-
عذرت ای خرگوش از دانش تهی ** من چه خرگوشم که در گوشم نهی
- Ey tavşan! Senin özründe bilgi yok. Ben tavşan değilim ki kulağıma sokasın” dedi.
-
گفت ای شه ناکسی را کس شمار ** عذر استم دیدهای را گوش دار
- Tavşan “Padişahım, adam olmayanı da adam sırasına koy; zulüm görenin mazeretine kulak ver!
-
خاص از بهر زکات جاه خود ** گمرهی را تو مران از راه خود
- Hele mevkiinin sadakası olarak yolunu şaşıranı kendi yolundan sürme!
-
بحر کاو آبی به هر جو میدهد ** هر خسی را بر سر و رو مینهد
- Bütün ırmaklara su veren deniz bile her çöpü başının üstünde taşır.
-
کم نخواهد گشت دریا زین کرم ** از کرم دریا نگردد بیش و کم 1165
- Deniz, bu kereminden dolayı eksilmez; ihsanı yüzünden aşağılaşmaz” dedi.
-
گفت دارم من کرم بر جای او ** جامهی هر کس برم بالای او
- Aslan dedi ki: “Ben yerinde ve lâyık olana kerem ve ihsanda bulunurum; herkesin elbisesini boyuna göre biçerim.”
-
گفت بشنو گر نباشم جای لطف ** سر نهادم پیش اژدرهای عنف
- Tavşan “Dinle, eğer lûtfa lâyık değilsem kahır ejderhasının önüne baş koydum, ne yaparsan yap!
-
من به وقت چاشت در راه آمدم ** با رفیق خود سوی شاه آمدم
- Ben kuşluk vakti yola düştüm, arkadaşımla padişahıma geliyordum.
-
با من از بهر تو خرگوشی دگر ** جفت و همره کرده بودند آن نفر
- Arkadaşlarımla, senin için başka bir tavşanı da bana yoldaş etmiştiler.
-
شیری اندر راه قصد بنده کرد ** قصد هر دو همره آینده کرد 1170
- Bir erkek aslan, kulunuzun kanına kastetti. Yolda, bu iki yoldaşa da sataştı.