English    Türkçe    فارسی   

1
1248-1257

  • مدح این آدم که نامش می‌‌برم ** قاصرم گر تا قیامت بشمرم‌‌
  • Adını andığım şu Âdem’i kıyamete kadar övsem, vasıflarını saysam yine övmekten âcizim!
  • این همه دانست و چون آمد قضا ** دانش یک نهی شد بر وی خطا
  • Âdem bunların hepsini bildi. Fakat kaza gelince nehyi bilme yüzünden hataya düştü.
  • کای عجب نهی از پی تحریم بود ** یا به تاویلی بد و توهیم بود 1250
  • Acaba bu nehiy, haram olduğundan mıdır, yoksa korkutmak için mi?
  • در دلش تاویل چون ترجیح یافت ** طبع در حیرت سوی گندم شتافت‌‌
  • Gönlünce tevili üstün tutunca kendisi hayretteyken tabiatı, buğdaya doğru koştu.
  • باغبان را خار چون در پای رفت ** دزد فرصت یافت، کالا برد تفت‌‌
  • Bahçıvanın ayağına diken batınca hırsız fırsat buldu, esvabını çalıp kaçtı.
  • چون ز حیرت رست باز آمد به راه ** دید برده دزد رخت از کارگاه‌‌
  • Âdem hayretten kurtulup tekrar yola gelince gördü ki hırsız eşyayı iş yerinden götürmüş!
  • ربنا إنا ظلمنا گفت و آه ** یعنی آمد ظلمت و گم گشت راه‌‌
  • “ Rabbena İnnâ zalemnâ” deyip âh etmeye başladı. Yani “karanlık bastı, yol kayboldu” dedi.
  • پس قضا ابری بود خورشید پوش ** شیر و اژدرها شود زو همچو موش‌‌ 1255
  • Bu kaza, güneşi örten bir buluttur. Aslan ve ejderha bile ondan feryat ve figan etmektedir.
  • من اگر دامی نبینم گاه حکم ** من نه تنها جاهلم در راه حکم‌‌
  • “Kaza ve kader zuhur edince bir tuzağı bile görmüyorsam bo yolda cahil olan yalnız ben değilim ya!”
  • ای خنک آن کاو نکو کاری گرفت ** زور را بگذاشت او زاری گرفت‌‌
  • Zorlamayı bırakıp feryad ü figana koyulan kişi me kutlu kişidir; o, iyi bir işe sarılmıştır.