-
نور نور چشم خود نور دل است ** نور چشم از نور دلها حاصل است
- Gözünün nurunun nuru da gönüldür. Göz nuru gönüllerin nurundan meydana gelir.
-
باز نور نور دل نور خداست ** کاو ز نور عقل و حس پاک و جداست
- Gönül nurunun nuru da, akıl ve duygu nurundan olmayan, onlardan ayrı bulunan Tanrı nurudur.
-
شب نبد نوری ندیدی رنگها ** پس به ضد نور پیدا شد ترا
- Gece nur olmadığı için renkleri görmedin. O halde nûrun zıddiyle münkeşif oldu ki. (T.M. 1126)
-
دیدن نور است آن گه دید رنگ ** وین به ضد نور دانی بیدرنگ
- Evvelâ nûr, sonra renk görülür, bunu da zıddı bulunan zulmetle anlarsın. (T.M. 1127)
-
رنج و غم را حق پی آن آفرید ** تا بدین ضد خوش دلی آید پدید 1130
- Tanrı; bu zıddiyetle gönül hoşluğu meydana gelsin, her şey iyice anlaşılsın diye hastalığı ve kederi yarattı.
-
پس نهانیها به ضد پیدا شود ** چون که حق را نیست ضد پنهان بود
- Şu halde gizli olan şeyler, zıddıyla meydana çıkar. Hakk’ın zıddı olmadığından gizlidir.
-
که نظر بر نور بود آن گه به رنگ ** ضد به ضد پیدا بود چون روم و زنگ
- Evvelâ nura bakılır, sonra renge. Çünkü beyaz ve zenci, birbirine zıt olduğu için meydana çıkar.
-
پس به ضد نور دانستی تو نور ** ضد ضد را مینماید در صدور
- Sen nuru, zıddıyla bildin. Zıt, zıddı meydana çıkarır, gösterir.
-
نور حق را نیست ضدی در وجود ** تا به ضد او را توان پیدا نمود
- Varlık âleminde Hak nurunun zıddı yoktur ki açıkça görünebilsin.
-
لاجرم أبصارنا لا تدرکه ** و هو یدرک بین تو از موسی و که 1135
- Hulâsa gözlerimiz onu idrak edemez; o bizi görür, idrak eder. Sen bunu, Mûsâ ile Tûr kıssasında gör!