-
چون که نزد چاه آمد شیر دید ** کز ره آن خرگوش ماند و پا کشید
- Kuyu yanına gelince aslan, tavşanın geri kaldığını gördü.
-
گفت پا واپس کشیدی تو چرا ** پای را واپس مکش پیش اندر آ
- Dedi ki: “Niçin ayağını geri çektin. Ayağını geri çekme, ileri gel!”
-
گفت کو پایم که دست و پای رفت ** جان من لرزید و دل از جای رفت 1265
- Tavşan “Ayağım nerede? Elim ayağım kesildi. Canım tir tir titriyor, yüreğim yerinden oynadı.
-
رنگ رویم را نمیبینی چو زر ** ز اندرون خود میدهد رنگم خبر
- Yüzümün rengini görmüyor musun? Altın sarısı gibi. Rengim, ne halde olduğumu bildiriyor.
-
حق چو سیما را معرف خوانده است ** چشم عارف سوی سیما مانده است
- Tanrı yüze “bildirici” demiştir. Onun için ariflerin gözü, yüze dalmış, kalmıştır.
-
رنگ و بو غماز آمد چون جرس ** از فرس آگه کند بانگ فرس
- Renk ve koku, çan gibi haber verir; atın kişnemesi, atın mevcudiyetini bildirir.
-
بانگ هر چیزی رساند زو خبر ** تا بدانی بانگ خر از بانگ در
- Eşeğin sesini, kapının sesinden fark edesin diye her şeyin sesi, o şeyi haber verir.
-
گفت پیغمبر به تمییز کسان ** مرء مخفی لدی طی اللسان 1270
- Peygamber insanları ayırt etmek hususunda “insan, sözünde gizlidir” dedi.
-
رنگ رو از حال دل دارد نشان ** رحمتم کن مهر من در دل نشان
- Yüzün renginde gönül halinden bir nişan vardır. Bana acı, sevgi kalbinde tut!
-
رنگ روی سرخ دارد بانگ شکر ** بانگ روی زرد باشد صبر و نکر
- Kırmızı yüz, sahibinin refah ve saadetine delâlet eder, sarı yüz, sahibinin meşakkat ve belâ içinde olduğunu bildirir.