanır.
چشمبند ختم چون دانستهای ** هیچ دانی از چه دیده بستهای
Tanrı’nın göze mühür vurmasını, gözü kapatmasını bildin, fakat neden göz yumdun, bunu da bildin mi?
بر چه بگشادی بدل این دیدهها ** یک به یک بس البدل دان آن ترا
Gözünü yumdun da onun yerine şu gözlerini neye açtın? Bir bir, bil ki kapadığın gözün yerine gelen kötü gözlerdir onlar.
لیک خورشید عنایت تافتهست ** آیسان را از کرم در یافتهست 2280
Fakat inayet güneşi parlayıp doğmuş, ümidini kesenlere lûtfetmiştir.