English    Türkçe    فارسی   

1
1302-1311

  • گفت من سوزیده‌‌ام ز آن آتشی ** تو مگر اندر بر خویشم کشی‌‌
  • Tavşan “Ben o ateşten bir kere yanmışım. Sen beni kucağına alırsan,
  • تا بپشت تو من ای کان کرم ** چشم بگشایم به چه در بنگرم‌‌
  • Ey kerem madeni, ancak o vakit yardımınla gözümü açar, kuyuya bakabilirim” dedi.
  • نظر کردن شیر در چاه و دیدن عکس خود را و آن خرگوش را
  • Aslanın kuyuya bakıp kendinin ve tavşanın aksini görmesi
  • چون که شیر اندر بر خویشش کشید ** در پناه شیر تا چه می‌‌دوید
  • Aslan onu kucağına aldı. O da aslanın himayesinde kuyuya kadar vardı.
  • چون که در چه بنگریدند اندر آب ** اندر آب از شیر و او در تافت تاب‌‌ 1305
  • Kuyunun içine, suya bakınca aslanın ve onun aksi, sı içinde parıldadı.
  • شیر عکس خویش دید از آب تفت ** شکل شیری در برش خرگوش زفت‌‌
  • Aslan su içinde parıldayan aksini gördü. Suda bir aslan şekliyle kucağında şişman bir tavşan şekli gördü.
  • چون که خصم خویش را در آب دید ** مر و را بگذاشت و اندر چه جهید
  • Su içinde düşmanını görünce, tavşanı bırakıp kuyu içine sıçradı.
  • در فتاد اندر چهی کاو کنده بود ** ز آن که ظلمش در سرش آینده بود
  • Kendi kazdığı kuyuya kendi düştü. Çünkü yaptığı zulüm, kendi başına geldi.
  • چاه مظلم گشت ظلم ظالمان ** این چنین گفتند جمله عالمان‌‌
  • Zalimlerin zulmü karanlık bir kuyudur; bütün âlimler böyle dediler:
  • هر که ظالمتر چهش با هول‌‌تر ** عدل فرموده ست بدتر را بتر 1310
  • Daha ziyade zalim olanın kuyusu, daha korkunçtur. Adalet “daha kötüye, daha kötü ceza verilir” buyurmuştur.
  • ای که تو از ظلم چاهی می‌‌کنی ** دان که بهر خویش دامی می‌‌کنی‌‌
  • Ey zulümle bir kuyu kazan! Sen kendin için tuzak hazırlıyorsun.