- 
		    من نجویم زین سپس راه اثیر  ** پیر جویم پیر جویم پیر پیر 
- Ben bundan böyle esir yolunu aramam. Pir ararım, pir ararım, pir!
- 
		   پیر باشد نردبان آسمان  ** تیر پران از که گردد از کمان    4125
- Göklerin merdiveni pirdir. Ok, nereden fırlar, havalanır? Yaydan.
- 
		    نه ز ابراهیم نمرود گران  ** کرد با کرکس سفر بر آسمان 
- O ağır gövdeli Nemrut, İbrahim’in yüzünden gerkes kuşiyle beraber göklere sefer etmedi mi?
- 
		    از هوا شد سوی بالا او بسی  ** لیک بر گردون نپرد کرکسی 
- Bir hayli yücelere çıktı ama herkes bu gökten yukarıya çıkamaz ki.
- 
		    گفتش ابراهیم ای مرد سفر  ** کرکست من باشم اینت خوبتر 
- İbrahim ona dedi ki: Ey yolcu er, adamın ben olursam, bana uyarsan, bu sana daha iyidir.
- 
		    چون ز من سازی به بالا نردبان  ** بی پریدن بر روی بر آسمان 
- Yücelere çıkmak için beni merdiven edinirsen uçmaksızın gökyüzüne çıkarsın.
- 
		   آنچنان که میرود تا غرب و شرق  ** بی ز زاد و راحله دل همچو برق    4130
- Hani gönlün, ekmeksiz, azıksız şimşek gibi batıdan ta doğuya dek gidişi gibi.
- 
		    آنچنان که میرود شب ز اغتراب  ** حس مردم شهرها در وقت خواب 
- Hani gün battıktan sonra insanların duygularının geceleyin uykuda şehirleri gezip tozduğu gibi.
- 
		    آنچنان که عارف از راه نهان  ** خوش نشسته میرود در صد جهان 
- Hani arifin oturup durduğu halde gizli bir yoldan yüzlerce aleme gittiği gibi.
- 
		    گر ندادستش چنین رفتار دست  ** این خبرها زان ولایت از کیست 
- Böyle gidiş mümkün değilse o ilden gelen bu haberler, kimden geliyor öyleyse?
- 
		    این خبرها وین روایات محق  ** صد هزاران پیر بر وی متفق 
- Bu haberlerde, bu dosdoğru rivayetlerde yüz binlerce pir ittifak etmiştir.
- 
		   یک خلافی نی میان این عیون  ** آنچنان که هست در علم ظنون    4135
- Bu kaynaklarda, öyle zanla kurulmuş bilgilerde olduğu gibi türlü, türlü değil, bir tane bile aykırı şey yoktur.
- 
		    آن تحری آمد اندر لیل تار  ** وین حضور کعبه و وسط نهار 
- O arayış, karanlık gecede kıble arayışına benzer. Buysa öyle bir haldir ki gün ortası, Kabe de işte orada durup durmada.
- 
		    خیز ای نمرود پر جوی از کسان  ** نردبانی نایدت زین کرکسان 
- Kalk ey Nemrut, adamları kanat edin. Bu gerkesler, sana merdiven olamaz.
- 
		    عقل جزوی کرکس آمد ای مقل  ** پر او با جیفهخواری متصل 
- Ey zayıf adam, cüzi akıl gerkese benzer. O daima leş yer de öyle uçar.
- 
		    عقل ابدالان چو پر جبرئیل  ** میپرد تا ظل سدره میل میل 
- Abdal’ların aklıysa Cebrail’in kanadı gibidir. Mil ,mil yol alır ta sidre gölgesine uçar.
- 
		   باز سلطانم گشم نیکوپیم  ** فارغ از مردارم و کرکس نیم    4140
- Ben padişahın doğanıyım. Güzelim, izim kutlu. Ben leşe aldırış bile etmem, gerkes değilim ben.
- 
		    ترک کرکس کن که من باشم کست  ** یک پر من بهتر از صد کرکست 
- Gergesi bırak, senin adamın ben olayım. Benim bir kanadım yüzlerce gerkesten iyidir.
- 
		    چند بر عمیا دوانی اسپ را  ** باید استا پیشه را و کسپ را 
- Niceye bir körce at koşturup duracaksın? Sanat için de usta gerek, kazanç için de.
- 
		    خویشتن رسوا مکن در شهر چین  ** عاقلی جو خویش از وی در مچین 
- Kendini Çin ülkesinde rezil etme. Bir akıllı er, ara, ondan ayrılma.
- 
		    آن چه گوید آن فلاطون زمان  ** هین هوا بگار و رو بر وفق آن 
- O zamanın Eflatunu ne derse ona uy. Kendine gel, heva ve hevesi bırak, onun dileğince hareket et.
- 
		   جمله میگویند اندر چین به جد  ** بهر شاه خویشتن که لم یلد    4145
- Çin ülkesinde herkes inanarak ve kuvvetle padişahımız, anadan doğmamıştır;
- 
		    شاه ما خود هیچ فرزندی نزاد  ** بلک سوی خویش زن را ره نداد 
- Onun hiçbir oğlu yoktur. Hatta bir kadını bile kendisine yaklaştırmamıştır der.
- 
		    هر که از شاهان ازین نوعش بگفت  ** گردنش با تیغ بران کرد جفت 
- Padişahlar hakkında oğlu, kızı vardır diyen, boynunu keskin kılıca eş etmiştir.
