English    Türkçe    فارسی   

1
1294-1303

  • لطف حق این شیر را و گور را ** الف داده ست این دو ضد دور را
  • Tanrı’nın lûtfu, bu aslanla yaban eşeğine, bu iki zıdda, vefakârlık hususunda bir ülfet vermiştir.
  • چون جهان رنجور و زندانی بود ** چه عجب رنجور اگر فانی بود 1295
  • Dünya hasta ve mahpus olunca, hastanın fâni olmasına şaşılır mı?”
  • خواند بر شیر او از این رو پندها ** گفت من پس مانده‌‌ام زین بندها
  • Tavşan aslana bu çeşit nasihatler verip “Ben bu sebepler yüzünden geriledim” dedi.
  • پرسیدن شیر از سبب پای واپس کشیدن خرگوش‌‌
  • Tavşanın ayağını geri çekmesindeki sebebi, aslanın ciddiyetle sorması
  • شیر گفتش تو ز اسباب مرض ** این سبب گو خاص کاین استم غرض‌‌
  • Aslan dedi ki: “Sen bu sebepleri bırak da şu geriye çekilmenin sebebini söyle, benim maksadım o.”
  • گفت آن شیر اندر این چه ساکن است ** اندر این قلعه ز آفات ایمن است‌‌
  • Tavşan, “O aslan, bu kuyuda oturuyor; bu kalenin içinde bütün afetlerden emin!” dedi.
  • قعر چه بگزید هر کی عاقل است ** ز آن که در خلوت صفاهای دل است‌‌
  • Aklı olan kimse oturmak için kuyu dibini seçmiştir. Çünkü gönül sefaları halvetler.
  • ظلمت چه به که ظلمتهای خلق ** سر نبرد آن کس که گیرد پای خلق‌‌ 1300
  • Kuyunun karanlığı, halkın verdiği karanlıklardan daha iyidir. Halkın ayağını tutan, halkla karışıp görüşen; başını kurtaramamış, selâmete erişememiştir.
  • گفت پیش آ زخمم او را قاهر است ** تو ببین کان شیر در چه حاضر است‌‌
  • Aslan “İleri yürü. Benim açacağım yara, onu kahreder, bir bak, o aslan orada mı? “ dedi.
  • گفت من سوزیده‌‌ام ز آن آتشی ** تو مگر اندر بر خویشم کشی‌‌
  • Tavşan “Ben o ateşten bir kere yanmışım. Sen beni kucağına alırsan,
  • تا بپشت تو من ای کان کرم ** چشم بگشایم به چه در بنگرم‌‌
  • Ey kerem madeni, ancak o vakit yardımınla gözümü açar, kuyuya bakabilirim” dedi.
  • نظر کردن شیر در چاه و دیدن عکس خود را و آن خرگوش را
  • Aslanın kuyuya bakıp kendinin ve tavşanın aksini görmesi