-
دیده را بر جستن عمر گماشت ** رخت را و اسب را ضایع گذاشت
- Gözünü o padişahı aramaya dikti, eşyasını da kaybetti, atını da.
-
هر طرف اندر پی آن مرد کار ** میشدی پرسان او دیوانهوار 1410
- O iş erinin ardına düşmüş, her tarafa koşmakta, delicesine onu aramaktaydı.
-
کاین چنین مردی بود اندر جهان ** وز جهان مانند جان باشد نهان
- “Dünyada böyle adam da olur mu ki cihandan can gibi gizlenmiş” diyordu.
-
جست او را تاش چون بنده بود ** لا جرم جوینده یابنده بود
- Candan kul olmak için onu aradı. Şüphesiz, arayan bulur.
-
دید اعرابی زنی او را دخیل ** گفت عمر نک به زیر آن نخیل
- Bir bedevi karısı, onun yabancı olduğunu gördü; Ömer’i aradığını anlayıp “İşte şuracıkta, şu hurma ağacının altında;
-
زیر خرما بن ز خلقان او جدا ** زیر سایه خفته بین سایهی خدا
- Hurma ağacının dibinde, halktan ayrılmış, yapayalnız, gölgelikte uyuyan Tanrı gölgesini gör” dedi.
-
یافتن رسول روم عمر را خفته در زیر درخت
- Elçinin Emîrülmü’minin Ömer’i – Tanrı ondan razı olsun – bir ağaç altında uyur bulması
-
آمد او آن جا و از دور ایستاد ** مر عمر را دید و در لرز اوفتاد 1415
- Elçi oraya gelip uzakta durdu. Ömer’i görünce titremeye başladı.
-
هیبتی ز آن خفته آمد بر رسول ** حالتی خوش کرد بر جانش نزول
- O uyuyandan elçiye bir heybet, gönlüne hoş bir hal geldi.
-
مهر و هیبت هست ضد همدگر ** این دو ضد را دید جمع اندر جگر
- Muhabbet ve heybet birbirinin zıttı iken gönlünde bu iki zıttın birleştiğini gördü.
-
گفت با خود من شهان را دیدهام ** پیش سلطانان مه و بگزیدهام
- Kendi kendine “Ben nice Padişahlar gördüm; büyük sultanların makbulü oldum.