-
تو مگو کاین مس برون بد محتقر ** در دل اکسیر چون گیرد گهر
- Bu bakır, dışarıda adi ve bayağı bir şeyken iksirin içinde nasıl altın olmuş da deme!
-
اختیار و جبر در تو بد خیال ** چون در ایشان رفت شد نور جلال
- İhtiyar ve cebir, sende bir hayalden ibarettir. Onlardaysa Tanrı azametinin nuru haline gelmiştir.
-
نان چو در سفره ست باشد آن جماد ** در تن مردم شود او روح شاد
- Ekmek, sofrada durduğu müddetçe cansızdır. Fakat insan vücudunda neşeli ruh kesilir.
-
در دل سفره نگردد مستحیل ** مستحیلش جان کند از سلسبیل 1475
- Sofranın ortasında duran o ekmeğin can olması imkânsızdır. Fakat can, sel sebil suyu ile o olmayacak şeyi yapar, ekmeği ruh haline getirir.
-
قوت جان است این ای راست خوان ** تا چه باشد قوت آن جان جان
- Ey doğru okuyup doğru anlayan! Bu can kuvvetidir; bir düşün, o canlar canının kuvveti ne olabilir?
-
گوشت پارهی آدمی با عقل و جان ** میشکافد کوه را با بحر و کان
- İnsanın bir tek kolu, candan gelen kuvvetle dağı, denizle, madenlerle yarıp delmekte.
-
زور جان کوه کن شق حجر ** زور جان جان در انشق القمر
- Dağ yaran (Ferhâd’ın) candan gelen kuvveti taş delmek, canlar canının kuvveti de kameri ikiye bölmektir.
-
گر گشاید دل سر انبان راز ** جان به سوی عرش سازد ترک تاز
- Gönül, Tanrı sırları dağarcığını açarsa can, arşa doğru süratle koşar gider.
-
اضافت کردن آدم آن زلت را به خویشتن که ربنا ظلمناو اضافت کردن ابلیس گناه خود را به خدا که بما أغويتنی
- Âdem Aleyhisselâm’ın “ Rabbenâ zalemnâ “ diye hatayı kendisine isnadetmesi, İblîs’in “Bimâ agveyteni “ diyerek suçu Tanrı’ya yüklemesi
-
کرد حق و کرد ما هر دو ببین ** کرد ما را هست دان پیداست این 1480
- Hakk’ın yaptıklarını da gör, bizim yaptıklarımızı da. Her ikisini de gör ve bizim yaptığımız işler olduğunu bil, zaten bu meydanda.
-
گر نباشد فعل خلق اندر میان ** پس مگو کس را چرا کردی چنان
- Ortada halkın yaptığı işler yoksa, her şeyi Hak yapıyorsa, şu halde kimseye “bunu niye böyle yaptın” deme!