-
شمس در خارج اگر چه هست فرد ** میتوان هم مثل او تصویر کرد 120
- Güneş, gerçi tektir, fakat onun mislini tasvir etmek mümkündür.
-
شمس جان کاو خارج آمد از اثیر ** نبودش در ذهن و در خارج نظیر
- Ama kendisinden esîr var olan güneş, öyle bir güneştir ki, ona zihinde de, dışarda da benzer olamaz.
-
در تصور ذات او را گنج کو ** تا در آید در تصور مثل او
- Nerede tasavvurda onun sığacağı bir yer ki misli tasvir edilebilsin!
-
چون حدیث روی شمس الدین رسید ** شمس چارم آسمان سر در کشید
- Şemseddin’in sözü gelince dördüncü kat göğün güneşi başını çekti, gizlendi.
-
واجب آید چون که آمد نام او ** شرح کردن رمزی از انعام او
- Onun adı anılınca ihsanlarından bir remzi anlatmak vacip oldu.
-
این نفس جان دامنم بر تافته ست ** بوی پیراهان یوسف یافته ست 125
- Can, şu anda eteğimi çekiyor. Yusuf’un gömleğinden koku almış!
-
از برای حق صحبت سالها ** باز گو حالی از آن خوش حالها
- “Yıllarca süren sohbet hakkı için o güzel hallerden tekrar bir hali söyle, anlat.
-
تا زمین و آسمان خندان شود ** عقل و روح و دیده صد چندان شود
- Ki yer, gök gülsün, sevinsin. Akıl, ruh ve göz de yüz derece daha fazla sevince, neşeye dalsın” (diyor).
-
لا تکلفنی فإنی فی الفنا ** کلت أفهامی فلا أحصی ثنا
- “Beni külfete sokma, çünkü ben şimdi yokluktayım. Zihnim durakladı, onu övmekten âcizim.
-
کل شیء قاله غیر المفیق ** إن تکلف أو تصلف لا یلیق
- Ayık olmayan kişinin her söylediği söz -dilerse tekellüfe düşsün, dilerse haddinden fazla zarafet satmaya kalkışsın- yaraşır söz değildir.