-
اختران تافته بر چار طاق ** لحظه لحظه مبتلای احتراق
- Göklerde parıldayan yıldızlar; zaman zaman ihtiraka uğrarlar;
-
ماه کاو افزود ز اختر در جمال ** شد ز رنج دق او همچون خیال 1280
- Güzellikte yıldızlardan daha parlak olan ay da ince ağrıya tutulup hilâl olur;
-
این زمین با سکون با ادب ** اندر آرد زلزلهش در لرز تب
- Çok sakin ve edepli olan bu yeri de sarsıntı sıtmaya düşürür;
-
ای بسا که زین بلای مردهریگ ** گشته است اندر جهان او خرد و ریگ
- Nice dağlar, bu ansızın gelen felâketten dolayı yeryüzüne kumlar gibi dağılıvermişlerdir!
-
این هوا با روح آمد مقترن ** چون قضا آید وبا گشت و عفن
- Ruhla eş olan hava bile kaza baş gösterince veba kesilir, ufunetlenir:
-
آب خوش کاو روح را همشیره شد ** در غدیری زرد و تلخ و تیره شد
- Ruhun kız kardeşi olan lâtif su, bir gölcükte sarı, acı ve bulanık bir hale gelir;
-
آتشی کاو باد دارد در بروت ** هم یکی بادی بر او خواند یموت 1285
- Azametli ve kibirli ateşi bile bir yel söndürüverir!
-
حال دریا ز اضطراب و جوش او ** فهم کن تبدیلهای هوش او
- Denizin halini de ıstırabından, coşkunluğundan anla, aklının değişik durduğunu, kalıptan kalıba girdiğini bil!
-
چرخ سر گردان که اندر جستجوست ** حال او چون حال فرزندان اوست
- Tanrı rızasını arayıp duran başı dönmüş feleğin hali de oğullarının hali gibidir:
-
گه حضیض و گه میانه گاه اوج ** اندر او از سعد و نحسی فوج فوج
- Gâh en altta, gâh ortada, gâh en tepede. Onda da bölük bölük kutlu ve yomsuz zamanlar var!