-
مرد را بر عاقبت نامی نهد ** نه بر آن کاو عاریت نامی نهد 1245
- Tanrı, insana akıbetine göre bir ad koyar. Halkın taktığı ödünç ada göre değil!
-
چشم آدم چون به نور پاک دید ** جان و سر نامها گشتش پدید
- Âdem’in gözü Tanrı’nın pâk nuru ile gördüğünden adların hakikati ve içyüzü ona ayan oldu.
-
چون ملک انوار حق در وی بیافت ** در سجود افتاد و در خدمت شتافت
- Melekler onda Hak nurunu görüce hepsi, ona yüzüstü secdeye vardılar.
-
مدح این آدم که نامش میبرم ** قاصرم گر تا قیامت بشمرم
- Adını andığım şu Âdem’i kıyamete kadar övsem, vasıflarını saysam yine övmekten âcizim!
-
این همه دانست و چون آمد قضا ** دانش یک نهی شد بر وی خطا
- Âdem bunların hepsini bildi. Fakat kaza gelince nehyi bilme yüzünden hataya düştü.
-
کای عجب نهی از پی تحریم بود ** یا به تاویلی بد و توهیم بود 1250
- Acaba bu nehiy, haram olduğundan mıdır, yoksa korkutmak için mi?
-
در دلش تاویل چون ترجیح یافت ** طبع در حیرت سوی گندم شتافت
- Gönlünce tevili üstün tutunca kendisi hayretteyken tabiatı, buğdaya doğru koştu.
-
باغبان را خار چون در پای رفت ** دزد فرصت یافت، کالا برد تفت
- Bahçıvanın ayağına diken batınca hırsız fırsat buldu, esvabını çalıp kaçtı.
-
چون ز حیرت رست باز آمد به راه ** دید برده دزد رخت از کارگاه
- Âdem hayretten kurtulup tekrar yola gelince gördü ki hırsız eşyayı iş yerinden götürmüş!
-
ربنا إنا ظلمنا گفت و آه ** یعنی آمد ظلمت و گم گشت راه
- “ Rabbena İnnâ zalemnâ” deyip âh etmeye başladı. Yani “karanlık bastı, yol kayboldu” dedi.