-
گر قضا صد بار قصد جان کند ** هم قضا جانت دهد درمان کند
- Yüz kere canına kastederse yine sana can veren derdine derman olan kazadır.
-
این قضا صد بار اگر راهت زند ** بر فراز چرخ خرگاهت زند 1260
- Bu kaza yüz kere yolunu kesse de yine senin çadırını göklerin üstüne kurar.
-
از کرم دان این که میترساندت ** تا به ملک ایمنی بنشاندت
- Seni eminlik mülküne götürmek için bu korkutmasını inayet bil!
-
این سخن پایان ندارد گشت دیر ** گوش کن تو قصهی خرگوش و شیر
- Bu sözün sonu gelmez, söz de uzadı. Sen tavşanla aslan hikâyesini dinle!
-
پای واپس کشیدن خرگوش از شیر چون نزدیک چاه رسید
- Kuyuya yaklaşınca aslanın yanında, tavşanın geri çekilmesi
-
چون که نزد چاه آمد شیر دید ** کز ره آن خرگوش ماند و پا کشید
- Kuyu yanına gelince aslan, tavşanın geri kaldığını gördü.
-
گفت پا واپس کشیدی تو چرا ** پای را واپس مکش پیش اندر آ
- Dedi ki: “Niçin ayağını geri çektin. Ayağını geri çekme, ileri gel!”
-
گفت کو پایم که دست و پای رفت ** جان من لرزید و دل از جای رفت 1265
- Tavşan “Ayağım nerede? Elim ayağım kesildi. Canım tir tir titriyor, yüreğim yerinden oynadı.
-
رنگ رویم را نمیبینی چو زر ** ز اندرون خود میدهد رنگم خبر
- Yüzümün rengini görmüyor musun? Altın sarısı gibi. Rengim, ne halde olduğumu bildiriyor.
-
حق چو سیما را معرف خوانده است ** چشم عارف سوی سیما مانده است
- Tanrı yüze “bildirici” demiştir. Onun için ariflerin gözü, yüze dalmış, kalmıştır.
-
رنگ و بو غماز آمد چون جرس ** از فرس آگه کند بانگ فرس
- Renk ve koku, çan gibi haber verir; atın kişnemesi, atın mevcudiyetini bildirir.