English    Türkçe    فارسی   

1
1119-1128

  • آری این اسب است لیک این اسب کو ** با خود آ ای شهسوار اسب جو
  • Evet, bu attır; fakat bu at nerede? Ey at arayan yiğit binici, kendine gel!
  • جان ز پیدایی و نزدیکی است گم ** چون شکم پر آب و لب خشکی چو خم‌‌ 1120
  • Can, apaçık olduğundan, pek yakın bulunduğundan görünmez. İnsan, içi su ile dolu, dışı kupkuru küp gibidir.
  • کی ببینی سرخ و سبز و فور را ** تا نبینی پیش از این سه نور را
  • Kırmızı, yeşil ve sarı… Bu üç renkten önce ziyayı görmezsen bunları nasıl görürsün?
  • لیک چون در رنگ گم شد هوش تو ** شد ز نور آن رنگها رو پوش تو
  • Fakat senin aklın renkler içinde kaybolduğundan dolayı o renkler senin nurunu görmene engel oldu.
  • چون که شب آن رنگها مستور بود ** پس بدیدی دید رنگ از نور بود
  • Gece olunca o renkler örtüldü, o vakit rengi görmenin nurdan olduğunu görüp anladın.
  • نیست دید رنگ بی‌‌نور برون ** همچنین رنگ خیال اندرون‌‌
  • Haricî nur olmadıkça rengin görünmesi mümkün değildir. İçteki hayal rengi de böyledir.
  • این برون از آفتاب و از سها ** و اندرون از عکس انوار علی‌‌ 1125
  • Dış renkleri güneş ve Süha yıldızının nuruyla görünür. İç renkleri ise yüce nurların aksiyle görünür.
  • نور نور چشم خود نور دل است ** نور چشم از نور دلها حاصل است‌‌
  • Gözünün nurunun nuru da gönüldür. Göz nuru gönüllerin nurundan meydana gelir.
  • باز نور نور دل نور خداست ** کاو ز نور عقل و حس پاک و جداست‌‌
  • Gönül nurunun nuru da, akıl ve duygu nurundan olmayan, onlardan ayrı bulunan Tanrı nurudur.
  • شب نبد نوری ندیدی رنگها ** پس به ضد نور پیدا شد ترا
  • Gece nur olmadığı için renkleri görmedin. O halde nûrun zıddiyle münkeşif oldu ki. (T.M. 1126)