-
آن که در هر چه در آید بشکند ** هر درخت از بیخ و بن او بر کند
- Önüne geleni kırma, ağaçları kökünden, dibinden söküp çıkarana sataştım.
-
در من آمد آن که از وی گشت مات ** آدمی و جانور جامد نبات 1275
- Adamları, hayvanları, cemadat ve nebatatı mat edene rastladım.
-
این خود اجزایند کلیات از او ** زرد کرده رنگ و فاسد کرده بو
- Bunlar cüziyattır, külliyatın da onun yüzünden renkleri sararmış, kokuları bozulmuştur.
-
تا جهان گه صابر است و گه شکور ** بوستان گه حله پوشد گاه عور
- Cihan; gâh sabredip gâh şükrettikçe bağlar, bahçeler, gâh giyinir, gâh çırçıplak kalır;
-
آفتابی کاو بر آید نارگون ** ساعتی دیگر شود او سر نگون
- Güneş, ateş renginde doğmuşken diğer bir saatte baş aşağı batar;
-
اختران تافته بر چار طاق ** لحظه لحظه مبتلای احتراق
- Göklerde parıldayan yıldızlar; zaman zaman ihtiraka uğrarlar;
-
ماه کاو افزود ز اختر در جمال ** شد ز رنج دق او همچون خیال 1280
- Güzellikte yıldızlardan daha parlak olan ay da ince ağrıya tutulup hilâl olur;
-
این زمین با سکون با ادب ** اندر آرد زلزلهش در لرز تب
- Çok sakin ve edepli olan bu yeri de sarsıntı sıtmaya düşürür;
-
ای بسا که زین بلای مردهریگ ** گشته است اندر جهان او خرد و ریگ
- Nice dağlar, bu ansızın gelen felâketten dolayı yeryüzüne kumlar gibi dağılıvermişlerdir!
-
این هوا با روح آمد مقترن ** چون قضا آید وبا گشت و عفن
- Ruhla eş olan hava bile kaza baş gösterince veba kesilir, ufunetlenir: