تا ندزدد مرکبت را نیز هم ** پاس دار این مرکبت را دم به دم
Aman şu atımı gözet de hırsız çalmasın.
حکایت آن شخص کی دزدان قوج او را بدزدیدند و بر آن قناعت نکرد به حیله جامههاش را هم دزدیدند
Hırsızlar,birisinin koçunu çaldılar.Onunla kanaat etmediler de elbisesini çaldılar.
آن یکی قج داشت از پس میکشید ** دزد قج را برد حبلش را برید
Birisinin bir koçu vardı. Boynuna bir ip bağlamış, ardından çekip götürüyordu. Bir hırsız geldi, ipini kesip koçu götürdü.
چونک آگه شد دوان شد چپ و راست ** تا بیابد کان قج برده کجاست
Adam haberdar olunca, koçu nereye götürdü diye sağa sola koşmaya başladı.
بر سر چاهی بدید آن دزد را ** که فغان میکرد کای واویلتا
Hırsızın bir kuyu başında eyvahlar olsun diye feryadetmekte olduğunu gördü.
گفت نالان از چی ای اوستاد ** گفت همیان زرم در چه فتاد 470
Dedi ki: Üstat, neden feryat ediyorsun? Hırsız, kuyuya altın torbam düştü.
گر توانی در روی بیرون کشی ** خمس بدهم مر ترا با دلخوشی
Çıkarabilirsen sana gönül hoşluğu ile beşte birini veririm.
خمس صد دینار بستانی به دست ** گفت او خود این بهای ده قجست
Yüz altının beşte birine sahip olursun dedi.Adam, bu tam on koçun değeri.
گر دری بر بسته شد ده در گشاد ** گر قجی شد حق عوض اشتر بداد
Bir kapı kapandıysa on kapı açıldı. Bir koç gittiyse Allah, ona karşılık bir deve ihsan etti ,deyip ;
جامهها بر کند و اندر چاه رفت ** جامهها را برد هم آن دزد تفت
Elbisesini çıkarttı, kuyuya indi. Hırsız da derhal elbiselerini alıp kaçtı.
حازمی باید که ره تا ده برد ** حزم نبود طمع طاعون آورد 475
Yolu köye çıkaracak bir tedbir gerek. Yoksa insana tamah tohumunu getiren tedbire tedbir demezler.
او یکی دزدست فتنهسیرتی ** چون خیال او را بهر دم صورتی
Tamah huyu fitneden ibaret bir hırsızdır ama hayal gibi her an bir surete bürünür.
کس نداند مکر او الا خدا ** در خدا بگریز و وا ره زان دغا
Onun hilesini Allah’dan da başka kimse bilmez.Allah’ya kaç da o alçaktan kurtul!
مناظرهی مرغ با صیاد در ترهب و در معنی ترهبی کی مصطفی علیهالسلام نهی کرد از آن امت خود را کی لا رهبانیة فی الاسلام
Mustafa aleyhisselâm “İslâmda rahiplik yoktur” buyurmuştur . Bu esasa göre kuşun , avcıyla konuşup,görüşmesi
مرغ گفتش خواجه در خلوت مهایست ** دین احمد را ترهب نیک نیست
Kuş dedi ki: Azizim, halvette oturma. Ahmed’in dininde rahiplik iyi değildir.
از ترهب نهی کردست آن رسول ** بدعتی چون در گرفتی ای فضول
Peygamber, rahipliği nehyetti. Sen, nasıl oldu da böyle bid’ate kapıldın.
جمعه شرطست و جماعت در نماز ** امر معروف و ز منکر احتراز 480
Cuma namazını kılmak, namazı cemaatle eda etmek, halka iyilik yapmalarını, Allah buyruklarını tutmalarını emretmek, kötülükte bulunmaktan çekinmek lâzım.
