-
تا کنی فهم آن معماهاش را ** تا کنی ادراک رمز و فاش را 1460
- Ki Tanrı’nın o muammalarını anlayasın, gizlice ve açıkça söylenen sözleri idrak edesin.
-
پس محل وحی گردد گوش جان ** وحی چه بود گفتنی از حس نهان
- Böyle yaparsan can kulağı vahiy yeri olur. Vahiy nedir? Zahiri duygudan gizli söz.
-
گوش جان و چشم جان جز این حس است ** گوش عقل و گوش ظن زین مفلس است
- Can kulağı ile can gözü, zahirî duyguya yabancıdır; o duygu, bu duygudan bambaşkadır. Akıl ve duygu kulağı, bu hususta müflistir.
-
لفظ جبرم عشق را بیصبر کرد ** و آن که عاشق نیست حبس جبر کرد
- Cebir meselesi, aşkımı ihtiyarsız bir hale getirdi, sabrımı elden aldı. Âşık olmayansa cebri hapsetti, onu inkâr yahut takyit eyledi.
-
این معیت با حق است و جبر نیست ** این تجلی مه است این ابر نیست
- Hâlbuki bu, Hak’la beraberlik ve birliktir, cebir değil... Bu, ayın tecellisidir bulut değil.
-
ور بود این جبر جبر عامه نیست ** جبر آن امارهی خودکامه نیست 1465
- Cebir bile olsa, herkesin bildiği cebir; yalnız kendi menfaatini gözeten Nefsi Emmarenin cebri değildir.
-
جبر را ایشان شناسند ای پسر ** که خدا بگشادشان در دل بصر
- Ey oğul! Tanrı, kimlerin gönül gözünü açtıysa bu cebri onlar anlar.
-
غیب و آینده بر ایشان گشت فاش ** ذکر ماضی پیش ایشان گشت لاش
- Gayb ve istikbal onlara apaçık görünmektedir. Maziyi anış onlarca değersiz bir şeydir.
-
اختیار و جبر ایشان دیگر است ** قطرهها اندر صدفها گوهر است
- Onların ihtiyarı da başka türlüdür, cebri de. Yağmur damlaları sedeflerin içinde inci olur.
-
هست بیرون قطرهی خرد و بزرگ ** در صدف آن در خرد است و سترگ
- Sedeften dışarıda küçük, büyük damlalar var, sedefin içinde ise küçük, büyük inciler.