English    Türkçe    فارسی   

1
1181-1190

  • گفت بسم الله بیا تا او کجاست ** پیش در شو گر همی‌‌گویی تو راست‌‌
  • Aslan dedi ki : “Bismillah, haydi gel bakalım, nerede o? Doğru söylüyorsan düş önüme!
  • تا سزای او و صد چون او دهم ** ور دروغ است این سزای تو دهم‌‌
  • Onun da cezasını vereyim, onun gibi yüz tanesinin de. Fakat bu sözün yalansa seni cezalandırırım.”
  • اندر آمد چون قلاووزی به پیش ** تا برد او را به سوی دام خویش‌‌
  • Tavşan; onu, kurduğu dolaba düşürmek için kılavuz gibi öne düştü.
  • سوی چاهی کاو نشانش کرده بود ** چاه مغ را دام جانش کرده بود
  • Nişan koyduğu bir kuyuya doğru yola çıktılar. Aslana derin bir kuyuyu tuzak yapmıştı.
  • می‌‌شدند این هر دو تا نزدیک چاه ** اینت خرگوشی چو آبی زیر کاه‌‌ 1185
  • Her ikisi de kuyunun bulunduğu yere yaklaştılar. İşte sana hilebaz, saman altından su yürüten bir tavşan!
  • آب کاهی را به هامون می‌‌برد ** آب کوهی را عجب چون می‌‌برد
  • Su bir saman çöpünü ovaya götürür ama bir dağı nasıl sürükler acaba?
  • دام مکر او کمند شیر بود ** طرفه خرگوشی که شیری می‌‌ربود
  • Onun hile tuzağı aslana kemenetti. Ne tuhaf tavşan ki bir aslanı avlıyor!
  • موسیی فرعون را با رود نیل ** می‌‌کشد با لشکر و جمع ثقیل‌‌
  • Bir Mûsâ, Firavun’u askeriyle, başındaki kalabalıkla Nil nehrinde öldürür;
  • پشه‌‌ای نمرود را با نیم پر ** می‌‌شکافد بی‌‌محابا درز سر
  • Bir sivrisinek yarım kanadıyla pervasızca başın beynini yarar.
  • حال آن کاو قول دشمن را شنود ** بین جزای آن که شد یار حسود 1190
  • Düşman sözü dinleyenin hali budur. Hasetçinin dostu olanın uğradığı cezayı gör!