تا نگردد رازهای غیب فاش ** تا نگردد منهدم عیش و معاش
Gayp sırları faş olmasın. Şu hayat, şu geçim yıkılmasın diye bizi söyletmiyorlar.
تا ندرد پردهی غفلت تمام ** تا نماند دیگ محنت نیمخام
Gaflet perdesi tamamıyla yırtılmasın, mihnet tenceresi yarı ham kalmasın diye susturdular bizi.
ما همه گوشیم کر شد نقش گوش ** ما همه نطقیم لیکن لب خموش
Kulağımız kalmadı ama baştan ayağa kulağız. Ağzımız söylemiyor, dudağımız yok ama baştanbaşa sözüz.
هر چه ما دادیم دیدیم این زمان ** این جهان پردهست و عینست آن جهان 3530
Ne verdiysek burada bulduk şimdi. Bu âlem perdedir, o âlemse asıl hakikî âlem.
روز کشتن روز پنهان کردنست ** تخم در خاکی پریشان کردنست
Ekim günü, ektiğini gizleme günüdür; tohumu toprağa saçma günüdür.
وقت بدرودن گه منجل زدن ** روز پاداش آمد و پیدا شدن
Devşirme vaktiyse ektiğinin zuhur ettiği gündür. O gün mükâfat günü, ettiğini bulma günüdür.
گفتن خواجه در خواب به آن پایمرد وجوه وام آن دوست را کی آمده بود و نشان دادن جای دفن آن سیم و پیغام کردن به وارثان کی البته آن را بسیار نبینند وهیچ باز نگیرند و اگر چه او هیچ از آن قبول نکند یا بعضی را قبول نکند هم آنجا بگذارند تا هر آنک خواهد برگیرد کی من با خدا نذرها کردم کی از آن سیم به من و به متعلقان من حبهای باز نگردد الی آخره
Muhtesibin, rüyada Kethüdaya, adamın borçlarını ödeme yolunu göstermesi, definesinin yerini bildirip mirasçılarına da “ Şöyle bir adam gelecek, ne alırsa çoğumsamayın, geri almayın. Hattâ kabul etmez, yahut bir kısmını almak istemezse bile siz o defineden bir şey almayın. Dilediğini, dilediği kadar alsın. Çünkü ben o defineden benim ve akrabamın bir habbe dahi almayacağına dair Tanrıya nezirlerde bulundum.” dediğini haber vermesi
بشنو اکنون داد مهمان جدید ** من همی دیدم که او خواهد رسید
Şimdi benden, o yeni konuğa edeceğin ihsanları duy. Onun gelip çatacağını görüp duruyordun.
من شنوده بودم از وامش خبر ** بسته بهر او دو سه پاره گهر
Onun borcundan haberim vardı. Onun için iki üç mücevher hazırlamıştım.
که وفای وام او هستند و بیش ** تا که ضیفم را نگردد سینه ریش 3535
Onların değeri, borcuna yeter de artar bile. Konuğum, dertlenmesin diye bu işe girişmiştim.
وام دارد از ذهب او نه هزار ** وام را از بعض این گو بر گزار
Onun dokuz bin altın borcu var. Ona de ki: Borcunu bunların bir kısmıyla öde.
فضله ماند زین بسی گو خرج کن ** در دعایی گو مرا هم درج کن
Bir hayli para artar, onları harca, beni de duadan unutma.
خواستم تا آن به دست خود دهم ** در فلان دفتر نوشتست این قسم
Onu kendi elimle vermeyi isterdim. Filân deftere de bunu yazmışımdır.
خود اجل مهلت ندادم تا که من ** خفیه بسپارم بدو در عدن
Fakat ecel mühlet vermedi ki ona Aden incilerini gizlice vereyim.
لعل و یاقوتست بهر وام او ** در خنوری و نبشته نام او 3540
O lâal ve yakutları, bir şeye sardım. Onlar, o garibin borcu için sakladığım şeylerdir, üstünde de onun adı yazılıdır.
در فلان طاقیش مدفون کردهام ** من غم آن یار پیشین خوردهام
Filân kemerin altına gömdüm. O dostun gamını, önceden yedim ben.
قیمت آن را نداند جز ملوک ** فاجتهد بالبیع ان لا یخدعوک
Onların değerini Padişahlardan başka kimsecikler bilmez.Satarken dikkat et, aldatmasınlar seni.
در بیوع آن کن تو از خوف غرار ** که رسول آموخت سه روز اختیار
Aldanmadan korkuyorsan bir şeyi alırken Peygamberin öğrettiği gibi üç günlüğüne muhayyer olarak al.
از کساد آن مترس و در میفت ** که رواج آن نخواهد هیچ خفت
Onların kesada düşeceğinden, değerlerinin düşkün olacağından korkma. Onun revacı hiç geçmez.
وارثانم را سلام من بگو ** وین وصیت را بگو هم مو به مو 3545
Mirasçılarıma da selâm söyle benden. Bu vasiyeti de kıldan kıla onlara anlat.
تا ز بسیاری آن زر نشکهند ** بیگرانی پیش آن مهمان نهند
O altınların çokluğuna kapılmasınlar.Hepsini o konuğun önüne yığsınlar.
ور بگوید او نخواهم این فره ** گو بگیر و هر که را خواهی بده
Bu kadarını istemem derse al, dilediğine ver desinler.
زانچ دادم باز نستانم نقیر ** سوی پستان باز ناید هیچ شیر
Ben verdiğimden bir habbe bile geri almam. Memeden çıkan süt, bir daha gerisin geriye memeye girmez.
گشته باشد همچو سگ قی را اکول ** مسترد نحله بر قول رسول
Verdiğini geri alan, Peygamberin sözüne göre köpek gibi kusmuğunu yemiş olur.
ور ببندد در نباید آن زرش ** تا بریزند آن عطا را بر درش 3550
Bana lâzım değil diye kapısını örter, o altını kabul etmezse altınları götürüp onun kapısına döksünler.
هر که آنجا بگذرد زر میبرد ** نیست هدیهی مخلصان را مسترد
Kim oraya uğrarsa o altınları alsın, götürsün. İhlâs sahibi kimseler hediye ettikleri şeyi geri almazlar.
بهر او بنهادهام آن از دو سال ** کردهام من نذرها با ذوالجلال
Ben o parayı o mücevherleri iki yıl önce onun için koydum, ululuk ıssı Tanrı’ya böyle nezirde bulundum.
ور روا دارند چیزی زان ستد ** بیست چندان خو زیانشان اوفتد
Mirasçılarım ondan bir şey almak isterler. Bunu caiz görürlerse aldıklarının yirmi misli ziyana girerler.
گر روانم را پژولانند زود ** صد در محنت بریشان بر گشود
Gönlümü incitmeden çekinmezlerse onlara yüzlerce mihnet kapısı açıktır.
از خدا اومید دارم من لبق ** که رساند حق را در مستحق 3555
Tanrı’dan tatlı dillerle dilerim ve umarım ki hakkı, müstahak olana ulaştırır.