رنج بدخویان کشیدن زیر صبر ** منفعت دادن به خلقان همچو ابر
Kötü huyluların zahmetlerini çekip sabretmek, bulut gibi halka menfaatli olmak gerek.
خیر ناس آن ینفع الناس ای پدر ** گر نه سنگی چه حریفی با مدر
“İnsanların hayırlısı halka faydalı olanıdır” babacığım. Taş değilsen taşla toprakla işin ne?
در میان امت مرحوم باش ** سنت احمد مهل محکوم باشد
Acınmış, Allah rahmetine erişmiş ümmetin arasında ol. Ahmed’in sünnetini bırakma, ona mahkûm et kendini.
گفت عقل هر که را نبود رسوخ ** پیش عاقل او چو سنگست و کلوخ
Adam dedi ki: Aklı tam olmayan, akıllı kişinin yanında taşa kerpice benzer.
چون حمارست آنک نانش امنیتست ** صحبت او عین رهبانیتست 485
Ekmek isteğine düşen, eşekten farksızdır. Onunla konuşup görüşmek rahipliğin ta kendisidir.
زانک غیر حق همه گردد رفات ** کل آت بعد حین فهو آت
Çünkü Haktan başka ne varsa hepsi mahvolur gider. Her gelecek, bir müddet sonra gelir, olacak olur.
حکم او هم حکم قبلهی او بود ** مردهاش خوان چونک مردهجو بود
Adam olmayan kişinin hükmü de, kıblesine benzer. O ölüyü arayıp durur, var onu da ölü say sen.
هر که با این قوم باشد راهبست ** که کلوخ و سنگ او را صاحبست
Böyle adamlarla düşüp kalkan da rahiptir. Çünkü düşüp kalktığı adamlar, taştan, kerpiçten başka bir şey değildir.
خود کلوخ و سنگ کس را ره نزد ** زین کلوخان صد هزار آفت رسد
Hattâ onlar taştan, kerpiçten de beterdir. Çünkü taş ve kerpiç, kimsenin yolunu vurmaz. Halbuki bu kerpiçlerden insana yüz binlerce zarar gelir.
گفت مرغش پس جهاد آنگه بود ** کین چنین رهزن میان ره بود 490
Kuş, iyi ama dedi, asıl savaş, yolda böyle yol vuranlar olunca savaştır.
از برای حفظ و یاری و نبرد ** بر ره ناآمن آید شیرمرد
Aslan gibi olan er, halkı korumak, onlara yardım etmek ve düşmanla savaşmak için emin olmayan yola gelir.
عرق مردی آنگهی پیدا شود ** که مسافر همره اعدا شود
Erlik, yolcu düşmanla çatıştığı zaman meydana çıkar.
چون نبی سیف بودست آن رسول ** امت او صفدرانند و فحول
Peygamber, kılıçla gönderildi, ümmeti de saflar yaran er bir ümmettir.
مصلحت در دین ما جنگ و شکوه ** مصلحت در دین عیسی غار و کوه
Bizim dinimiz de iş, savaştadır. İsa dininde mağaraya, dağa çekilip ibadette.
گفت آری گر بود یاری و زور ** تا به قوت بر زند بر شر و شور 495
Adam dedi ki: Evet ama insanda güç kuvvet varsa, kötülüklere karşı durabilirse.
چون نباشد قوتی پرهیز به ** در فرار لا یطاق آسان بجه
Kuvvet olmayınca çekinmek daha doğru. Takatin yetmeyeceği şeyden kaçmak daha yerinde bir iş.
گفت صدق دل بباید کار را ** ورنه یاران کم نیاید یار را
Kuş, işe sarılmak için dedi, yüreğin doğru olması gerek. Yoksa insanın dostu eksik olmaz.
Sen dost ol da sayısız dost gör. Fakat dost olmazsan dostsuz, yardımsız kala kalırsın.
دیو گرگست و تو همچون یوسفی ** دامن یعقوب مگذار ای صفی
Şeytan kurttur, sen de Yusuf’a benzersin. Ey temiz er, sakın Yakup’un eteğini bırakma.
