-
باز گو کز ظلم آن استم نما ** صد هزاران زخم دارد جان ما
- Bir daha söyle ki o sitemkârın zulmünden canlarımızda yüz binlerce yaralar var” dediler.
-
گفت تایید خدا بود ای مهان ** ور نه خرگوشی که باشد در جهان 1365
- Tavşan dedi ki: “Ey ulular! Tanrı yardım etti, yoksa dünyada bir tavşan kim oluyor ki?
-
قوتم بخشید و دل را نور داد ** نور دل مر دست و پا را زور داد
- Koluma kuvvet, kalbime nur verdi; kalp nuru da elime ayağıma kudret verdi.
-
از بر حق میرسد تفضیلها ** باز هم از حق رسد تبدیلها
- Üstünlükler, Hak’tan gelir, hallerin değişmesi de ondandır.
-
حق به دور و نوبت این تایید را ** مینماید اهل ظن و دید را
- Allah, bu teyit ve takviyesini zaman zaman, nevbet be-nevbet zan ehline de, basiret ehline de gösterir. (T.M. 1367)
-
پند دادن خرگوش نخجیران را که بدین شاد مشوید
- Tavşanın av hayvanlarına “buna sevinmeyin” diye nasihat etmesi
-
هین به ملک نوبتی شادی مکن ** ای تو بستهی نوبت آزادی مکن
- Ey ikbal nöbetine erişen! Kendine gel, sevinme! Sen nöbetle mukayyetsin, hürlük taslama!
-
آن که ملکش برتر از نوبت تنند ** برتر از هفت انجمش نوبت زنند 1370
- Saltanatı nöbetten üstün olan, ikbali ebedî bulunan nöbet davulunu yedi yıldızdan üstün bir yerde çalarlar.
-
برتر از نوبت ملوک باقیاند ** دور دایم روحها با ساقیاند
- Nöbetten üstün olanlar, bâki padişahlardır; onlar daima ruhlara sâkidir.
-
ترک این شرب ار بگویی یک دو روز ** در کنی اندر شراب خلد پوز
- Bir iki gün su içmeyi terk edersen ağzını ebediyet şarabına daldırır, o hakikat şarabını içersin
-
تفسیر رجعنا من الجهاد الاصغر الی الجهاد الاکبر
- “ Küçük muharebeden büyük muharebeye döndük “ sözünün tefsiri
-
ای شهان کشتیم ما خصم برون ** ماند خصمی زو بتر در اندرون
- Ey padişahlar! Dışarıdaki düşmanı öldürdük; içimizde ondan beter bir hasım var.