-
روحهایی کز قفسها رستهاند ** انبیای رهبر شایستهاند
- Kafeslerden kurtulan ruhlar, Tanrı’ya lâyık ve halka rehber olan peygamberlerdir.
-
از برون آوازشان آید ز دین ** که ره رستن ترا این است این
- Onların sesleri, kafeslerin dışından ve din makamından gelir: “Sana kurtuluş yolu ancak budur, bu!
-
ما به دین رستیم زین ننگین قفس ** جز که این ره نیست چارهی این قفس
- Biz bu daracık kafesten bununla kurtulduk. Bu kafesten kurtulmanın bundan başka çaresi yok!
-
خویش را رنجور سازی زار زار ** تا ترا بیرون کنند از اشتهار 1545
- Kazandığın şöhretten kurtulman için inleyip duran bir hasta haline gir!
-
که اشتهار خلق بند محکم است ** در ره این از بند آهن کی کم است
- Zaten halk arasında meşhur olmak, sağlam bir bağdır. Bu bağ bu yolda demir bir bağdan aşağı mıdır ki?”
-
قصهی بازرگان که طوطی محبوس او او را پیغام داد به طوطیان هندوستان هنگام رفتن به تجارت
- Bir tâcirin ticaret için Hindistan’a gitmesi ve mahpus dudusunun, onunla Hindistan dudularına haber yollaması
-
بود بازرگانی او را طوطیی ** در قفس محبوس زیبا طوطیی
- Bir tacirin bir dudusu vardı, kafeste hapsedilmiş, güzel bir duduydu.
-
چون که بازرگان سفر را ساز کرد ** سوی هندستان شدن آغاز کرد
- Tacir, Hindistan’a gitmek üzere yol hazırlığına başladı.
-
هر غلام و هر کنیزک را ز جود ** گفت بهر تو چه آرم گوی زود
- Kerem ve ihsan dolayısıyla, kölelerinin, cariyeciklerinin her birine “Çabuk söyle, sana Hindistan’dan ne getireyim?” dedi.
-
هر یکی از وی مرادی خواست کرد ** جمله را وعده بداد آن نیک مرد 1550
- Her birisi ondan bir şey diledi. O iyi adam hepsine, istediklerini getireceğini vadetti.
-
گفت طوطی را چه خواهی ارمغان ** کارمت از خطهی هندوستان
- Duduya da “Sen ne armağan istersin, sana Hindistan elinden ne getireyim?” dedi.