- 
		    شاه گوید چونک گفتی این مقال  ** یا بکن ثابت که دارم من عیال 
- Padişahsa madem ki der; bu sözü söyledin, karım olduğunu ispat et;
- 
		    مر مرا دختر اگر ثابت کنی  ** یافتی از تیغ تیزم آمنی 
- Kızım olduğunu ispat ettin mi keskin kılıcımdan emin olursun.
- 
		   ورنه بی شک  من  ببرم حلق تو ** بر کشم از صوفی جان دلق تو   4150
- Yahut da şüphe etme ki senin boynunu keserim. Canından hırkanı çeker çıkarırım!
- 
		    سر نخواهی برد هیچ از تیغ تو ** ای بگفته لاف کذب آمیغ تو
- 
		    بنگر ای از جهل گفته ناحقی  ** پر ز سرهای بریده خندقی 
- Ey bilgisizlikten batıl sözler söyleyip duran! Kesik başlarla dolu olan hendeği gör.
- 
		    خندقی از قعر خندق تا گلو  ** پر ز سرهای بریده زین غلو 
- Bu gürültü yüzünden dibinden ta ağzına kadar kesik başlarla doludur bu hendek.
- 
		    جمله اندر کار این دعوی شدند  ** گردن خود را بدین دعوی زدند 
- Bu başların sahipleri hep bu işe giriştiler; bu dava yüzünden başlarını verdiler.
- 
		   هان ببین این را به چشم اعتبار  ** این چنین دعوی میندیش و میار    4155
- Kendine gel de ibret gözünü aç, bunları gör; böyle bir davaya girişmeye kalkma.
- 
		    تلخ خواهی کرد بر ما عمر ما  ** کی برین میدارد ای دادر ترا 
- Kardeş, sen bu işe giriştin ama ömrümüzü bize zehir edeceksin.
- 
		    گر رود صد سال آنک آگاه نیست  ** بر عما آن از حساب راه نیست 
- Birisi, körlükle ve bilmeden yüzyıl yürürse o aştığı yol, yoldan sayılmaz.
- 
		    بیسلاحی در مرو در معرکه  ** همچو بیباکان مرو در تهلکه 
- Silahsız savaşa gitme. Korkusuzlar gibi tehlikeye atılma.
- 
		    این همه گفتند و گفت آن ناصبور  ** که مرا زین گفتهها آید نفور 
- Kardeşleri, bu sözler söylediler ama o sabırsız şehzade dedi ki: Bana bu sözlerden nefret geliyor.
- 
		   سینه پر آتش مرا چون منقل است  ** کشت کامل گشت وقت منجل است    4160
- Göğüs ateşle dolu bir mangala benziyor. Ekin kemale geldi artık orak zamanı.
- 
		    صدر را صبری بد اکنون آن نماد  ** بر مقام صبر عشق آتش نشاند 
- Gönülde bir sabır vardı, şimdi o da kalmadı. Sabrın yerine aşk gelip oturdu.
- 
		    صبر من مرد آن شبی که عشق زاد  ** درگذشت او حاضران را عمر باد 
- Aşkın doğduğu gece sabrım öldü. O ölüp gitti. Tanrı sizlere ömür versin.
- 
		    ای محدث از خطاب و از خطوب  ** زان گذشتم آهن سردی مکوب 
- Ey söz söyleyen! Ben söz söylemeden de geçtim, dinlemeden de. Artık soğuk demir döğmeye kalkışma.
- 
		    سرنگونم هی رها کن پای من  ** فهم کو در جملهی اجزای من 
- Hey gidi hey… Ben, baş aşağı gelmişim, ayağımı bırak benim. Nerde benim bedenimin cüzlerinde bir akıllı fikir?
- 
		   اشترم من تا توانم میکشم  ** چون فتادم زار با کشتن خوشم    4165
- Ben deveyim, gücüm yettikçe yük çekerim. Düştüm mü kesilmem daha yeğ.
- 
		    پر سر مقطوع اگر صد خندق است  ** پیش درد من مزاج مطلق است 
- Kesik başlarla dolu yüzlerce hendek olsa benim derdime karşı ancak bir eğlencedir bu.
- 
		    من نخواهم زد دگر از خوف و بیم  ** این چنین طبل هوا زیر گلیم 
- Artık ben heva ve heves davulunu korkumdan kilim altında çalmayacağım.
- 
		    من علم اکنون به صحرا میزنم  ** یا سراندازی و یا روی صنم 
- Ben artık sahraya bayrak dikeceğim. Ya başımı vereceğim, ya sevgiliyi göreceğim.
- 
		    حلق کو نبود سزای آن شراب  ** آن بریده به به شمشیر و ضراب 
- O şarabı içmeye layık olmayan boğazın kılıçlarla, hançerlerle kesilmesi daha iyi.
- 
		   دیده کو نبود ز وصلش در فره  ** آن چنان دیده سپید کور به    4170
- Onun vuslatıyla aydınlanmayan gözün, ağarması kör olması daha yeğ.
- 
		    گوش کان نبود سزای راز او  ** بر کنش که نبود آن بر سر نکو 
- Onun sırrına mahrem olmayan kulağı kökünden kopar. O başta hoş görünmez.
- 
		    اندر آن دستی که نبود آن نصاب  ** آن شکسته به به ساطور قصاب 
- O cömertliğe sahip olmayan elin kasap satırıyla kırılması daha hoş.
- 
		    آنچنان پایی که از رفتار او  ** جان نپیوندد به نرگس زار او 
- Onun yürüyüşüne can vermeyen, onun nerkis bahçesine canla başla gitmeyen ayak yok mu?