-
گفت طوطی را چه خواهی ارمغان ** کارمت از خطهی هندوستان
- Duduya da “Sen ne armağan istersin, sana Hindistan elinden ne getireyim?” dedi.
-
گفتش آن طوطی که آن جا طوطیان ** چون ببینی کن ز حال من بیان
- Dudu dedi ki: “Oradaki duduları görünce benim halimi anlat.
-
کان فلان طوطی که مشتاق شماست ** از قضای آسمان در حبس ماست
- De ki: Sizin müştakınız olan filan dudu, Tanrı’nın takdiriyle bizim mahpusumuzdur.
-
بر شما کرد او سلام و داد خواست ** وز شما چاره و ره ارشاد خواست
- Size selâm söyledi, yardım istedi; sizden bir çare, bir kurtuluş yolu diledi.
-
گفت میشاید که من در اشتیاق ** جان دهم اینجا بمیرم در فراق 1555
- Dedi ki: Reva mıdır ben iştiyakınızla gurbet elde can vereyim.
-
این روا باشد که من در بند سخت ** گه شما بر سبزه گاهی بر درخت
- Sıkı bir hapis içinde olayım da siz gâh yeşilliklerde, gâh ağaçlarda zevk ve sefa edesiniz.
-
این چنین باشد وفای دوستان ** من در این حبس و شما در بوستان
- Dostların vefası böyle mi olur? Ben şu hapis içindeyim, siz gül bahçelerinde.
-
یاد آرید ای مهان زین مرغ زار ** یک صبوحی در میان مرغزار
- Ey Ulular! Bir seher çağı şarap meclisinde bu inleyen garibi de hatırlayın!
-
یاد یاران یار را میمون بود ** خاصه کان لیلی و این مجنون بود
- Dostların sevgiliyi anması, sevgiliye ne mutludur. Hele anan ve anılanın biri Leylâ, öbürü Mecnun olursa.
-
ای حریفان بت موزون خود ** من قدحها میخورم پر خون خود 1560
- Ey güzel endamlı sevgilinin mahremleri! Kendi kanımla doldurduğum peymaneleri içmem reva mı?