English    Türkçe    فارسی   

1
1364-1373

  • باز گو کز ظلم آن استم نما ** صد هزاران زخم دارد جان ما
  • Bir daha söyle ki o sitemkârın zulmünden canlarımızda yüz binlerce yaralar var” dediler.
  • گفت تایید خدا بود ای مهان ** ور نه خرگوشی که باشد در جهان‌‌ 1365
  • Tavşan dedi ki: “Ey ulular! Tanrı yardım etti, yoksa dünyada bir tavşan kim oluyor ki?
  • قوتم بخشید و دل را نور داد ** نور دل مر دست و پا را زور داد
  • Koluma kuvvet, kalbime nur verdi; kalp nuru da elime ayağıma kudret verdi.
  • از بر حق می‌‌رسد تفضیلها ** باز هم از حق رسد تبدیلها
  • Üstünlükler, Hak’tan gelir, hallerin değişmesi de ondandır.
  • حق به دور و نوبت این تایید را ** می‌‌نماید اهل ظن و دید را
  • Allah, bu teyit ve takviyesini zaman zaman, nevbet be-nevbet zan ehline de, basiret ehline de gösterir. (T.M. 1367)
  • پند دادن خرگوش نخجیران را که بدین شاد مشوید
  • Tavşanın av hayvanlarına “buna sevinmeyin” diye nasihat etmesi
  • هین به ملک نوبتی شادی مکن ** ای تو بسته‌‌ی نوبت آزادی مکن‌‌
  • Ey ikbal nöbetine erişen! Kendine gel, sevinme! Sen nöbetle mukayyetsin, hürlük taslama!
  • آن که ملکش برتر از نوبت تنند ** برتر از هفت انجمش نوبت زنند 1370
  • Saltanatı nöbetten üstün olan, ikbali ebedî bulunan nöbet davulunu yedi yıldızdan üstün bir yerde çalarlar.
  • برتر از نوبت ملوک باقی‌‌اند ** دور دایم روحها با ساقی‌‌اند
  • Nöbetten üstün olanlar, bâki padişahlardır; onlar daima ruhlara sâkidir.
  • ترک این شرب ار بگویی یک دو روز ** در کنی اندر شراب خلد پوز
  • Bir iki gün su içmeyi terk edersen ağzını ebediyet şarabına daldırır, o hakikat şarabını içersin
  • تفسیر رجعنا من الجهاد الاصغر الی الجهاد الاکبر
  • “ Küçük muharebeden büyük muharebeye döndük “ sözünün tefsiri
  • ای شهان کشتیم ما خصم برون ** ماند خصمی زو بتر در اندرون‌‌
  • Ey padişahlar! Dışarıdaki düşmanı öldürdük; içimizde ondan beter bir hasım var.