-
شکر یزدان طوق هر گردن بود ** نه جدال و رو ترش کردن بود 1525
- Tanrı’ya şükretmek herkesin boynunun borcudur. Kavga etmek, suratını ekşitmek, şükür değildir.
-
گر ترش رو بودن آمد شکر و بس ** پس چو سرکه شکر گویی نیست کس
- Şükretmek surat ekşitmeden ibaretse sirke gibi şükreden hiç kimse yok!
-
سرکه را گر راه باید در جگر ** گو بشو سرکنگبین او از شکر
- Sirke, ciğere gitmek için yol arıyorsa ona “şekerle karış da sirkengübin ol” de!
-
معنی اندر شعر جز با خبط نیست ** چون قلاسنگ است اندر ضبط نیست
- Manayı şiire sıkıştırmaya çalışmak, hapsolmakla müsavi, ondan gayrı bir şey değil. Şiirde mana, sapan gibi… istenen yere gitmesine imkan yok.
-
در معنی آن که من أراد أن یجلس مع الله فلیجلس مع أهل التصوف
- “ Tanrı ile oturmak dileyen tasavvuf ehliyle otursun “ sözünün manası
-
آن رسول از خود بشد زین یک دو جام ** نه رسالت یاد ماندش نه پیام
- Elçi, bu bir iki kadehle kendinden geçti; hatırında ne elçilik kaldı, ne getirdiği haber!
-
واله اندر قدرت الله شد ** آن رسول اینجا رسید و شاه شد 1530
- Tanrı kudretine hayran olup kaldı; makam erişip sultan oldu.
-
سیل چون آمد به دریا بحر گشت ** دانه چون آمد به مزرع گشت کشت
- Sel denize kavuştu deniz oldu. Tane ekinliğe vardı, ekin oldu.
-
چون تعلق یافت نان با بو البشر ** نان مرده زنده گشت و با خبر
- Ekmek Âdem Atanın vücuduna karıştı, ölü iken dirildi, haberdar oldu.
-
موم و هیزم چون فدای نار شد ** ذات ظلمانی او انوار شد
- Mum ve odun, ateşe can verip yanınca nursuz vücutları nurlandı.
-
سنگ سرمه چون که شد در دیدهگان ** گشت بینایی شد آن جا دیدبان
- Sürme taşı, (dövülüp) gözlere çekilince iyi görmeye sebep oldu, gözcü kesildi.