گرگ اغلب آنگهی گیرا بود ** کز رمه شیشک به خود تنها رود 500
Kurt, çok defa, sürüden bir kuzu, yalnız başına bir yol tutup ayrıldı mı onu kapar,yer.
آنک سنت یا جماعت ترک کرد ** در چنین مسبع نه خون خویش خورد
Sünneti ve topluluğu bırakan kişi, yırtıcı hayvanlarla dopdolu olan böyle bir yerde kendi kanını dökmez de ne yapar?
هست سنت ره جماعت چون رفیق ** بیره و بییار افتی در مضیق
Sünnet yoldur, topluluk da yoldaşa benzer. Yolsuz yoldaşsız oldun mu bu daracık yerde helâk oldun gitti.
همرهی نه کو بود خصم خرد ** فرصتی جوید که جامهی تو برد
Akla düşman olan yoldaş, yoldaş değildir. O, bir fırsat arar ki elbiseni alıp götürsün.
میرود با تو که یابد عقبهای ** که تواند کردت آنجا نهبهای
Seninle beraber gider, gider ama bir aşılmaz bele, boğaza gelsin de varını yoğunu yağma etsin diye.
یا بود اشتردلی چون دید ترس ** گوید او بهر رجوع از راه درس 505
Yahut da o yoldaş dediğin kimse görünüşte cesurdur fakat hakikatte korkak. Bu sarp iş başa düştü mü dönmek için sana ders vermeye kalkışır.
یار را ترسان کند ز اشتردلی ** این چنین همره عدو دان نه ولی
Korkaklığından dostunu da korkutur. Böyle yoldaşı düşman bil, dost değil.
راه جانبازیست و در هر غیشهای ** آفتی در دفع هر جانشیشهای
Bu yol, insanın canıyla başıyla oynayacağı yoldur. Her meşelikte, her sazlıkta yufka yüreklileri geriye çevirecek bir âfet vardır.
راه دین زان رو پر از شور و شرست ** که نه راه هر مخنث گوهرست
Din yolu, her puşt tabiatlının gideceği yol değildir. bu yüzden de tehlikelerle doludur.
در ره این ترس امتحانهای نفوس ** همچو پرویزن به تمییز سبوس
Yoldaki bu korku, unu kepekten ayıran elek gibi insanların da yüreklilerini yüreksizlerinden ayırt eder.
راه چه بود پر نشان پایها ** یار چه بود نردبان رایها 510
Yol, nasıl yoldur? Gidenlerin ayak izleri ile dopdolu bir yol. Dost nasıl dosttur? Rey ve tedbir bakımından merdivene benzeyen, seni aklı ile her an irşat edip yücelten dost.
گیرم آن گرگت نیابد ز احتیاط ** بی ز جمعیت نیابی آن نشاط
Tutalım ki ihtiyatlısın da seni kurt kapmadı. İyi ama topluluk olmadıkça o neşeyi bulamazsın ki.
آنک تنها در رهی او خوش رود ** با رفیقان سیر او صدتو شود
Yalnız olarak bir yolda neşeli neşeli giden kişinin neşesi, dostlarla, yoldaşlarla giderse birken yüz olur.
با غلیظی خر ز یاران ای فقیر ** در نشاط آید شود قوتپذیر
Eşek, ağır canlı olduğu halde eşeğiyle dostu ile giderse neşelenir kuvvet bulur.
هر خری کز کاروان تنها رود ** بر وی آن راه از تعب صدتو شود
Kervandan ayrılıp,yalnız yol almaya kalkışan eşeğe o yol, yüz kere daha uzar, o derece yorulur.
چند سیخ و چند چوب افزون خورد ** تا که تنها آن بیابان را برد 515
O çölü yalnız olarak aşıncaya kadar kaç sopa fazla yer, kaç kere fazla nodullanır.