-
خر ز بهر دفع خار از سوز و درد ** جفته میانداخت صد جا زخم کرد
- Eşek, dikeni çıkarabilmek için can acısı ile çifte atar durur ve yüz yerini daha yaralar.
-
آن حکیم خارچین استاد بود ** دست میزد جا به جا میآزمود
- O diken çıkaran hekim, üstattı. Halayığın her tarafına elini koyup muayene ediyordu.
-
ز ان کنیزک بر طریق داستان ** باز میپرسید حال دوستان
- Halayıktan hikâye yoluyla dostların ahvalini sormaktaydı.
-
با حکیم او قصهها میگفت فاش ** از مقام و خاجگان و شهر تاش
- Kız, bütün sırlarını hekime açıkça söylemekte, kendi durağından, efendilerinden, şehrinden ve şehrinin dışından bahsetmekteydi.
-
سوی قصه گفتنش میداشت گوش ** سوی نبض و جستنش میداشت هوش 160
- Hekim, kızın anlatmasına kulak vermekte, nabzına ve nabzının atmasına dikkat etmekteydi.
-
تا که نبض از نام کی گردد جهان ** او بود مقصود جانش در جهانا ن
- Nabzı, kimin adı anılınca atarsa cihanda gönlünün istediği odur(diyordu).
-
دوستان شهر او را بر شمرد ** بعد از آن شهری دگر را نام برد
- Memleketindeki dostlarını saydı, döktü. Ondan sonra diğer bir memleketi andı.
-
گفت چون بیرون شدی از شهر خویش ** در کدامین شهر بوده ستی تو بیش
- “Memleketinden çıkınca en evvel hangi memlekette bulundun?”dedi.
-
نام شهری گفت وز آن هم در گذشت ** رنگ روی و نبض او دیگر نگشت
- Kız bir şehrin adını söyleyip geçti. Fakat yüzünün rengi, nabzının atması başkalaşmadı.
-
خواجگان و شهرها را یک به یک ** باز گفت از جای و از نان و نمک 165
- Efendileri ve şehirleri birer birer saydı; o yerleri, yurtları, oralarda geçirdiği zamanları, tuz, ekmek yediği kişileri tekrar tekrar söyledi.